Sevgili okurlarım, aradan aylar geçti, yıllar geçti...

Ve bizi yönetenler en sonunda Rusya ile de papaz olmayı başardı!

Dikkat ediniz, bu Suriye bataklığı olayında Türkiye’nin yanında duran bir tek ülke bile yok.

Belki bir miktar Katar vardır. O hırsızlar ve vurguncular kabilesi yanımızda dursa kaç yazar, durmasa kaç yazar.

Ne acıdır.

Bir tek ülkeden bile destek alamıyoruz. Buna İslam ülkeleri, ABD, Rusya ve Avrupa Birliği üyesi olanlar dahil.

Bu listeye, Ortadoğu bataklığında önemli ağırlığı olan ve bölgede sözü geçen İran’ı da rahatça ekleyebilirsiniz.

★★★

Peki neden böyle oldu?..

Biz ne yaptık da uluslararası alanda böylesine küçültücü duruma düştük ve tek başımıza kaldık?

Bu sorunun yanıtını verebilen yok.

Birkaç hafta öncesine kadar Rusya ile ilişkilerimiz iyi gidiyordu. Fakat ne zaman ki Rusya açıkça Esad’tan yana tavır koymaya başladı, Ortadoğu bataklığındaki en önemli müttefikimizi (!) de elden kaçırdık.

ABD derseniz, onlar zaten (aynen Rusya gibi) ikili oynuyor.

AB ülkeleri Türkiye’ye karşı açıktan tavır koyuyor.

Ne yaptıysak, ne ettiysek kendimizi beğendiremedik.

Şu anda tek şansımız, Libya olayında biraz durulma var. Yoksa bizimkilerin niyeti oraya da balıklama dalıp başımıza yeni bir bela açmaktı.

★★★

Gerçi kendimizi beğendirmek zorunda değiliz ama bu işin maliyeti çok yüksek.

Giderek daha ağırlaşan bir bedel ödüyoruz.

Bizi yönetenlerin yaptığı bu inanılmaz yanlışlar ve aymazlıklar sonunda ülkemize beş milyona yakın Suriyeli geldi.

Şimdi sınırımıza yeni bir göç dalgası hücumu var.

Yüz binlerce Suriyeli yine akın akın sınırımıza dayanmış durumda. Televizyonlarda onların başına geleni herhalde izliyorsunuz. Karda kışta Türkiye’den medet uman bu zavallı insanlar ne yapacak, onu da bilen yok...

Zira bizimkilerde paralar suyunu çoktaaan çekti, saygınlık dibe vurdu.

Onları barındıracak, besleyecek olanaklara artık sahip değiller.

Uzun lafın kısası öyle bir kargaşa yaşanıyor ki, ne olacağını hiç kimse bilemiyor.

★★★

Peki bizimkiler bu ortamda ne yapıyor?

Her şey gizli!..

Yaptıkları tek şey kürsülere çıkıp nutuk atmak, ona buna posta koymak, tehdit etmek...

“Asarız, keseriz, hesabını fena sorarız!..”

Bu gibi çıkışları artık hiç kimse umursamıyor.

Rusya’dan Ankara’ya gelen üst düzey heyet önceki gün Ankara’dan ayrıldıktan sonra, Rusya tarafından resmi açıklama yapıldı:

“Türkiye ile anlaşmaya varılması mümkün olmamıştır.”

Şimdi bizimkiler yeni bir sığınak arıyor, bu kez NATO ülkelerine çağrıda bulunuyor:

“Bizim yanımızda yer almanızı bekliyoruz!”

Oysa kimsenin Türkiye’nin yanında yer alacağı falan yok.

Kaldık yapayalnız, kaldık tek başımıza...

Geçmişte bir ağırlığı ve saygınlığı olan Türkiye Cumhuriyeti açısından ne acı.

Demek ki bu işler öyle sağa sola posta koyarak, misliyle karşılık verme, Şam’ı ele geçirme çığlıkları atarak yürümüyormuş.

Bunu öğrenmiş olmalarını dilerim.



Sevgili okurlarım, Türkiye’de uzun süredir bir tartışma sürüp gidiyordu:

“FETÖ’ nün siyasi ayağı kim?”

Öyle ya, Fetullah’ı ABD’de ziyaret eden AKP milletvekillerinin topluca çektirdiği fotoğrafları her gün görüyorduk.

Burhan Kuzu’nun bazı hakim ve savcılara bazı büyük kaçakçılar hakkında yaptığı iddia edilen baskıları da yine belgeleriyle izliyorduk.

Fetullah’a “Hocam dön artık, bu hasret bitsin” diyenleri, ona çeşitli gösterilerde övgüler yağdıranları da görüntüleriyle biliyorduk.

Siyasi ayak apaçık, karşımızda duruyordu.

★★★

Ancak Türkiye’de eksik kalan ve geçmişte üzerinde pek durulmayan bir husus vardı:

Bu siyasi ayak acaba kimlerden oluşuyordu?

Önderliğini kimler, hangi parti yapmıştı?

Partili cumhurbaşkanı Recep Bey, bu önemli sorunun yanıtını dün Meclis’te verdi!

“Siyasi ayak Bay Kemal ve CHP’dir!”

Arkadaşlar öyle diyor da ben anımsamıyorum, bu sözleri duyunca yerimden hoplamışım!