Sevgili okurlarım, başlıkta gördüğünüz sözcük Arapça...

Anlamı “Hekimlik ve sağlık işleriyle uğraşan daire, sağlıkla ilgili, sağlık işleri.”

Ankara’nın göbeğinde ismi Sıhhiye olan bir semt var. Bu isim uzun yıllar önce boşuna verilmemişti.

Ankara 1923 yılında başkent ilan edildikten sonra yapılaşma başladı.

Orada Sağlık Bakanlığı binası yapıldı.

Sonra Türkiye’nin ilk şehir hastanesi olan Nümune hastanesi, Refik Saydam Hıfzıssıhha (Sağlığı koruma) Enstitüsü, daha sonra Yüksek İhtisas hastanesi, tam teşekküllü Belediye hastanesi o semtte kuruldu.

Genç Cumhuriyet’in sağlık anıtları hep o semtte yükseldi.

Nümune’nin müteahhidi merhum Vehbi Koç’tu.

Hıfzıssıhha, ülkemizin aşı ve serum üreten ilk ve tek kuruluşu idi.

Anadolu’da yaygın olan verem, trahom, frengi, çiçek, kızamık, sıtma, kolera, tifüs, çocuk felci gibi bazıları öldürücü olan bütün hastalıklar orada üretilen yerli malı aşılar, serumlar ve ilaçlar sayesinde tedavi edildi, kökleri kurutuldu.

★★★

Bu kuruluşlar zamanla büyüdü, elde edilen başarılarla dünya çapında oldu...

Ve Sıhhiye giderek “Tıp ve sağlık bölgesi” oldu.

O sağlık kuruluşlarında ülkemize hizmet veren nice hekimler yetişti ve eğitim gördü.

Hatta o kadar ki, Hitler rejiminden kaçıp Türkiye’ye sığınan dünya çapında isim yapmış Alman hekimlere bile oralarda görev verildi.

Binalar ve olanaklar giderek yenilendi, büyütüldü.

Sonra İbni Sina, Hacettepe gibi büyük hastaneler de aynı semtte kuruldu.

Gülhane ve Mevki askeri hastaneleri, Zekai Tahir Burak kadın doğum hastanesi, Cebeci Tıp Fakültesi hastaneleri, Sami Ulus çocuk hastanesi...

Her biri milletimizin dişinden tırnağından artırdığı paralarla yapıldı, açıldı, hizmet verdi ve milyonlarca insanımızı tedavi etti.

★★★

Gel zaman git zaman, bu ülkede AKP isimli bir parti iktidar oldu...

Ama onların sağlık anlayışı farklıydı!

Büyük şehir hastaneleri yapacaklardı, bu balonu uçurdular.

Nümune’yi, Yüksek İhtisas’ı, Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü, Sami Ulus’u kapattılar.

Ankara’nın simgelerinden biri olan Sağlık Bakanlığı binası bile şimdi Ankara Valilik binası oldu!

Cumhuriyet’imizi hep kötülediler, aşağılayıp alay ettiler. Yapılan sağlık tesislerini küçümsediler ve bazılarını kapatma yoluna gittiler.

★★★

Akıllarına yeni şehir hastaneleri kurmak geldi... Birini Ankara’nın en uzak semtlerinden birinde kurdular.

Boşaltılan o hastane binaları ise şimdi bomboş duruyor.

Malzemelerin ne olduğu bilinmiyor.

Boş binaları fareler ve böcekler bastı.

Milli servetimizi kaprisleri uğruna yok ettiler...

★★★

Ve günün birinde karşımıza biz dahil bütün dünyayı titreten korkunç bir salgın çıktı.

Eyvah, hastanelerimizde mevcut hasta yatakları yetmiyordu, acep ne yapmalıydı!

Birçok sağlık kuruluşu kapatılmıştı, çaresi neydi!

Gerçi Türkiye’de durumun çok iyiye doğru gittiğini (!) iddia ediyorlardı da gerçekler farklıydı.

Toplandılar ve acele kararlar aldılar.

Yeni sahra hastaneleri kurulacaktı.

★★★

Birini şimdi o da kapatılmış olan Atatürk havalimanına kurmaya karar verdiler. İnşaatı Saray’ın müteahhidi Rönesans’a verdiler.

Koskoca terminal binaları bomboş dururken pistleri yıkmaya, iptal etmeye başladılar.

Amaçları Atatürk adını uluslararası bir meydandan bile tümüyle silmekti.

Şimdi hızla pistleri kazıyorlar. Hangi akla hizmet ediyorlarsa!..

★★★

Daha vahim olan ikinci örneği de bizzat Recep Bey açıkladı...

İstanbul Hadımköy’de 100 yataklı yeni bir sahra hastanesi kurmaya karar vermiş. Bunun hikayesini 11 Nisan 2020 tarihli yazımda, burada size anlatmıştım.

Bina 1891 yılında Osmanlı döneminde yapılmış, sonra kapatılmış.

Bina şimdi gerçek bir harabe halinde.

Yıkık dört duvar. Kapısı bacası yok, pencereleri bile sökülmüş.

Demek ki umutlarını bu boş, harabe binaya bağlamış durumdalar.

Yine yandaş bir müteahhit bulup paraları hortumlatacaklar, astarı yüzünden pahalıya gelecek olan bu sözüm ona hastane için sonra açılış töreni düzenleyecekler!

★★★

Sağlıkta durum çok iyi!..

Bir yanda yetmeyen yataklar ve sağlık kuruluşları...

Öbür yanda ise Ankara’nın göbeğinde bile kapatılmış olan, bomboş duran, farelerin yaşamına ve insafına terk edilmiş hastaneler, aşı ve serum üreten kuruluşlar.

Evet, durum çok iyi...

O kadar ki, yatak fazlamız bile var(mış)!