Sevgili okurlarım, Suriye’ye balıklama daldık. Sonrasında çok tatlı kazançlar bekliyorduk ama olmadı işte!

Tam tersine, hem maddi ve hem de manevi açıdan büyük zararlara uğradık.

Kazancı bırakın bir yana, zararımız daha da artmasın diye dua ediyoruz.

Türkiye olarak bu dipsiz kuyuya adım attığımız 2012 yılından bu yana aradan tam sekiz yıl geçti.

Biz bunları değil, günlük olayları tartışmakla zaman geçirdik.

★★★

Size şimdi, hep birlikte tanık olduğumuz birkaç garip olaydan söz edeyim.

Belli isimleri değiştirmek!

-Esad’ın adını onu aşağılamak için Esed yaptılar. (Ancak Esed Arapça’da aslan demek.) Bu değişikliğin nedenini kimse çözemedi ama adamın adı bizim yandaş medyada Esed olarak kullanılıyor. Anlayan varsa beri gelsin!

-Suriye hükümeti, Suriye devleti falan bizimkiler açısından artık yok. Şimdi “Rejim” diyorlar! Rejim ordusu, rejim hükümeti falan...

-Şeriatçı, İslamcı bir terör örgütü IŞİD vardı, Esad’a karşı PKK ile birlikte onlar da savaşıyordu. (Açılımı: Irak Şam İslam Devleti.) Bunu da değiştirip DEAŞ, ya da DAEŞ yaptılar. Bunun açılımını bilmiyorum, öğrenmeye de gerek görmüyorum.

-Adı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) olan, çapulcu ve başıbozuk takımından ve Esad’a karşı savaşan paralı askerlerden oluşan bir güruh var. Bizi yöneten muhteremler şimdi onun da adını değiştirip Suriye Milli Ordusu (SMO) yaptılar!

-Şimdi bizimkilerin resmi açıklamalarında, Esad’a karşı savaşan bu güruhun adı “Ilımlı muhalifler” oluverdi!

Görüyorsunuz, bu isim değiştirmeler konusunda tam bir komedi yaşıyoruz.

Bu iş kime yarıyor, hele Türkiye’ye ne gibi yararları oluyor, anlamak asla mümkün değil.

★★★

“Suriye’yi mahvedeceğiz,  ‘Rejimi’ çökerteceğiz” diyorlar.

Türk ordusu dünyanın beşinci veya altıncı silahlı gücü.

Madem mahvedeceksiniz, bir an önce gereğini yapıp bitirin şu işi kardeşim!..

Ama bizimkilerin aklı fikri başka yerde...

Bunun adına “Türk’ün Türk’e karşı propagandası” deniliyor.

En son İdlib’de iki askerimiz daha Allah’ın rahmetine kavuştu, şehit düştü. Kaçıncı şehitlerimiz bunlar, bilen yok.

Ancak bu olay medyaya düştüğü anda bu anlamsız propaganda yeniden başlatıldı...

“Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı.”

Keşke öyle olsa.

Devamında açıklamanın öteki boyutları da televizyon kanallarına düştü:

“50 rejim unsuru etkisiz hale getirildi, şu kadar tank ve top imha edildi.”

★★★

Kardeşim bunları neye dayanarak söylüyorsunuz?

İnanın ki çoğunluk inanmıyor.

Dünya derseniz, her şeyi bilen yabancı kaynaklar derseniz, onlar da hiç inanmıyor.

Sonra Milli Savunma Bakanı ekrana çıkıp açıklama yapıyor:

“A,B,C planlarımız hazır. Gereken yapılacak.”

O planlar yıllar öncesinden hazırlanır, sonra gelişmelere göre güncellenir. Eğer hazır değilse, zaten topluca istifa etmeleri gerekir.

Bu ciddiyetten yoksun açıklamalar ekranlarda alt yazı olarak saatlerce, evet saatlerce ve bıktırırcasına geçiyor.

Peki bu arada “İyi de arkadaş, bizim bildiğimiz kadarıyla Türk ordusunun başında Genelkurmay Başkanı vardır, o nerede” diye soracak olursanız, Paşamızın da kendi çapında faaliyetleri elbette var:

Örneğin son iki şehit olayından sonra İngiltere Genelkurmay Başkanı ile bir telefon görüşmesi yapmış!

Eeee?

★★★

Sevgili okurlarım şu Suriye olayına ve dolayısıyla Ortadoğu bataklığına niçin adım attığımızı hep düşünüyorum, aklım almıyor.

Kendi kendime diyorum ki “Sen sıradan birisin. Senin aklının almadığı bir sürü şeyler olması normaldir. Ne olduğunu ve neler olacağını bizi yöneten sayın büyüklerimiz bilir...”

Sonra düşünüyorum, aynen çoğunuz gibi ben de aynı kanıya varıyorum:

“Yok arkadaş, onların da bir şey bildiği yok. Rastgele, ya tutarsa diye gidiyorlar, önüne gelene sert çıkıp posta koyuyorlar. Suriye olayı bunun en büyük kanıtlarından biri.”

★★★

Bizimkiler, anladığım kadarıyla askerimiz fazla şehit vermesin diye cephenin kritik yerlerine başıbozuklar güruhu olan paralı asker ÖSO mensuplarını sevk ediyor.

Bundan birkaç hafta önce, çatışmalarda ölen bu şahıslar için resmi açıklama yapıldığını anımsar mısınız bilmem!..

“Rejim ordusu tarafından şu kadar Suriye Milli Ordusu mensubu şehit edilmiştir!”

Türk Devleti bu açıklamayı resmen yapmıştı.

Bu ÖSO konusunun üzerinde durmaya değer.

Bunların nerede barındığını, beslendiğini, silah ve mühimmatlarının hangi ülke tarafından karşılandığını ve ülkemize bu işin maliyetinin ne kadar olduğunu bilmek hepimizin hakkıdır.