Sevgili okurlarım, partili cumhurbaşkanı Recep Bey, salı günü Meclis kürsüsüne çıktı, bu kez partisinin milletvekillerine çok ilginç bir talimat verdi.

Aslında buna “Emir” demek daha doğru olur.

Geçmişte çıkarılan bir yasayı eleştiren Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’a çok kızmış!

Partisinin milletvekillerine şu çağrıda bulundu:

“Şimdi ben özellikle kendi grubumuza sesleniyorum. Burada parlamentonun hukukunu korumak üzere süratle hepiniz dava açmak zorundasınız... Bundan yaklaşık 11 yıl önce tüm partilerin desteği ile çıkarılan bir düzenlemenin üzerine FETÖ gölgesi düşürülmeye çalışılması Meclis’e saygısızlıktır.

Süratle bu parlamentonun hukukunu hep beraber korumamız lâzım. Hukukun gereği neyse bunu da yapmamız lâzım. Bu iş boru göstermeye benzemez...”

★★★

Bu konuyu yazarken olayın sadece toplu dava açtırma boyutu üzerinde duruyorum.

Şu anda Meclis’te AKP’nin 290 milletvekili bulunuyor.

Şimdi iki olasılık var.

İlki, Recep Bey’in çağrısına uyulursa bu 290 milletvekili tarafından İlker Başbuğ aleyhine ayrı ayrı davalar açılacak.

İkincisi ise her birinden imzaları alınarak toplu bir dava açılacak.

Ne yapılacağını şu anda bilemiyoruz.

★★★

Sonrasını da kısaca anlatmaya çalışayım...

Partinin avukatları tarafından bir dava dilekçesi hazırlanacak.

Bu dilekçe bütün AKP’li milletvekillerine tek tek, ya da topluca imzalatılacak.

Her milletvekiline, dava açmaya karşı olanlara bile “İmzala şunu” denilecek!

Sıkıysa imzalamasın.

Okuyan da imzalayacak, okumayan da!

İçlerinde imza atmaktan kaçınacak bir babayiğit çıkacağını hiç sanmam çünkü her birinin bütün amacı önümüzdeki seçimlerde yeniden listeye konulup milletvekili olabilmek.

★★★

Peki ne türde davalar açılacak?

Ceza mı, tazminat mı?

Dün öğrendik ki savcılığa suç duyurusu olacakmış. Demek ki amaçları ceza davası açtırmak.

İşin başka bir boyutu daha var.

Acaba bu konuda, yani kervana onların da katılmasını sağlamak için küçük ortak MHP’nin milletvekillerine de aynı çağrı yapılacak mı?

Eğer Devlet Bey ikna edilirse, hiç kuşkunuz olmasın 49 MHP’li milletvekili de imza atmakta tereddüt etmeyecektir.

★★★

Cumhuriyet tarihinde ilk kez böylesine acayip, tuhaf, garip ve anlamsız bir olaya tanık oluyoruz.

Bir cumhurbaşkanı, Meclis kürsüsüne çıkıp partisinin milletvekillerine süratle dava açma talimatı veriyor!

Hem de emekli bir Genelkurmay Başkanı hakkında...

Suçu ne?

Geçmişte çıkarılan bir yasayı eleştirmiş.

Sözlerinde hakaret falan var mı?

Yok.

Recep Bey tarafından yapılan bu çağrının sonuçlarını merakla bekleyeceğiz!

“Du bakali n’olcek!”



Sevgili okurlarım, Van’da çığ altında can verenlerin sayısı 41’e yükseldi. Çoğu asker. İçlerinde ayrıca korucular, itfaiyeciler, siviller de var.

AFAD (Afet Acil Durum Başkanlığı) eski yöneticilerinden, emekli sivil savunma uzmanı ve arama kurtarma eğitmeni Ahmet Serdar Demirel’den bu acı olayla ilgili olarak dün aldığım e-posta mesajını biraz kısaltarak sizlere iletiyorum:

★★★

“Van’daki çığ faciasında ölen Arama Kurtarmacıların eski bir eğitmeniyim. Emin Bey öfkemi bastırmam mümkün değil ama hakaret boyutuna vardırmadan iki satır bir şeyler yazdığım bu mektubu size gönderiyorum.

Van’da çığ altında kalan vatandaşlarımızı kurtarmak için çalışma yürüten ekiplerimizin üzerine çığ düşmesi sonucu hayatını kaybeden Arama Kurtarmacılar olmuştur. Halen de kar altında olan Arama Kurtarmacıların olduğu bilgisi verilmektedir. Van AFAD İl Müdürü operasyonu yönetmesi gerekirken onun da çığ altında kaldığı ve kurtarıldığı söyleniyor.

Sayın müdürüm sen orada çalışan personelin güvenliğinden ve koordinasyonundan sorumlusun. Uzmanların geceden bu yana karda birikme olduğunu ve çığ düşeceğini söylemesine rağmen, personeli kontrollü olarak olay yerinden çektin mi?

Bu tür olaylar olduğunda neden halk ve STK’lar (sivil toplum kuruluşları) olay yerine alınıyor? Oraya girmeye ve çalışmaya yeterlilikleri ve güvenlik ekipmanları var mıydı? Bunlar sorgulanmalı ve mutlaka hesabı verilmeli.

Bu işin koordinasyonu ve operasyon tecrübesi AFAD’a aittir. Başkalarının can güvenliği tehlikeye atılmamalı. Olay bölgesinde bulunan bilgisi eksik bir kişinin yapacağı hata orada görevli ya da görevli olmayan herkesin hayatını tehlikeye sokar, en son Van olayında olduğu gibi...

Arama Kurtarmacılar 20 yıldır bu işin içinde olmasına ve her seferinde değişik operasyonlara katılmalarına rağmen, kendileri de her olayda yeni şeyler öğrenir.

Birkaç saat eğitim alıp sahaya çıkarılan STK’lar, ya da konuyla ilgili hiç eğitimsiz askerler neden olayın içerisine alınıyor?

Oysa STK’lar değişik faaliyetlerde ve alanlarda kullanılmalıdır. Sayın müdürüm ne tür önlem aldın diye sormuyorum. Alsaydın zaten kendin çığ altında kalmazdın!

Üzülerek söylüyorum ki AFAD teşkilatı son dönemde duraklama ve gerileme sürecine girmiştir. STK’larla, itfaiyecilerle sırf bu koordinasyon eksikliği yüzünden tartışmaya girilmektedir. Kanun tüm yetkiyi AFAD’a vermiş olmasına rağmen sorumluluk alınmamaktadır.

AFAD olayları koordine edemez hale gelmiştir çünkü liyakatsiz insanlar teşkilatta yer almıştır. Sayın AFAD Başkanımızın şahsına bir şey diyemem. Çok iyi bir doktor olabilir, çok iyi bir insan olabilir ama AFAD bir Kızılay değildir. Çok farklı bir teşkilattır. Operasyonel bir kuruluştur. Operasyonu yönetmek çadır kurmaya benzemez, yardım kolisi dağıtmaya hiç benzemez. Büyük bir risk ister.

Her an en ufak hata ölüm demektir. Bugün yaşanan çığ olayı ve gelecekte yaşanması muhtemel olaylar gibi. O yüzden AFAD teşkilatlanması A’dan Z’ye sıfırdan yapılmalıdır.  Belediyelerden, Diyanet, Kızılay veya herhangi kurumdan alıp teşkilatta görevlendirmekle bu isler çözülmez. Herkes kendi uzmanlık alanında görevlere getirilmek zorundadır.

Örneğin kimse üzerine alınmasın ama ben nasıl imamlık ya da doktorluk yapamazsam, bir sağlıkçı da kurtarma işi yapamaz. Zira yönetemez, personelin halinden ve dilinden anlamaz.

Büyük bir olayda personel ancak 3-4 saatte toplanabiliyor. Personeli bir arada tutabilmek için bir lojman bile yaptırmadılar...”