Sevgili okurlarım, bir zamanlar Türkiye’de neredeyse bütün dünyanın saygı duyarak izlediği bir kuruluş vardı:

Refik Saydam Hıfzıssıha Enstitüsü.

Milli Mücadele yıllarının öncesinde ve sonrasında bütün vatanda büyük salgınlar yaşanıyordu.

Elde teknik olanaklar yoktu.

Yeterli sayıda doktor ve sağlık personeli de yoktu.

Doktorlarımızın çoğu 1912 Balkan Savaşı’nda, sonra Birinci Dünya Savaşı’nda, en sonunda da Milli Mücadelede ya hastalık kapıp ölmüş, ya da cephelerde şehit düşmüştü.

Cumhuriyet’in kurulma aşamasına gelindiğinde elde sadece 400 dolaylarında doktorumuz vardı.

Hastanelerimiz yetersizdi, hiç denecek kadar yoktu.

Belki daha da beteri, memlekette işe yarar laboratuvarlar da yoktu.

★★★

Türk milleti o yıllarda salgın ve bulaşıcı hastalıklardan kıvranıyordu...

Bu durumu önleyecek aşı ve serum üretilmesi tıbbi açıdan mümkün değildi.

Bunları yurt dışından getirtelim derseniz, elde para yoktu.

O halde ne yapılmalıydı?

★★★

Yıl 1928...

Eldeki kıt olanaklarla Ankara’nın Sıhhiye semtinde Refik Saydam kuruldu.

Görevi, milleti kırıp geçiren salgınlara karşı aşı ve serum üretmekti.

Kurulan laboratuarlarda o zamanın kısıtlı teknik olanaklarına karşın aşılar ve serumlar üretilmeye başlandı.

Bunlar Türkiye’nin dört bir yanına salgınları önleyebilmek amacıyla gönderildi.

Tifo, tifüs, kolera, trahom, çiçek, verem, kuduz, frengi ve daha niceleri...

Çoğunun kökü o sayede kurutuldu, bulaşıcı hastalıklar yok edildi.

★★★

Aradan uzun yıllar geçti, gün geldi ve Türkiye’de iktidar değişti.

Adına AKP denilen bir parti iktidar olmayı başardı...

Ve günün birinde, 2011 yılında Refik Saydam kapatıldı.

Karar artık verilmişti:

Aşılar ve serumlar ya özel sektöre sipariş edilecek, ya da dışarıdan ithal edilecekti!

Aynı süreçte ve aynı gerekçeyle o zamanki adı SSK olan ve devlet bütçesine önemli tasarruf sağlayan kamu kurumunun ilaç fabrikası da kapatıldı.

★★★

Refik Saydam’ın salgınlarla mücadelede büyük deneyim kazanmış olan sağlık personeli de dağıtıldı.

Artık Türkiye’de onlara gerek yoktu!

★★★

Sonra yine yıllar geçti...

İktidar bu kez, elinde bulunan başka sağlık tesisleriyle birlikte hastaneleri de kapatmaya başladı...

Gerekçe hazırdı:

Yeni kurulan şehir hastanelerinin para kazanması gerekiyordu!..

Niçin?..

Zira işi bilmeyenler belki inanmayacaktır ama devlet, o bütün şehir hastanelerinin 25 yıl boyunca “Kiracısı” durumunda!

★★★

Ankara’da yine Cumhuriyet döneminin eseri olan Numune Hastanesi kapatıldı.

Türkiye’nin çok değerli kalp doktorlarını barındıran Yüksek İhtisas Hastanesi de durup dururken kapatıldı.

Cebeci’deki Sezai Tahir Burak Kadın ve Doğum Hastanesi de aynı akıbete uğradı.

Şimdi onların boş binalarına utarak ve hizmete açanlardan özür dileyerek bakmaktayız.

Üstelik hiçbirinin kapatılma gerekçesi açıklanmadı.

★★★

Bunlar İstanbul’da Heybeliada Sanatoryumunu da kapatmıştı.

Çam ormanları içerisinde, temiz havası ve yüzlerce dönüm arazisiyle özellikle verem hastalarına uzun yıllardan beri şifa veren bir sanatoryum...

Ve kapatılan Heybeliada’yı şimdi Diyanet’e devrettiler!

Diyanet orada ne yapacak, nasıl yapacak bilen yok.

Nitekim birkaç gün önce Diyanet’ten açıklama geldi:

“Söz konusu sanatoryum eğer başka amaçla kullanılacaksa, biz devretmeye hazırız!

Aman ya rabbim, ne biçim devlet düzenidir bu...

Kimin eli kimin cebinde belli değil.

★★★

Refik Saydam çoktan kapatıldı...

Ankara’nın deneyimli sağlık personeli ve teknik araçlarla dolu pırıl pırıl hastaneleri kapatılıyor...

Bunlar sadece Ankara’dan verdiğim bazı örnekler.

Buna Heybeliada da eklenmeli.

Türkiye’nin dört bir yanında bu açıdan neler olduğunu, hangi sağlık kuruluşlarının göz göre göre nasıl yok edildiğini anlamak mümkün değil.

Alınan bu kararların arkasında acaba neler var, hangi müteahhitlerin, kimlerin nasıl çıkarları var, doğrusunu isterseniz ben bilemiyorum!

Zaten hiç kimse bilmiyor!

★★★

Millet korona salgınıyla boğuşurken, herkes can derdine düşmüşken, ölüm sayıları dahil bütün olumsuz rakamlar çarpıtılır ve toplumdan gizlenirken, biz işin bazı boyutlarını unuttuk gittik bile!                                            

Hastane düzenini altüst ettiler.