Sevgili okurlarım, felaket deyince başımıza musallat olan ekonomik felaketi kastediyorum...

O açıdan bakıldığında bütün rakamlar ve göstergeler tam bir felaket.

Döviz zıpladı, piyasalar daha betere dönüştü.

Kamunun ve özel sektörün borçları arttı. O borçların, özellikle de yurt dışına biriken borçların nasıl ödeneceğini bilen yok.

Dış ticaret dengesi altüst oldu.

Ama belki en önemlisi, vatandaşın durumu bir felaket... İçler acısı.

Yani öyle bir tablo ki “2023’de her şey güzel olacak, Cumhuriyet’in 100. yılını bekleyin” palavrasıyla geçiştirip hafife almak mümkün değil.  

★★★

Ömrünü saraylarda, köşklerde ve son model makam araçlarında geçiren AKP’li kodamanlara bakıldığında insanın aklına bazı sorular geliyor.

Acaba bunlar eski deyimle “Tebdili kıyafet” ederek, yani kendilerini tanınmayacak bir biçimde gizleyerek bile olsa, herhangi bir zamanda halkın arasına karışıyor mu?

Hayır!..

Bunu hiçbir zaman yapmıyorlar. Zaten yapamazlar.

Oturmuşlar Saray’a, koskoca memleketi oradan, çok fazla bir şey bilmeden, kağıt üzerinden yönetiyorlar.

★★★

Bunları söylerken sadece Ankara’daki görkemli Saray’ı kastetmiyorum. Memlekette saraylar ve köşkler çok!..

Şimdi durup dururken Ahlat’ta yeni bir saray yaptırdılar.

Marmaris Okluk öyle...

Zamanlarının çoğunu İstanbul’da geçiriyorlar.

Aynı görkemli yaşam düzeyleri orada da aynen sürüp gidiyor.

Dolmabahçe Sarayı, Vahdettin Köşkü, Huber Köşkü ve daha başkaları...

Yani bu işin Türkçesi, arkadaşların bütün yaşamı saraylarda ve köşklerde geçiyor.

Tek cümleyle özetlersek halktan kopuk yaşıyorlar.

Toplumla bağlantıları tümüyle kesik.

★★★

Ellerinde sonsuz para kaynakları var.

Buna örtülü ödenek dahil.

Hiçbir kayda tabi olmayan acayip bir olay! Örtülü ödenek, harcanan paralar için herhangi bir fiş, fatura, belge gerektirmeyen sonsuz bir kaynak.

İşte... Bu muhteşem olanaklar içerisinde krallar gibi hayat süren Saray mensupları, halkın arasına kimliklerini gizleyerek bile olsa bir gün olsun giremiyorlar.

Oysa onlar saraylarda, köşklerde doğmadı, yaşamadı.

★★★

Dünya liderimiz Recep Bey’in geçmişine bir bakın...

Ortadirek, hatta ekonomik açıdan ortanın da altında bir baba ile ev kadını bir annenin çocuğu...

Geçimlerini binbir güçlükle sağlıyorlardı.

Yani Recep Bey öyle zengin, varlıklı bir ailenin evladı değildi.

Allah daha çok versin, sonraki yıllarda refaha kavuştu, para sahibi oldu!

★★★

Şimdi düşünüyorum, bu beyefendi Saray’da yanında çalışan ekip elemanlarına günün birinde acaba şöyle bir talimat niçin vermez...

“Ben de bu fakirlikten geldim, halden anlarım. Kendinizi tanıtmadan dolaşın sokakları, karşınıza çıkan herkese rastgele sorun bakalım durumları nasılmış... Acaba ne diyorlar? Memnunlar mı, yoksa şikayet mi ediyorlar?”

Saray kadrosu işte bunu yapamıyor!

Yapamaz da...

Çünkü vatandaş dertli. Her kesim sıkıntıda.

Esnaf bitik durumda. Sürekli artan fiyatlar bile o kesimi kurtarmaya yetmiyor. Emekli can çekişiyor, tenceresini kaynatamayan ev kadını ağlaşıyor...

İcra dosyalarının sayısı 24 milyona ulaştı.

Her kesim gibi gençler de umutsuz... Büyük çoğunluğu kapağı yurt dışına atma isteğiyle yanıp tutuşuyor.

İktidardan hâlâ, bu koşullarda bile medet uman küçük bir kesim dışında hiç kimseden “Memnunuz. İşler iyi gidiyor” yanıtı alması mümkün olmayacaktır.

Onların çoğu da “Destekliyorum zira bunlar Müslüman!” diyecektir. Gerekçe olarak bunu gösterecektir.

★★★

Saray içine iyice kapandı...

Halkla ilişkileri neredeyse sıfırlandı...

İçeriden baktıklarında dışarısını adeta bir cennet gibi görüyorlar.

Şatafat, lüks ve kibirden, yüzlerce kişilik koruma ordularından oluşan yaşamlarını bırakıp sokağa çıkmaları, kimliklerini gizleyerek bile olsa vatandaşla yüz yüze gelmeleri, hele bu saatten sonra asla söz konusu değil.

Ekonomik felaket kapımızda, Saray içine kapanmış...

Umursamazlık derseniz o daha da beter, daha da incitici.

Recep Bey daha birkaç gün önce “En iyi durumda olan ülkeyiz” derken ya şaka yapıyordu, ya da çevresi tarafından yanıltıldığı için olanı biteni bilmeden konuşuyordu!

Ülke gerçeklerinden kopuk yaşıyorlar.

Uyan artık Saray uyan...

Bıçak kemiğe dayandı.