Ağustos 2018’den bu yana ertelenen filo ve perakende talebi sebebiyle bu seneye hızlı bir başlangıç yapan otomotiv sektörü, yılın ilk çeyreğinde elindeki sınırlı sayıdaki araç stokuna rağmen geçen senenin aynı dönemine göre satışlarını yüzde 41 arttırmayı başardı. Tam, “Bu sene geçen seneye göre iyi bir sene olacak” diye düşünürken, mart ayının ortasında gündeme gelen Covid-19 salgını sebebiyle, sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde hemen hemen tüm fabrikalarda üretim durdu. Zaten elinde stok olmayan sektör, neredeyse sıfır stok seviyesinde yakalandı.

Bu durumdan dolayı mart ayında bağlantısı yapılmış perakende müşteri araçları ve mart-nisan-mayıs dönemi için bağlantısı yapılmış yüksek adetteki filo müşteri araçları hâlâ teslim edilebilmiş değil. Yani, üretimin yeniden başlaması ile öncelikle bu müşterilerin araçları teslim edilecek, daha sonra da yeni gelen müşteri talepleri karşılanacak.

ÜRETİM AZ, MALİYET ÇOK

Diğer taraftan üretim tarafından konuştuğumuz yetkililer (OSD Başkanı, genel müdürler vs…), üretime yeniden başlandığında, Covid-19 salgını nedeniyle yeni çalışma düzeninde daha verimsiz bir üretimin söz konusu olacağını, fabrikaların virüs salgını öncesindeki aynı maliyetleriyle daha az sayıda araç üretilebileceğini belirtiyorlar. Bu durum, hem üretilen araç sayısının düşük olması nedeniyle talebi karşılamaya yetmeyeceği, aynı zamanda da araç üretim maliyetinin de yükselmesine sebebiyet vereceği şeklinde yorumlanıyor.

Önümüzdeki süreçle ilgili genel beklenti, bu ay üretimin yeniden başlayacağı, bayramdan sonra da, kademeli olarak normal çalışma düzenine geçileceği yönünde. Ancak işte kafa karışıklığı da buradan itibaren başlıyor. Parasını ödeyip aracını bekleyen müşterilerin araçlarına öncelik verilmesinin ardından, yeni başvuran müşterilerin de takip eden aylarda araçlarını alabileceklerini söylemek çok da yanlış olmasa gerek.

Bu süreçte araç fiyatlarını da etkileyecek en temel kriterlere bakınca, aynı maliyetlerle daha düşük adette araç üreten fabrikaların maliyet yükü bir yandan, döviz kurunda gelinen nokta diğer yandan, araç fiyatlarını yukarı doğru baskılayabilir. Bununla beraber, düşük kredi faizleri ise satın alma motivasyonunu desteklemeye devam edecek gibi görünüyor.

BAYRAMDA YENİ ARAÇ

Önümüzdeki dönemde toplu taşıma araçlarının, araç paylaşım sistemlerinin eskisi gibi tercih edilmeme ihtimalini de dikkate aldığımızda, mümkünse sıfır değilse ikinci bir el araç alıp, çok detaylı bir dezenfekte işlemi sonrası kendine ait özel aracı ile seyahat etmeyi tercih edeceklerin oranı oldukça yüksek görünüyor. En azından 2020 sonuna kadar bunun böyle olacağı bekleniyor. Otomobilin artık bir lüks değil, ulaşım anlamında bir ihtiyaç olduğu herkes tarafından kabul edilmiş bir durumda.

Tüm bu gelişmeler ışığında, bayram yaklaşırken otomobil almak isteyenlerin artık harekete geçeceği tahmin ediliyor. Ayrıca özellikle son dönemde tasarruflarını altın ve dövizde değerlendirenler için de şu anki kârlı pozisyonlarından Türk Lirası’na dönerek otomobil alacak olmaları da talebi yukarı taşıyabilir. Ancak müşterilerin istediği marka ve model aracı alabilmek için birkaç ay beklemek durumunda kalabilecekleri öngörülüyor.

Zaman zaman ‘araç fiyatları düşer mi’, ‘vergiler iner mi’, ‘hurda teşviki gelir mi’ şeklinde soranlar oluyor. Tüm bu fotoğrafa bakarak açıkçası ben araç fiyatlarında aşağı yönlü bir yön beklemiyorum. Dua edelim de kurlar daha fazla yukarı gitmesin de araç fiyatları yükselmesin.