Son dönemde ikinci el araçlar konusu hep gündemde. Bugün de ikinci el araçların farklı bir tarafına değinmek istedim. Bugün piyasada araçta hasar ve boya durumuna bakılarak, ‘hatasız araç’ diye yerleşmiş bir tanım oluşmuş durumda. İkinci el araç alacak herkesin elinde bir boya kalınlık ölçme cihazıyla araçları kontrol ederek, aracın boyalı olup olmadığını anlamaya çalıştıklarını gözlemliyoruz. Öyle ki sıfır araç alacak tüketicilerin bile aynı metotla araçları kontrol ettiğini duyuyoruz. Eğer araçta boya varsa, o aracın hatasız olmadığını düşündüren bir algı oluşmuş durumda. Kuşkusuz Avrupa’ya baktığımız zaman böyle bir durumun söz konusu olmadığı görülüyor.

Bizdeki bu durumu net anlamak için biraz geçmişe gitmekte fayda var. Şöyle ki bundan 20-30 yıl öncesinde eğer bir araç ağır hasarlı bir kaza yaptıysa, şasi eğilmeleri söz konusu olduğunda, bunların düzeltilme işlemleri el yordamıyla yapılırdı. Bu durum o araçlar yolda giderken bile fark edilir, arkadan bakınca yola tam oturmaz, hafif yamuk giderlerdi. Dolayısıyla o araçlar hasarlı araç kabul edilerek, ikinci elde tercih edilmez veya normal fiyatının altında bir fiyata satılabilirdi.

AYIPLI MAL MUAMELESİ

Bugün ise en ağır kazayı yapan araçlar bile bilgisayar ölçümlü çektirme aletleriyle düzeltildiğinden bu tür durumlar pek yaşanmıyor. Elbette ki orijinal ekipman kullanılarak, bilinçli yapılan onarımlardan bahsediyorum. Öte yandan yıllar içinde bu ‘hasarsız araç’ tespit anlayışı öyle bir noktaya geldi ki, bir aracın sadece boyanmış olması bile hatasızlık özelliğini kaybetmesine yeterli gibi algılanıyor.

Hatta öyle bir hâle geldi ki, daha fabrikada üretim halindeyken bile yeniden boyanması gereken araçlardaki boya kalınlık farkları müşteri tarafından kabul edilemez bir durumda. O araçlara ayıpla mal muamelesi yapılıyor, zaman zaman araçların sadece bu sebepten geri değiştirilmesi talep edilebiliyor.

Konuştuğum yetkililer üretim bacağında yurtiçi/yurtdışı fabrikaların sadece Türkiye’den gelen bu talepleri garipsediğini ve fabrika ortamında ihtiyaç halinde yeniden boya yapılabileceğini söylüyorlar. Yani bu durumun aracın orijinalliğini bozmayacağını, bu ürünün ayıplı sayılmasının doğru olmayacağını savunuyorlar.

ORTAK MUTABAKAT SAĞLANMALI

Bu tür durumlarda ‘Tüketici Hakem Heyetleri’ ve ilgili mahkemelerin müşterinin mağdur edilmemesi amacıyla aldığı kararlarda teknik bir gerekçe olmadan sadece piyasada kabul görmüş anlayışa paralel değerlendirme yaptığı söyleniyor.

Sektör yetkilileri bu durumun şu anda sadece Türkiye’de yaşandığını belirterek, distribütör ve bayilerin müşteriler arasında piyasada oluşan bu geleneksel anlayışla ile üretim ayağındaki teknik görüş arasında kaldığını söylüyor. Yani distribütör ve bayiler müşterilerin talebini üreticiye iletip olumsuz cevap alınca, müşterilerini ikna etmekte güçlük çekiyor.

Aslında konunun çözümü çok basit; teknik bir heyetin konuyu inceleyerek uzayıp giden tartışmaya son vermesi, hem Tüketici Hakem Heyetleri ve ilgili mahkemelerin hem de bayi ve distribütörlerin işini kolaylaştıracaktır. Bu konuda sektörün çatı dernekleri OSD. ODD ve OYDER’in ortak bir çalışmayı ilgili bakanlıklara sunarak bir mutabakat oluşturması gerekiyor.