AK Parti iktidarını ilk kez boş tencere sarsmıştı ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gece yarısı operasyonu ile Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ı görevden aldı. Ardından Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Instagram’da istifasını sundu.

Bir haftadır Erdoğan, “Ekonomi ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz” diyor.

Neden hukuktan söz ediyor?

Çünkü Türkiye’de hukuk git gide askıya alındı. İktidarın avukatlık bürosuna çevrilen yargı tarihte hiç olmadığı ölçüde siyasallaştı.

Düşünün...

SÖZCÜ gibi Atatürkçülükten milim ayrılmamış gazete, FETÖ’cülükten mahkum edildi. Karara AK Partililer bile inanmadığı için seçimde gazetemizi ziyaret ederek, FETÖ’den ceza almış (!) Emin Çölaşan’la hatıra fotoğrafı çektirdiler.

Düşünün...

Mahkemede tahliye edilenler cezaevi kapısından çıkmadan yeniden tutuklandı.

Hukuka uygun davranan heyetler lağvedilip sürüldü.

Muhalifler siyaseten cezalandırıldı.

Kanıtların yerini kanılar aldı!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) adeta dış mihrak diye karalanırken...

Anayasa Mahkemesi (AYM) darbecilikle suçlandı.

‘UYMUYORUM, SAYGI DA DUYMUYORUM’

İlk örnek ise MİT tırları davasında yargılanan Can Dündar ve Erdem Gül’ün 2016’da AYM’nin hak ihlali kararı ile tahliyesinden sonra yaşandı.

Erdoğan, “Uymuyorum. Saygı da duymuyorum” dedi.

AYM kararlarını uygulamak zorunda olan mahkemeye “Direnmeliydin” diye seslendi. Erdoğan’a göre AİHM, ancak tazminata hükmederdi. Bu durumda devlet, “O tazminatı öder”di. Özetle Erdoğan, “Parası neyse veririz” diyordu.

Düşünün...

Bu esnada dolar, 2.93’tü.

REHİNECİ DURUMUNA DÜŞTÜK

15 Temmuz’un üzerinden yedi ay geçmişti ki İzmir’de yaşayan ABD’li protestan rahip Andrew Brunson’a FETÖ’ye yardım ve casusluktan dava açıldı.

ABD, rahibin bırakılmasını istedi.

Erdoğan, FETÖ lideri Gülen ile değiş tokuşu kastederek, “Ver papazı, al papazı” dedi.

Ardından “Yatıp kalkıp Brunson deyip duruyorlar. Bizden onu vermemizi istediler. Dedim ki kusura bakmayın yargı kararını verir” diye konuştu.

ABD, yaptırım uygulayacağını açıkladı.

Trump, tehdit etti.

Rahip, örgüte yardım suçundan düşük bir ceza verilip serbest bırakıldı.

Rahip, Ekim 2018’de ABD’ye giderken, dolar 6 TL’ye çıkmıştı.

Trump, Brunson’u Beyaz Saray’da ağırladı.

İki yıl sonra seçim kampanyası için hazırladığı propaganda filminde, kurtardığı rehineler arasında Brunson’a da yer verdi. Türkiye, rehinelerin pazarlıkla kurtarıldığı bir zorba rejim durumuna düşürüldü.

Değdi mi?

MERKEL İSTEDİ, YÜCEL GİTTİ

Rahip Brunson ile aynı ay Alman Die Welt gazetesinin Türkiye temsilcisi olan Deniz Yücel tutuklandı. Erdoğan, Yücel’in PKK’lı ve Alman ajanı olduğunu iddia etti. “Elimizde görüntüler var, her şey var. Tam bir ajan terörist” dedi.

Almanya’ya iade edilir miydi?

Erdoğan, “Bu makamda olduğum sürece asla” diye konuştu.

Yücel, 24 saat geçmeden tahliye edildi.

Nasıl mı?

Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın tahliyeden bir gün önce Almanya’da Şansölye Merkel ile görüştüğü, bu sırada kayak tatilinde olan Almanya’nın İstanbul Başkonsolosu’nun acilen çağrıldığı, özel uçağın gönderildiği ve Yücel’in derhal Türkiye’den çıkarıldığı iddia edildi.

Bu manzarayı hak ettik mi?

BÜYÜKADA CASUSLARI

Deniz Yücel’den beş ay sonra İstanbul Büyükada’da “İnsan hakları ve dijital güvenlik” konulu toplantı basıldı. İkisi yabancı altı insan hakları savunucusu tutuklandı.

Kanıtlar mı?

Kürdistan sanılan Ortadoğu diller haritası...

Casusluk yazılımı diye yorumlanan cep telefonundaki “Elephant” adlı program...

Gel gör ki aranan casuslar Büyükada’da da çıkmadı.

HDP’li Selahattin Demirtaş, iş adamı Osman Kavala ve Çağdaş Hukukçular Derneği yöneticileri tahliye edildikleri halde yeni bir soruşturma açılıp içeride tutuldu.

ADLİYEDEKİ YANGIN PAZARA SIÇRADI

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, bu koltukta üç yılı dolduran kendisi değilmiş gibi, yargının tartışmalı işlem ve kararlarından yakınarak, “Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyor.

Belki adalet çığlıkları, bakanlığın gri duvarlarını aşamadığı için Bakan Gül duymamış olabilir. Gül bilmeli ki çok sayıda vatandaş, siyasal bildiri niteliğindeki iddianamelerle ve kanılarla tutuklanarak mahkum ediliyor.

Türkiye, hukuk pratiği bakımından Türkmenistan’a dönüştüğü için ekonomik yönden de buhrana sürüklendi.

Siyasallaşmış yargı Türkiye Cumhuriyeti’ni saygınlığından, Türk yargısını itibarından ve Türk Lirası’nı değerinden etti.

Adliyede çıkan yangın çarşı pazara sıçradı.

Duruşma salonunda hukuk örselendikçe cebimizdeki para eridi.

Adalet azaldıkça sefalet arttı.

Kıyamet dediğiniz...

Her muhalifin evinde her gün kopuyor.