Banu Özdemir, ‘bir sabah uyandığında’ kendisini İzmir Şakran Cezaevi’nde buldu.

Hayır, kan dökmekten hüküm giymiş bir mafya lideri değildi.

İranlı bir uyuşturucu kaçakçısı hiç değildi.

Hırsızlık mı?

Canım, bu suçtan Tosuncuk bile tutuklanmamıştı ki...

Onun suçu çok ağırdı.

Tweet atmak!

İZMİR’DE BEŞ MİNARE

Ramazan Bayramı’na üç gün vardı.

20 Mayıs’tı, akşam üzeriydi.

İzmir’de Konak, Karşıyaka, Buca, Çiğli ve Bornova’daki camilerin minaresinden ‘Çav Bella’ diye bilinen, ‘işte bir sabah uyandığımda’ diye başlayan İtalyan komünistlerinin marşı yükseldi.

İzmirliler şaşkındı.

Bir vakitler CHP İzmir İl Başkan Yardımcılığı yapan Banu Özdemir, medyada yayılan videoları Twitter hesabında paylaştı.

Ardından şu cümleyi yazdı:

“Şaka bir tarafa... İzmir Müftülüğü bir açıklama yapacak mı?”

O andan itibaren binlerce trol, Özdemir’in fotoğraflarını dolaşıma soktu.

Üzerine çarpılar atıldı.

Banu Özdemir


CHP: BU BİR PROVOKASYON

Aynı anda...

‘Çav Bella’yı seçim kampanyasında kullanmakla suçlanan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bu alçakça bir provokasyondur!” dedi.

CHP İl Başkanlığı suç duyurusunda bulundu.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu...

“Camilerimizde ezan ve İstiklal Marşı dışında bir sesin yükselmesini asla kabul etmiyoruz. Failinin bulunmasını istiyoruz” diye tweet attı.

Failler bulundu mu?

Hayır.

Gel gör ki linç kampanyası sonuç verdi.

Özdemir, İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne davet edildi.

Ertesi gün kendi ayaklarıyla gittiği halde “Evi basıldı” diye yazıldı.

Özdemir, Emniyet’teyken...

Bornova ve Bayraklı’da iki caminin minaresinden Selda Bağcan’ın ‘Yuh yuh’ türküsü çalındı.

Demek ki fail, Özdemir değildi.

Şu halde, kimlerdi?

İktidar partisi ve basınına göre failler belliydi: CHP’liler!

Onlar değil miydi, camileri ahıra çeviren...

Ahıra çeviremediklerinde, kızıl marşlar çalacaklardı.

ÇAV BELLA’DAN 15 TEMMUZ’A

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 Mayıs’ta sözü İzmir olayına getirdi. Özdemir’i kastedip “Camilerin hoparlörüne sızan alçaklar saygısızca yayınlar yaparken, CHP yöneticileri zevkten dört köşe sosyal medyada bu rezilliği aktarıyor” dedi.

‘Çav Bella’yı 15 Temmuz’a bağladı ve şöyle devam etti:

“15 Temmuz gecesi de sala okunan camilere saldırıp imamları darbeden ezan, bayrak vatan düşmanı müstevli zihniyet aklınca rövanş alıyor. Bunların hayalinde cami minarelerinden ezan sesi yerine başka bir ses duymak vardır. Şundan emin olsunlar ki bu milletin son ferdinin son damla kanı da toprağı ıslatmadan o hayallerine kavuşamayacaklar.”

MÜZİK NOTASI İKONU

Özdemir, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçundan İzmir 3. Sulh Ceza Hakimliği’ne çıkarıldı. “Bir provokasyon vardı. Dikkat çekmek istedim” dedi.

Buna rağmen “Yabancı şarkının çalınması anını dört kez paylaştığı, kastının yoğunluğu” gerekçesiyle tutuklandı.

Şakran Cezaevi’ne konuldu.

İddianamede, suçlama şu şekildeydi:

“Ramazan ayında ve bayram arifesinde, sosyal medyada videolara hiç yer vermeksizin yapılan eylemi kınaması mümkün iken, alay edilerek paylaşılması...”

Bir hafta sonra tahliye edildi.

Yargılama aşamasında mahkeme, bu tweet’ler üzerine olay çıkıp çıkmadığını sordu.

Ne bir olay, ne bir taşkınlık, ne de kamu barışını bozacak somut olgu vardı.

Ne vardı?

Savcılığa göre, tweet sonuna eklenmiş müzik notası ikonu vardı.

Bu yolla kamu barışı bozulmuştu.

Yakın tehlike doğmuştu.

İNSAN HAKLARI GÜNÜ’NDE BERAAT

İnsan Hakları Günü olarak kabul edilen 10 Aralık’ta, Özdemir hakim karşısına çıktı.

Beraatı açıklanmazdan evvel son sözleri soruldu.

Şöyle dedi:

“Burada asıl yargılanması gerekenler, kamuoyunu yanıltarak ve provokatif haberler yaparak bizleri mağdur eden, ismi cismi belli olmayan trol hesaplardır. Yedi ay geçmiş olmasına rağmen camide şarkı çalanlardır.”

Yani kimlerdir?

İzmir Müftülüğü’ne göre sabotaj, ezan sistemine yasa dışı şekilde girenlerce yapıldı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, faillerin telsizle sisteme girdiğini söyledi.

Ve ekledi: “Buluruz. Caminin dibinde ezanı dinletiriz.”

İzmir’de, halkı birbirine kırdıracak denli tehlikeli bir provokasyona imza atanlar yedi aydır yakalanmadı.

Ne adları biliniyor, ne eşkalleri.

Yarın bir başka minarede ortaya çıkarlar mı, kestirmek güç.

Valisi, emniyet müdürü, müftüsü değil...

Bir tek, iktidar partisi, basını ve trol ordusu tarafından işaret edilen 34 yaşındaki genç bir kadın bedel ödedi.

Bu linç kampanyası bir gün kan dökülmesine kadar varabilir.

“İşte, bir sabah uyandığında” minarelerden...

Bir muhalifin salası işitilebilir.

Yüksek yargıda kavga: Ya Fidan ya Gül


Eski İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan’ın Yargıtay’a atanması yargıdaki iktidar kavgasını görünür hale getirdi.

Başta FETÖ olmak üzere en kritik siyasi davalar; örneğin iş adamı Osman Kavala’nın tutuklu yargılandığı davanın iddianamesi Başsavcı Fidan ve yardımcısı Hasan Yılmaz’ın imzasını taşıyor.

İki ismin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatlarının da aralarında bulunduğu İstanbul Grubu’ndan olduğu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile çatıştığı savunuluyor.

Fidan’ın doğrudan Erdoğan ile muhatap olduğu ileri sürülüyor.

Başsavcı Yardımcısı Yılmaz, iki ay önce hem Adalet Bakan Yardımcısı, hem Hakimler Savcılar Kurulu üyesi oldu.

Yargı çevrelerine göre Fidan da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel isteği doğrultusunda Yargıtay’a atandı.

Ardından Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine aday oldu.

Ancak bu işlem krize yol açtı.

Bugüne dek Yargıtay’da, bir dava dosyası kapağını aralamadan AYM’ye gidilebildiği görülmedi. Yargıtay üyeleri, geleneklerin yukarıdan baskıya bozulmasına itiraz ediyor. Fidan’ın insani ilişkilerinin zayıflığından ötürü oy alamayabileceği konuşuluyor.

Yargıtay’da 17 Aralık’ta yapılacak AYM adaylığı
seçimleri için şimdiden sekiz yargıç adaylığını açıkladı.

İlk üçe girenler Erdoğan’ın önüne gidecek.

Erdoğan, üç isimden birini atayacak.

Fidan’ın üç isim arasına girmesi için Yargıtay’da
kulis çalışmaları başladı.

Ya Fidan’a oy verilecek.

Ya da bazı adaylar Fidan lehine çekilecek.

Öte yandan, kavganın
diğer tarafı da boş durmuyor.

Eşzamanlı şekilde, Fidan’ın eşine şiddet uyguladığı iddiası ortaya atıldı.

Bu arada, Fidan’ın vaziyeti netleşmediğinden İstanbul ve Ankara başsavcılıkları için atama yapılmadı. Bu durum İstanbul’da ilk kez yaşanıyor.

Fidan seçilemezse kriz büyüyecek.

İhtimal o ki, ‘Hakan Fidan’ formülü işletilecek.

2015 yılında milletvekili adaylığı için istifa eden MİT Başkanı Fidan’ın tekrar göreve dönmesi gibi İrfan Fidan da İstanbul Başsavcılığı’na iade edilebilir.

Bu kavga Bakan Gül’ü bile koltuğundan edebilir.