Geçen kışın sonunda Şubat-Mart aylarında Yüreğir Devlet Hastanesi bir takım yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarıyla çalkalanmıştı. Ben de bu iddiaları birkaç kez yazımda gündeme getirdim, yazılarımın hepsi gerçek olaylar, gerçek kişiler ve de belgelere dayalı idi. Hastane kaynaklı büyük ilaç yolsuzlukları, adam kayırmalar, haksız ödemeler gibi bir sürü vahim iddialar ortaya atılmıştı. Bu iddialardan Sağlık Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve dahası da Adana Valiliği’nin haberi vardı.  Bu kurumların hepsinin ayrı ayrı soruşturma açtıklarını, olayla ilgili bulunan tüm kişiler üzerinde inceleme başlattığı belirtilmişti.


Yüreğir Devlet Hastanesi


İsterseniz bu olaylar neydi onları bir hatırlayalım:

İddialara göre Yüreğir devlet hastanesine bağlı bazı psikiyatri doktorları piyasada 3 bin TL’ye kadar fiyatı olan psikiyatri ilaçlarını alakasız kişilere fazla fazla yazıyorlar ve anlaştıkları eczane vasıtasıyla paraya çevrilen ranta ortak oluyorlardı.

Hatta ölü kişilere ilaç yazıldığı bile belgelenmişti.

Bunun yanında başka doktorlar üzerinden hasta bakan ve nöbetinde 500-600 bakmış gibi kendisini gösterip döner sermaye katkısını çoğaltan doktorlar olduğu söyleniyordu.

O zamanlar bu iddiaların gazetelerde yayınlanması üzerine, Adana İl Sağlık Müdürü Ahmet Özer derhal soruşturma başlattıklarını bildirdi. Zaten konudan Adana Valisi Mahmut Demirtaş da haberdar edilmiş ve sayın Vali soruşturma talimatını vermişti. 

Ancak aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen bu soruşturma sonuçlandırılmadı.

Hatta soruşturmaya konu olan kişiler, bile makamlarında oturmaya devam ettiler.

Oysa bu etik değildi.

Bana göre burada oturan yetkililerin etik davranması ve makamlarından derhal istifa etmeleri lazımdı. Soruşturma sonunda suçsuz bulunurlarsa zaten görevlerine geri döneceklerdi.

Fakat istifa etmediler.

Hadi onlar istifa etmediler bu kişiler soruşturmanın selameti açısından neden görevlerinden alınıp izne çıkartılmadılar ya da başka görevlere atanmadılar.

Bunların delilleri karartma şüpheleri yok muydu?

Hatta bunların görevlerinde kaldıkları gibi bir de olayın ortaya çıkmasında sebep olan dürüst kişileri, olayı ihbar edenleri de araştırdıkları söylenmişti.

Diyelim ki, bu sözü edilen kişiler iftiraya uğradılar, haklarında her ne kadar soruşturma evrakı düzenlenmişse, haklarında her ne kadar cumhuriyet Savcılığı’na ve başka makamlara şikayet dilekçeleri, belgeler verilmiş ise de iyiniyetli olalım ve bir an için bu kişilerin suçsuz olduklarını, iftiraya uğradıklarını varsayalım.

Peki böyle bir durumda bu kişiler aklanmayı hak etmiyorlar mı?

Yani bir an önce soruşturma tamamlansa belki de bu kişiler aklanacaklar ve şüpheli durumdan kurtulacaklar, itibarları yerine gelecek, o zaman gönül rahatlığıyla görevlerine gidip gelecekler.

Bu da olmadı?

Tamam araya salgın hastalık girdi, işler hep o taraflara yöneldi ama devletin işi de durur mu?

Bu kadar zaman bir soruşturma tamamlanmaz mı?

İddialarda  bahsi geçenlerin iktidar partisine mensup Kahramanmaraş milletvekilinin yakınları olduğu belirtiliyordu.

Yoksa bu soruşturmanın bu kadar uzamasına sebep bu mu?

Mardin’e tayini çıkan Valimiz Vali Mahmut Demirtaş bu konunun üzerinde duruyordu ve soruşturma talimatını vermişti.

Şimdi Adana’ya yeni gelen Valimiz Süleyman Elban’ın da bu konuya dikkatini çekmek isterim.

Sayın Elban’ın bu konudan haberi oldu mu bilemem ama kendisinin gazeteleri, medyayı iyi takip eden bir Vali olarak şimdiye kadar olmamışsa bile bundan sonra bu konudan haberi olacağını tahmin ediyorum.


Adana Valisi Süleyman Elban


Sayın valimiz Süleyman Elban’la tanıştık. Yeni görevi nedeniyle kendisini ziyaret ettik ve başarı dileklerinde bulunduk.

Hem sayın Vali Elban hakkında önceden duyduklarım hem de tanışmamız sırasındaki sohbetimizde gözlemlerimde Süleyman Elban’ın çalışkan, dürüst, böyle işlere müsaade etmeyecek bir yapıda olduğunu gördüm.

Bu yüzden bu soruşturmada adı geçenler Vali Mahmut Demirtaş gitti diye sevinmemeliler…

Eminim ki Süleyman Elban, hassas ve duyarlı bir Vali olarak bu konunun daha uzamasına müsaade etmeyecek ve gerekeni yapacaktır…

Ben de olayın takipçisi olmayı sürdüreceğim ve bu işi sonuçlanıncaya kadar izleyeceğim.

Bizim de görevimiz bu…