Yiyecek-içecek sektörü her gün yeni bir şey icad ediyor. Biliyorsunuzdur, bir süre önce akşam yemekleri için biri 19.00’dan diğeri 22.00’den itibaren başlayan iki seans düzenleniyordu. Yani 19.00’ rezervasyon yaptırdıysanız, en geç 22.00’de masadan kalkmanız gerekiyordu.

Ben akşam yemeklerini erken yiyemediğim için genellikle geç saate rezervasyon yaptırıyordum.

Ayrıca da sınırlanmış bir zaman dilimi içinde, nefes nefese yemek yemekten de nefret ediyordum.

Ama vakit geçirmek için gittiğim barda, içkiyi biraz kaçırınca, masaya çakır keyif oturuyor, yediklerimin tadını pek çıkartamıyordum.

Neyseki Türkiye’deki restoranlar, bu ikili rezervasyon usulünü uzun süre uygulayamadılar.

Bunun önemli nedeni, biz Türklerin yemeği tüm akşama yaymayı sevmemizden kaynaklanıyordu.

Diğer bir neden ise artan fiyatlarla birlikte giderek azalan müşteri sayısıydı. Değil iki seans, tek seansı bile doldurmak imkansızlaşmıştı artık.

Bu iki seanslı rezervasyon usulü, Batı ülkelerinde ve Amerika’da tüm hızıyla sürüyor.

Sürmekle kalmıyor, yeni kurallar da icad ediliyor.

Örneğin, Japon lokantalarında başlayan yeni uygulamaya göre, rezervasyonlar üçe bölünüyor. Yani bu lokantalarda yemek yemek istiyorsanız, 30,50 ve 90 dakika süreden birini seçmek zorundasınız. Size seçtiğiniz süreye göre mönü sunuluyor.

Yani tüketilme süreleri önceden test edilmiş yemekler masanıza geliyor.

Her lokmanın ağızda kalma süresi, mideye iniş süresi hesaplanmış. Onun için size ayrılan zaman dilimini aşmanız imkansız.

Mönü dediysem, öyle önceden basılmış mönüler değil bunlar. O gün, belki de bir-iki saat önce print edilmiş dosya kağıtları.

Bu lokantalarda ayrıca Omakase uygulanıyor. Yani şef ne sunarsa onu yemek zorunda kalıyorsunuz.

Yani damağınız şefe emanet!

Şef, tüketim süreleri önceden belirlenmiş yemeklerden hangilerini pişireceğini, mutfağa girinceye kadar bilmiyor. Alışverişten sorumlu kişi, o gün pazardan, marketten ne almışsa, onlara bakıp kararını veriyor.

Eğer 30 dakikalık süreyi seçerseniz size 8 nigiri (balığa sarılı pirinç), 2 saşimi (ince dilimlenmiş çiğ balık), 2 maki (içinde balık veya karides bulunan yosuna sarılmış pirinç) servis ediliyor. Eğer seçim süreniz 50 dakika ise 10 nigiri, 3 saşimi, 3 maki yeme hakkınız var. 90 dakikalık süreniz varsa 15 nigiri, 5 saşimi, 5 maki ile akşamın keyfini çıkartabilirsiniz.

Sizi bilmem ama dakikalarla ve sayılarla sınırlanmış bu yemek yeme biçimi bana göre değil.

Zaten Japon Mutfağı ile de aram pek iyi değildir.

Batıdaki restoranların doluluk oranına bakılırsa, onlar da gecede üç rezervasyon yapmak için çözümler üretmeye başlamışlardır. Ama Fransız mutfağının çetrefilli yemeklerini yapan lokantaların bu işte çok zorlanacaklarını zannediyorum. Orada başlangıçlar bile siz masaya oturduktan ancak yarım saat sonra servis ediliyor.

Bize gelince!

Bu konuda hiç korkum yok. Restoranlar rezervasyonları üçe bölecek kadar doluluk oranına ulaşmadılar henüz. Bir de bizim yemekler de öyle dakikalar içinde hazırlanan cinsten değil!