Değerli Okurlar; lafı evirip çevirmeden direkt konuya giriyorum, ülkece içinde bulunduğumuz duruma gelişimizin başlangıç noktası Suriye’dir. Siyasi, ekonomik ve sosyal sorunların tümü bu müdahale ile başlamıştır. Bu başta Amerika’da yazılmış emperyal bir senaryo iken, sonrasında siyasilerin  ileriye dönük hırslarına dönüştü. Hatta hatırlarsınız, bir dönem bir harita ortalarda dolaştırılmıştı. Sözüm ona Orta Doğu’da sınırlar değişmeli idi.

Ulu Önder Atatürk daha o yıllarda bunu söylemiş ve dikkat çekmişti, Orta Doğu’ya bulaşılmamalıydı!.. Uzun yıllar boyunca, ta ki AKP iktidar oluncaya kadar Dışişleri Bakanlığı ve uzman kadroları uluslararası ilişkileri son derece başarı ile yönetmişlerdi. Bunun nedeni de artık önemsenmeyen “liyakattı”.

Dışişleri Bakanlığı geçmiş dönemlerde bir ekoldü. Görevliler çekirdekten yetiştirilir, sonrasında başkonsolos ve büyükelçi olunurdu. Günümüzde ise artık bu makamlar için geçmişteki özelliklerin bir önemi kalmadı maalesef. Çünkü yeni yönetim şeklinde ülke, saraydan yönetiliyor...

Anlayamadığım, Suriye ile ilk dönemlerde Esat’la abi kardeş ilişkisi varken birden bire katil Esed oldu! Nedeni neydi, bu düşmanlık noktasına nasıl gelindi bugün bile hala bilinmiyor. İşte burada ABD’nin senaryosu devreye girdi. Ortadoğu’yu karıştırarak hem petrolün üstüne oturmak, hem de Suriye ve Kuzey Irak’ta Kürt Devleti kurmak istiyordu. Kurulacak piyon bir Kürt Devleti ile İsrail’de güvence altına alınacaktı.

Türkiye’nin güneydoğusundan ve İran’dan toprak koparılması bile planın bir parçası idi. Böylelikle biz, Ortadoğu tuzağına düştük ve bataklığa saplandık. Ve bu bataklık bize o kadar ağıra patladı ki, Türkiye’nin ekonomisi alt üst oldu.40 milyar harcadık, kırk daha harcarız denildi. Düşünsenize +5 milyon Suriyeli!

Bu arada Ege Adaları yüzünden Yunanistan’la, müslüman kardeşler (ihvan) dolayısı ile de Mısır, İsrail (Katar dışında) ve tüm Arap dünyası ile düşman olduk. Bunlar yetmedi, ABD ve AB’de Yunanistan’ın yanında yer aldılar. Özu şu; Yapayalnız bir Türkiye olduk! Olanlar oldu, şimdi ne yapmamız gerektiğine bakmalıyız.

Ülkemi yönetenler, zaman giderek daralıyor. Tüm bu olayların başlangıç nedeni olan Suriye ile vakit geçirmeden bir araya gelinmelidir. Bu geleceğimiz açısından da son derece önemlidir. Uluslararası ilişkiler, kişisel meselelere indirgenemediği gibi duygusallığa da yer yoktur. Bu bir araya geliş Rusya aracılığı ile de olabilir. Sayın Erdoğan’ın her söyleminde belirttiği gibi Suriye’nin toprak bütünlüğüne her zaman saygılıyız. Eğer Suriye ile barışılırsa sorun büyük oranda çözülür. ABD ve katiller sürüsü (ypg,pyd) Fırat’ın doğusundan Rusya, Türkiye ve Suriye birlikte çıkarılır. O zaman güney sınırlarımız bu katil sürüsü ve kan emici ABD’den de kurtulmuş olur.

Tabii ki iş burada kalmayacaktır, bu birliktelik sayesinde Doğu Akdeniz açısından da elimiz güçlenecektir. Bu arada İdlib’de de sıkıntı büyük. Orada Rusya ile karşı karşıya gelme ihtimalimiz çok kuvvetli. Şu ihvan sempatisinden de kurtulalım artık. İhvan, Mısır’daki varlığını tümüyle yitirdi. O nedenle bu sempati de ortadan kalkarsa Mısır ve İsrail’le de aramız düzelir. Durum buraya gelirse ,geçmişteki güçlü Türkiye yeniden ortaya çıkacak ve doğu Akdeniz de elimiz iyice güçlenecektir. İçinde bulunduğumuz sorunlar yumağının en büyük ayağı Suriye ile bir araya gelmekten geçmektedir. Bu çözüldüğünde diğer sorunlar da çorap söküğü gibi çözülecek, Suriyeli göçmenlerin büyük çoğunluğu da vatanlarına döneceklerdir.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülke hepimizin. Mutluluğumuz ve kederimiz bir. Geçen yazımda da söylediğim gibi muhalefet parti başkanları ve emekli tüm büyükelçilerle bir araya gelip ülkenin tüm sorunlarını konuşsanız ve çözümler üretseniz, ne kadar güzel olur. Bu durum,  birlik ve beraberliğimizi de tüm dünyaya gösterecektir.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın da  her kurdele keserken dediği gibi “Ya Allah Bismillah”.

SON SÖZ: “Dinsel ateş ve ideolojik fanatizmin hala egemen olduğu bir yüzyılda, ahlaki koşullardan arındırılmış, serinkanlı bir dış politika, çölde karla kaplı Alp Dağı’nı bulmak kadar olmayacak bir şeydir.” Henry KISSINGER