Son yıllarda bir yanda yönetenlerin gittikçe artan alan daraltmaları, diğer yanda ekonomik sıkıntılar ve pandemi hapsiyle  inanın halk canından bezdi. Ama yönetenler hiç ara vermeden her gün yeni bir gündemle halkın önüne çıkıyor. Biraz yandaş medya değil de muhalif diye adlandırdığınız medyaya kulak verseniz olmaz mı? Bakın ülkede neler oluyor, bitiyor!  Biraz ara verin de bir nefeslenelim. TV dizilerinde bile belirli aralıklarla ara veriliyor. Sertleştikçe sertleşiyorsunuz, hele hele son dönemlerde gündeme ne getiriyorsanız, hepsi gerginlik! Toplumun ayrışması yetmezmiş gibi sıra meslek odalarının ayrıştırmalarına geldi, gelmeye de devam edecek gibi görünüyor. Çoklu barolarla işlemin bitmeyeceği hatta sarı ineğe kadar gideceğe de benziyor. Yakındır, sıra mühendis mimar odalarına gelecek. Hele şu pandemi biraz hafiflesin siz görün! Hani Sayın Devlet Büyüğümüzün eşi ile balkondan alkışladığı hekimlerin tabip odaları var ya, sıra onlara da gelecek! Toplum olarak ayrıştırma işlemi yönetenlere göre henüz tamamlanmamış meğer. Şimdi de “hukuk ve hukukçu” ayrıştırması vizyonda. Barolar konusundaki parlamentoya jet hızıyla getirilen yeni yasa taslağı kabul edilemez. Bu getirilen taslakla baroları değil, hukuku bölüyorsunuz. Farkında mısınız!

"Hukuk herkese lazım".

Hukuk fakültelerinin değerli akademisyenleri hiç mi söyleyecek sözünüz yok? Neden bu denli suskunsunuz. Meslektaşlarınız, meydanlarda hukuk mücadelesi verirken nedir bu sessizliğiniz? Demokrasi adına meydanlarda polis şiddetine maruz kalan meslektaşlarınızla sizin eğitimini aldığınız hukuk başka mı? Derse girdiğinizde öğrencilerin bakışlarından da mı rahatsız olmayacaksınız? Akşam evlerinize gittiğinizde çocuklarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz?

Ülkemi yönetenler, dünya bizi izliyor. Giderek uygar dünyadan uzaklaşıyoruz. Dış basındaki yazılanları okuyunca inanın içimiz yanıyor. Bu arada hukuksuzluk adına yapılanlar yetmemiş, şimdi de yandaş olmayan iki kanal, Tele 1 ve Halk TV’ye 5 er gün yayın yasağı getirilmiş!

Sayın Erdoğan, birkaç gün önce internet ortamındaki söyleşi de gelecek seçim için “Z KUŞAĞI” gençliğinin size mesajı vardı! Gelin, demokrasiyi yüreğimizde besleyip, büyütelim. Demokrasi, özgürlük deyip birlikte yol alalım. Hepimizin çocukları ve torunları var. Gelecek onların. Aydınlık bir Türkiye’yi miras bırakmanın tüm koşullarını beraber oluşturalım.

Değerli okurlar; belirli yaştaki okurlarım geçmişte kızılderili filmleri izlemişlerdir. Kızılderililerle ilgili bir öyküyü yorumsuz olarak sizlerle paylaşmak istiyorum:

Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu.
Onlara dedi ki: 'İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş. İki kurt arasında:

Bu kurtlardan biri; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibiri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.

Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde.'

Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına, 'Hangi kurt kazanacak' diye sordu. Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı...

“Beslediğiniz…”

SON SÖZ: İNSANLAR İKİYE AYRILIRLAR:
TANIDIKÇA BÜYÜYENLER,
TANIDIKÇA KÜÇÜLENLER: DENIS DIDEROT