Ülke, mart ayından beri yoğun biçimde Covid-19’la boğuşuyor ve pandeminin dünya genelinde daha ne kadar süreceği de kestirilemiyor. Ülkenin tüm hekim ve sağlık çalışanları, yaşamlarını ortaya koyarak halkın sağlığı için gece gündüz demeden çalışıyor. Aylardır evlerine gidemedikleri gibi hastalık taşıma risklerine karşılık çocuklarını dahi göremiyorlar. Büyük fedakarlık örneği sergiliyorlar. Zaten dünya geneline bakıldığında da Türk Hekimleri bu süreçte gerçekten çok başarılı. Dileğim bu pandemide kaybettiğimiz akademisyen, hekim, hemşire ve sağlıkçı sayısı bu kadarla sınırlı kalırken hiçbir meslektaşımız bu hastalığa yakalanmaz…

Değerli Okurlar; geçenlerde Yeni Malatya Gazetesi ve malatyahaber.com’da, Malatya’nın saygın gazetecilerinden Güler Hazar çok önemli bir gazetecilik yaptı. Haberi  yapmakla kalmadı, bizlere de ulaştırdı. Kendisine tüm meslektaşlarım adına teşekkür ediyorum.

Gazeteci Güler Hazar’ın yaptığı haberin bir bölümünü sizlerle paylaşıyorum;

“İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr Gökhan Tuncel, koronavirüs sürecinde, Sağlık Bakanı’nın şahsında, sağlıkçıların yükselen bir değer haline geldiğini belirterek, böyle bir değer yükselmesinin potansiyel bir tehdit olduğunu ifade etti. İİBF Dekan Yardımcısı Gökhan Tuncel’in o konuşması şöyle:

‘Sağlık Bakanı’nın şahsında aslında sağlıkçıların yükselen bir değer haline gelmesi söz konusu. Bu, iyi bir şey mi kötü bir şey mi? Valla, değer çok fazla artarsa kötü bir şey. Ama ona değer yüklenmesi, yaptığı çabadan dolayı, emekten dolayı ona değer verilmesi ayrı bir şey. Ama bu değeri, bir iktidar alanı haline getirip kullanmaya çalışması kötü bir şey. Geçmişte böyle miydi? Geçmişte böyleydi. Yani Türkiye’de bazı meslek mensupları yaptıkları işten dolayı, kazandıkları paradan dolayı, toplumun kendilerine atfettiği değerden dolayı, onu bir iktidar alanı haline getirip bir egemenlik ilişkisi kurabiliyordu toplumla. Böyle bir şey olmaz diye düşünüyorum ama böyle bir değer yükselmesinin potansiyel bir tehdit olduğunu da bilmemiz lazım. Yani kendi uzmanlık alanları dışına çıkıp siyasal alana dair birçok konuda kendilerini otorite kabul ettirme gibi bir yola girebilirler. Bu da bir risk…’

Değerli Okurlar; bir akademisyenin, hekimler için kullandığı bu ifade çok can yakıcı hatta haddini çok çok aşan bir ifade! Canlarını bile feda etmekten çekinmeyen, bu salgın ile boğuştuğu şu dönemde ülkenin yüz akları HEKİM’lere karşı kullandığı bu ifadeler asla kabul edilemez. “POTANSİYEL TEHDİT” in ne anlama geldiğini  açıklamalıdır. Hekimler, kime veya kimlere nasıl bir tehdit oluşturuyor? Bu söylem hakkını kimden alıyor?

Başta Sağlık Bakanı olmak üzere tüm hekimlerden özür dilemelidir. Bu yakışıksız ifadelere anladığım kadarı ile Malatya Tabip Odası usulen bir cevap vermiş. Zaten bu haber oda tarafından  TTB’ye de anında ulaştırılmalı idi.

Sayın Sağlık Bakanı, pandeminin ilk gününden başlayarak her gün yılmadan usanmadan ekranlara çıkıp kamuoyunu bilgilendiriyor. Ne sıkıntılar çektiği yüzünden okunuyor. Gelin görün ki, öğretim üyesi konuşmasında sadece hekimlere saldırmakla kalmıyor aynı zamanda da Sağlık Bakanı’na, bu sağlıkçıları sen “potansiyel tehdit ” haline getirdin demeye getiriyor.

UNUTULMAMALIDIR Kİ,

-Biz Hekimler, sadece işimizi yaparız!

-Bir hekimin en baştan başlayıp hekim oluncaya kadarki eğitimi çok zor ve uzundur!

-Hekimler eğitimleri bitikten sonra uzmanlık dönemlerinde yoğun uğraşlarının yanında ayın yarısına yakın süre sabahlara kadar nöbet tutup, sabah yine mesaiye devam ederler!

-Tıp eğitimi için gençliklerinden vazgeçip tüm ömür çalışırlar!

-Üniversite giriş sınavında en yüksek puanla bu fakülteleri kazanırlar!

-Türkiye’deki üniversitelerin, yurt içi ve yurt dışı en çok bilimsel yayınları hekimlerce yapılır!

-Hekim, insan sevgisi ile doludur!

-Hekim, toplumdaki sosyal olaylara da ilgisiz değildir!

Tarihi bir anekdotu da paylaşmadan geçemeyeceğim. Yıl 1921 Çanakkale’de Anzaklar’a karşı savaşırken 2 tümen tıbbiyeli şehit olmuş ve o yıl Tıp Fakültesi mezun verememiştir.

Gerektiğinde her hekim, her Türk yurttaşı gibi ülkesi için canını da verir.

Sayın Cumhurbaşkanı ve eşi, bu fedakar sağlık çalışanlarını tüm yurttaşlarla aynı saatte balkonlarda dakikalarca alkışlamış, İstanbul’un yeni yapılan hastanelerine de bu pandemide yaşamlarını kaybeden hekimlerin isimleri verilmiştir.

Bu yorumu yapan dekan yardımcısı, Sağlık Bakanı’nın ve İnönü Üniversitesi Rektörü’nün de hekim olduğunun mutlaka farkındadır. Böyle hadsiz iddialarda bulunabildiğine göre güvendiği bir gücü mü var acaba?

Doğrusu merakım, bu haberi okuduktan sonra İnönü Üniversitesi Rektörü bu hadsiz için herhangi bir uyarı veya bir işlem yaptı mı? Yapmadı ise kendisinin de hekim olduğu halde, hekimler için iddia edilen ”potansiyel tehdit” iddiasına katılıyor mu?

YÖK Başkanı Sayın Yekta Saraç’a da buradan sesleniyorum. Yaşamları pahasına Covid-19 belasının kökünü kazımak için uğraş veren hekimleri, ülkenin Cumhurbaşkanı balkondan alkışlarken, haddini bilmez bir akademisyenin söyledikleri karşısında sessiz kalmayıp, gereğini yapacağınız umudunu taşıyorum.

Özü şu; Büyüklerimiz çok kullanırdı “ne günlere kaldık”.

SON SÖZ: CEHALET NE GÜZEL, HER ŞEYİ BİLİYORSUN. EİNSTEIN