Sayın Erdoğan  31 Mart seçimleri sırasında katıldığı bir toplantıda Ayasofya’nın ibadete açılması konusunda şunları söylüyor; “Ayasofya’nın belli bölümünde zaten namaz kılınıyor. Getirisi nedir, götürüsü nedir düşünmek gerek. Bunu biz kolaylıkla aşabiliriz ancak bize faturası çok ağır olur. Bizim dünyanın çeşitli ülkelerinde binlerce camilerimiz var. Camilerin başına neler gelebilir. Zaten bazı kundaklamaları biliyoruz. Ayasofya’yı camiye çevirelim diyenler dünyayı tanımıyorlar. Muhatapları bilmiyorlar. Ben bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim” diyor. Son günlerde ne oldu, neler oluyor diyemeden Ayasofya, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşmez mi! Cumhurbaşkanlığı’na başvuruluyor, Ayasofya cami olsun diye. Sayın Cumhurbaşkanı istese bir kararname ile bunu yapabilirdi. Hukuk, karar versin diyor ve Danıştay’a havale ediyor. İlginç olan da Cumhurbaşkanlığı  avukatları Danıştay başvurusunda cami olsun isteminin reddini istiyorlar. Danıştay, camiye dönüşmesi kararını veriyor. Bu kararla yetinilmiyor, 1934 tarihinde Atatürk’ün imzası ile müzeye çevrilme kanununu da iptal ediyor. Hukukçular feryat ediyor! Geçmişte defalarca ret kararı verilen  Danıştay kararları var, onlara neden bakmadınız, diyorlar. Burası TÜRKİYE CUMHURİYETİ, karar Cumhuriyet yasalarına uygun verilmelidir. Bu verilen karar ile Cumhuriyet yasalarını tartışmaya mı açmak istiyorsunuz? Yapmayın, bu iptal kararı gelecekte ülkenin başına türlü belalar açabilir.

Ülkemi yönetenler; 19 Kasım 1936 yılı tapu kayıtlarına bakarsanız Ayasofya zaten cami olarak geçmekte.

Bu karar üzerine vatandaş soruyor? İş Bankası hisseleri, Atatürk Orman Çiftliği vasiyetlerine uyuldu mu, uyulacak mı? Üstelik İş Bankası ve Atatürk Orman Çiftliği vasiyetleri Osmanlı değil, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre yapılmıştır!

Gelin biraz gerilere gidip bakalım! Danıştay, andımızın okullarda okunmasını yasaklayan kararı iptal ediyor. O dönemde verilen Danıştay kararı uygulanmadığı gibi temyiz de edilmiyor.   Neden? Çünkü “dün dündür, bugün bugündür”

Ama Danıştay’ın son cami olsun kararı temyiz edilmediği gibi  jet hızıyla da imzalanıyor. Hem Cumhurbaşkanlığı, Danıştay’a müracaatta müze olarak kalsın diyor, hem de bu kararın  imzalanmasını bir fatih edasıyla, ikinci fetih yapılıyormuş gibi bir algı yaratılıyor.

Efendiler; İstanbul ilk kez 1453’te Fatih Sultan Mehmed Han tarafından, ikinci kez de tüm emperyal devletlerini mağlup ederek Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından Cumhuriyet kurularak fethedildi. Tarihi çarpıtmayın.

Yönetenler; Ayasofya’nın cami olması her Müslüman’ı mutlu eder. Ancak bu Danıştay kararı olarak kalmalı ve asla siyasete alet edilmemelidir. Şu anda ülkenin ekonomik, sosyal, sağlık ve askeri olarak çok büyük sorunları var, onlar gündem olmalı.

Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Ülke olarak birleşmiş milletler topluluğu üyesiyiz. Yani bu dünyada yalnız yaşamıyoruz. Uygar dünyanın bir üyesi olarak kararlaştırılmış statülere de bağlı kalma zorunluluğumuz var. Ayasofya bir dünya kültür mirası olarak kabul edilmiştir. Her yıl on binlerce turist burayı ziyarete geliyor. Turizm geliri diye yanıp tutuşup, Alman turistler gelsin diye Almanya’ya bakanlar düzeyinde heyetler gönderip sonra da müzeyi camiye çevirmek?! Zaten cami olarak kullanılan bölümde, beş vakit ezan okunup isteyenin de namaz kıldığı herkesçe bilinmekte.

Sonunda, tüm Hristiyan dünyasını da karşımıza almayı başardık.

Değerli Okurlar; Ülkeyi  yönetenler, dikkat ederseniz yaşanan günlük olaylara bağlı fevri reaksiyonlarla çok acele yasal uygulamalara geçiyorlar. 15 Temmuz kalkışmasının ardından ne yapıldı? Gülhane Askeri Hastaneleri, Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Sonuç, şu an da askeri hekim sayısı iki bin beş yüzlerden 347’ye düşmüş!

Son zamanlarda Ankara Barosu, Diyanet’le ilgili bir bildiri yaptı, anında çoklu baro yasası çıkarıldı.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın,  Ayasofya’nın cami oluşu nedeniyle yaptığı konuşmada bu ülkenin kurucu Cumhurbaşkanı dönemi için kullandığı ”hiyanet yakıştırması” tüm kesimlerin yüreğini kanatmıştır. Dünyanın hiçbir ülkesinde kurucu başkanlar için bu denli yakışıksız ifade kullanılmamıştır. Sizler, o makamlarda oturuyorsanız Ulu Önder’in kurduğu Cumhuriyet sayesindedir. Mustafa Kemal in koltuğunda oturup ihanet söylemi çok tehlikelidir. Kurucu değerlerle hesaplaşmaya kalkmak toplumu iyice kutuplaştırmaktır.

MHP  Genel Başkanı Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan’ın bu konuşması konusunda neler düşünüyor, neler söyleyecek diye düşünürken sessizliğe bürünmesi için milliyetçi kesim bu konuda ne düşünüyor doğrusu merak etmiyor değilim? Dayanamadı Diyanet İşleri Başkanı da konuştu, ”86 yıllık hasret bitti” neyin hasreti?

Bir ülkeyi yönetenler bu tür bir konuşma yaparsa, kendini bilmez vatan hainleri de sıraya girerek alçak ifadelerle hakarete yeltenirler. Sayın Aytun Çıray, Atatürk’e hakaret edenler için bakın nasıl feryat ediyor; “Bu itleri, vatan hainleri kahpeleri tutuklayacak mısınız” diye savcılara sesleniyor!

Gazeteci Levent Gültekin katıldığı bir TV programında,  Erdoğan halifelik ilan etse muhalefet “aman dindarlar bizi yanlış anlamasın” diyerek destek olacak psikolojide. AKP seçmenine bu yapılanların yanlış olduğunu anlatamıyorsanız siyasi aktör değilsiniz, diyor. Üzücü olan da CHP’nin bu korkuya kapılması. Neden çekiniyorsunuz? AKP, iktidar olmadan bu toplum dinini bilmiyordu da  şimdi bunlardan mı öğrendi?

Özü şu; Müze bir çağdaşlık simgesidir. Kılıç hakkı demek bir Ortaçağ hukukudur.

SON SÖZ: HER ŞEYİN SONUNDA DÜŞMANLARIMIZIN SÖZLERİNİ DEĞİL, DOSTLARIMIZIN SESSİZLİĞİNİ HATIRLAYACAĞIZ” MARTIN LUTHER KING