Değerli Okurlar, içinde bulunduğumuz ortamda sorunlar o denli yoğun ve çok ki, neresinden tutup, hangi biriyle uğraşacağız belli değil. Hele gittikçe artan şehit haberleriyle birlikte ocaklara düşen ateş, toplumu daha da germeye başladı. Ekonomik ve sosyal sıkıntıları anımsayamaz olduk. Gitsinler diye gözlerinin içine baktığımız mültecilerin, Yunan sınırında maruz kaldıkları insanlık dramını izleyen demokrat batı dünyasını ise ibretle takip ediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin verdiği mücadele ortada. Hiç şüphem yok, herkes TSK’nın yanındadır.

Normal olarak bu yaşananların etkisiyle toplum şuurunu kaybetmemeye çalışırken, haliyle birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan dönemden geçiyoruz. Ama gelin görün ki, toplumdaki siyasi gerilimin geldiği durum nerede ateş oraya benzin dökelim durumunda. Ve işin en fenası, bunu yapanlar da ülkeyi yönetenler. Halbuki sizlerden beklenen toplumu yatıştırmanızdı.

Demokratik bir ülkede muhalefetler, iktidarları her konuda eleştirebilirler. İktidar ise yapılan eleştiriler karşısında soğukkanlılığını koruyarak, söyleyeceklerini öyle ifade ederler. Efendiler, bir ülkeyi yönetiyorsanız her türlü eleştiriye ve ifade özgürlüğüne hakaret etmeden tahammül etmek zorundasınız. Eğer bunu başaramayacaksanız yönetime talip olmayacaktınız. Ülke bu denli zorluklarla boğuşurken, ülkenin Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda AKP Genel  Başkanı, grup toplantısında ana muhalefet liderine “onursuzdur, şerefsizdir, alçaktır, haindir” diyor !...

Olmadı Sayın Genel Başkan, bu hakaret içeren sözleri ne ana muhalefet genel başkanına ne de herhangi bir yurttaş için söyleyebilirsiniz. Hele de Cumhurun başı olarak asla söyleyemezsiniz. AKP Genel Başkanı konuşmalarında devamlı, ”Kılıçdaroğlu mevcut tutumuyla Esad’ın Suriye’de, İsrail’in Filistin’de hayata geçirmeye çalıştığı insansızlaştırma politikasına destek veren bir yerde durmaktadır. Türkiye’nin bu tarihi mücadelesini sürekli fitneyle, yalanla, iftirayla lekelemeye çalışan her kim olursa olsun açık ve net söylüyorum” dedi ve yukarıdaki yakışıksız  sözleri saydırmaya başladı!... Olmadı Sayın Genel Başkan. Siz Cumhurun başısınız ve tüm ülkeyi birarada kardeşlik içinde tutmaya, ayrıştırmamaya yemin ettiniz. Sayın Kılıçdaroğlu, ülkesinin Demokratik ve Laik Cumhuriyet’le yönetilmesi için tüm gücüyle mücadele veren vatansever bir ana muhalefet partisi başkanıdır. Ülke ve parti ideolojileri ile örtüşmeyen her türlü davranışı eleştirebilir. Çoğu zamanda çok yapıcı öneriler getirir. Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin lütfen, bir ana muhalefet lideri “Suriye’de ne işimiz var” diye soramaz mı, ülkenin dış ilişkilerinde yanlış bulduğu konuları eleştiremez mi, iktidara öneriler getiremez  mi, her üç gençten birinin neden işsiz olduğunu soramaz mı, Suriye bataklığından bir an önce kurtulmalıyız, ABD ve Rusya bizi oyuna getiriyorlar, yargıda haksız ve hukuksuzluklar yapılıyor diyemez mi?

Diyebilir Sayın Başkan !.. Sayın Kılıçdaroğlu, halk adına soruyor, sormaya da devam edecek!...

Sayın Erdoğan, siz grup toplantınızda böyle talihsiz bir konuşma yaptınız. Sayın Özkoç da Genel Başkan’ı için kullanılan hakaret içeren sözleri isim vermeden söyleyince mecliste beklenen oldu. Sayın Erdoğan, Meclis’teki bu görüntüler yakışık aldı mı? Zaten yüreği kan ağlayan bir toplum, bu manzarayı görünce ne yapsın?

Ülkeyi yönetenler; başımıza bu belaları açan Büyük Ortadoğu Projesidir. Bunu lütfen kabul edelim. Suriye’ye girişimiz ABD’nin dolduruşu ile oldu. PKK, PYD’yi temizleyeceğiz dedik, sonunda kendimizi İdlib’de bulduk. İdlib’de ne işimiz var diyenlere de neler söyleniyor!... Geçici de olsa ateşkes çok olumlu bir karardır, en azından şehit haberleri gelmeyecek. Moskova görüşmeleri yapılırken, Esad, Türkiye için çok olumlu mesajlar verdi. Suriye’nin toprak bütünlüğü diyorsak, Moskova Antlaşması’nda ki Suriye Arap Cumhuriyeti altına imza atıyorsak, Esad’la el sıkışıp, sorunları barışla çözerek, Fırat’ın doğusundaki terör örgütlerini de  temizlemeliyiz. Bizim için sağlıklı olan budur.

Suriye bölünmemelidir. Emperyalizmin, BOP arzusunun  temeli Orta Doğu’yu paramparça etmek değil miydi? Trump açıkça istediğini söylemedi mi, petrol demedi mi? Acı olan da maalesef bu oyunlara geldik. Ve şu gerçeği de kabul edin artık, Esad ülkesinin başkanıdır.

Ülkemi yönetenler; Moskova Antlaşması geçici bir ateşkesi sağladı. Bu sürecin devamını istiyorsak ana muhalefetin de dediği gibi, Esad’la el sıkışıp sorunu tümden çözmeliyiz. Eğer İdlib’deki bu sıkıntılar çözülürse, Esad’la birlikte Fırat’ın doğusundaki terör örgütlerinin tümü temizlenir ve ulus olarak rahata kavuşuruz. Bunlar yapılmazsa, Suriye bataklığına iyice gömülmekle kalmaz, daha çok Moskova toplantıları yapılır.

Özetlersek, hem muhalefetin hem de uzmanların bazı soruları haklı olsa gerek. Bizim Suriye’de ne işimiz vardı? Moskova Antlaşması ile de başladığımız noktaya geri döndük. Elimizde kalan, altı milyon Suriyeli göçmen ve ülke ekonomisine verdiği 50 milyar dolar zarar! En acısı da verdiğimiz şehitler... Aşağıda da harap bir Suriye. Kazananlar kim, ABD ve Rusya.

Efendiler; ülkem güneyde savaşıyor,  şehitler  veriyor. TBMM aynı gün toplanmıyor! Muhalefet liderleri saraya davet edilip bilgilendirilmiyor! Bilgi alışverişleri yapılmıyor! Ancak bazı genel başkanlar telefonla bilgi alabiliyorlar. Sayın savunma Bakanı, sayın Kılıçdaroğlu’nun telefonuna çıkmıyor. Bu ne anlama geliyor?

Umarım bu yaşadığımız olumsuzluklardan ve emperyal oyunlardan ders almışızdır. Biz, kendi komşularımızla iyi ilişkiler içinde olarak ancak emperyal güçlere karşı durabiliriz. Aksi takdirde, Putin bizi daha çok kapılarda bekletir.

Özgürlüğün ve Demokrasinin tavan yaptığı ülkemde, aydınlık günlere...

SON SÖZ: YURTTA SULH, CİHANDA SULH...
ATATÜRK