Dünya 21. yüzyıla gelinceye kadar çok büyük salgınlarla karşılaştı. Bu döneme denk gelen koronavirüs salgını da belli bir süre sonra hafifleyerek kaybolacak ve tarihteki yerini alacak. Ancak şu bir gerçek ki hem bugüne hem de önümüzdeki günlere yayacağı sıkıntılar büyük. Geride bırakacağı sosyal, ekonomik ve psikolojik sıkıntıları dünya kolay kolay atlatamayacak gibi görünüyor. Batı yani ekonomisi güçlü ülkeler yaşanan sıkıntı ve üzüntüleri az hasarla atlatacaklardır. Buradaki en önemli soru, gelişmekte olan ve fakir ülkeler bu süreci nasıl atlatacak?

Değerli okurlar, salgın Çin’de başlayıp yayılmaya başladığında bize de kısa bir süre de ulaşması kaçınılmazdı. Her ne kadar sorumlular, kısa sürede hazırlandık ve tüm önlemleri aldık deseler de geç kaldığımız gerçeği ortada... Bu konuyu sadece  bizler değil konunun uzmanları da söylüyor ve söylemeye de devam ediyorlar. Buna rağmen  Sağlık Bakanı geçenlerde bir basın açıklamasında ”Biz bu virüsün bu denli hızlı yayıldığını yeni öğrendik” dedi!... Sayın Bakan, dünya kavruluyor, kıyamet kopuyor siz neden söz ediyorsunuz? Alınacak önlemler de geç kaldığımız bir gerçek.

TEST ve izolasyonu çok geç uygulamaya başladık. Özellikle Mart sonu ve nisan ayının ilk günlerinde hastalığın pik yapacağı ısrarla vurgulanmasına karşın, sokağa çıkma yasağı en azından bazı büyük kentlerde uygulanmalıydı. Tabii ki 60 yaş üstü ve 20 yaş altının sokağa çıkma yasağı da bir dereceye kadar katkı sağlayacaktır. Dünya bu hastalık konusunda son derece “şeffaf” davranıyor, ne olur bizde her şeyi açıklığı ile ortaya koyarsak, toplumda bu hastalığı daha ciddiye alacaktır. Bu hastalıkla mücadelede daha radikal önlemler almak, zaten dar olan ülke ekonomisi ile başa çıkamayacağımızı gösterdi. O esnada ne yapılabilir diye düşünülürken CHP’li belediyeler bağış kampanyası açtılar. Bu kampanyanın amacı belediyelerin hali hazırda verdikleri desteklerin dışında daha dar bütçeli yurttaşlara en azından bu dönem yaşamlarını idame etmelerini sağlamaktı. Bu kampanya çok büyük bir heyecan yarattı ve her zaman olduğu gibi halkımız hemen yardım konusunda yarışmaya başladı. Böylece büyük kentlerde yaşayan insanımız biraz nefes alacaktı. Peki sonra ne oldu? Aynı günün akşamı Sayın Cumhurbaşkanı halka seslenerek yardım çağrısı yaptı. Yetmedi Sayın İçişleri Bakanı Soylu, valiliklere bir genelge yollayarak belediyelerin bu bağış kampanyalarını yasakladı ve kamu bankasındaki İBB hesabına yatırılan paralara bloke koydurdu. Üstüne Sayın Cumhurbaşkanı da bir TV söyleşisinde ”Devlet içinde, devlet olamaz” demez mi!... Bu ne anlama geldi doğrusu anlamak mümkün değil. Sayın Cumhurbakanı, bir tek devletimiz var, o da Türkiye Cumhuriyeti. Bu Cumhuriyet’in Cumhurbaşkanı da zatıalinizdir. Kimse devlet içinde devlet olma hadsizliğini göstermedi.

Onlar arkalarında devlet var düşüncesiyle başlattılar bu kampanyayı. Şöyle ki, devleti bir organizma olarak kabul edersek, bu organizmanın periferik kolları vardır. İşte bu kollar, bakanlar, valiler, kaymakamlar ve yerel Belediye Başkanları vs diye gider. Onlar devlet adına görev yaparlar ve devletin yine bu organları denetleme yetkisi vardır. İşte bu yüzden bağış toplamayı devlet de yapsın yerel yönetimlerde. Hiçbir fark olmayacağı gibi devletin yükünün büyük bir bölümünü de belediyeler üstlerine almış olur. Bu çok içten ve çok hayırlı bir bağış kampanyasıdır. Kimse kimsenin önüne geçmiyor. Belediyeler yaptığı yardımlarda asla “sen kimsin, hangi partidensin, etnik kimliğin ne” diye sormuyorlar. Amaç bu zor günleri atlatmaktı.

 Doğrusu bu yasak, halkın büyük bir kesiminde ve başkanlarda derin üzüntü yarattı. “Bugünler siyaset düşünülecek zaman değil” dediler. Yapmayın zaten bir ayrışma var, bunu daha da derinleştirmeyelim. Öbür tarafta, sosyal medyada görüyoruz cemaatler para topluyorlar, peki bu ne perhiz?

Yönetenler, bir tarafta hastalığın vahameti, diğer tarafta ekonomik sıkıntılardan dolayı toplum psikolojik olarak çok sıkıntıda. Bu yüzden sizler görevleri başında olanların moral motivasyonlarını güçlü tutmak için her kolaylığı sağlamalısınız. Onları yüceltmelisiniz. Onlar sizler adına görev yapıyorlar.

Sayın Cumhurbaşkanı geçenlerde halka seslenecek diye ekran başına kilitleniyoruz, bir bakıyoruz AKP İl Başkanlarına seslendiğini duyuyoruz. İlginç olan da ”halka gidin, onlara yardım edin, yüreklerine girin” diyor. Pek tabii ki seslenin ama bunu canlı yayınla yaparsanız AKP’nin dışında kalanların kalpleri ne olacak?Kendilerini dışlanmış kabul etmeyecekler mi? Gönül istiyor ki hiç olmazsa bu dönem Bay Kemal deyip siyaset yapılmasın. Bay Kemal, ekibi ve Belediye başkanları, tüm güçleri ile ülkenin tüm yurttaşlarını ayrıştırmadan kucaklamaya ve dertlerine derman olmaya çalışıyorlar. Yönetenlerin önünü açmak, bu güç günleri az hasarla atlatmak için size raporlar veriyorlar. Bay Kemal’in belediye başkanları, halka ulaşabilecekleri yerlerde yüzbinlerce ücretsiz maske dağıtıyorlar. Sizin işinizi kolaylaştırıyorlar!...Çünkü siz maskesiz çıkmayı yasakladığınız zaman vatandaşa, maskeyi nereden nasıl temin edeceklerini söylemediniz.

Sayın Cumhurbaşkanı, gelin hafta başında belediyelerin bağış kampanyalarını serbest bırakın. Belediyeler halka bir el mesafesinde yakınlar. Onları bu halk seçti hem de isteyerek. Milletvekillerini seçerken hiçbirini tanımadılar. Sizler belirlediniz halk gitti parti amblemine mührü bastı. Bu ülke bizim, kardeşiz, dertlerimiz mutluklarımız bir olarak yaşamaya da devam edeceğiz. Lütfen bunu göz ardı etmeyin.

 Bu dönemde ulusumuzun sağlığı uğruna can veren başta hekimlerimiz ve sağlık personeline ne denli teşekkür etsek az kalır. Bu uğurda ölenlere rahmet, hasta olanlara da şifa diliyorum. Bizler evlerimizden çıkmamak için uğraşırken onlar, ailelerini ve kendi canlarını riske atmak pahasına savaşıyor. Savaşmak ki, nasıl savaşmak! İşte tüm yukarıda yazdıklarım en çok onları etkiliyor, hem direkt hem de dolaylı olarak. O yüzden her şeyin en iyisini hak ediyorlar. Hani Nazım’ın “Yaşamaya Dair” şiirinde bir bölüm vardır;

..........beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde. “

Daha ne denilebilir ki, yaşamları pahasına mücadele eden tüm meslektaşlarım için tüm kalbimle dua ediyorum. Allah işinizi kolaylaştırsın...

SON SÖZ:  “KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR.” Hz. MUHAMMED