Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği Başkanı; “Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 4 Mayıs’ta AVM’lerin açılmasını istediğini” belirtti. Herkes aynı anda yanlış anladı belli ki! Sonrasında kaz yanmasın diye bir güzel çevirdi.

Demeç bir anda; “4 Mayıs veya 11 Mayıs’ta kademeli olarak, Bilim Kurulu onay verirse, perakendecilerden ciddi talep gelirse, kamunun da onayıyla açılabiliriz, ticari hayatı başlatabiliriz’ şekline evrildi.

★★★

Bakanın böyle bir isteği varsa tabii ki açılmalıdır. Ya da dernek başkanına hizmetlerinden dolayı teşekkür edilip yol verilmelidir. Yerine doğru dürüst açıklama yapabilecek biri geçmelidir.

Mayıs’ın 4’ü haftaya pazartesi... Kuvvetle muhtemel önümüzdeki hafta sonu da sokağa çıkma yasağı uygulanacak. Peki ya sonrasında kalabalıklar AVM’lerde mi buluşacak!

Zira bakan böyle istiyorsa, AVM’ler bu isteğini yerine getirmiyorlarsa... Ekonomi yönetiminin görüşlerini ciddiye almıyorlarsa ne itimat ne güven kalır!

İşin aslı İngiltere ve Amerika’da benzer davranışı sergileyip gördüler etkilerini... Belki de bizim de öğrenmemiz için “Bir musibet bin nasihatten iyidir” sözünü bizzat denememiz gerekli...

Açılsa ne olacak ki? “Kim gider bu kadar büyük bir salgın sorunu varken” diyecektim ama birden bizim AVM müdavimi halkımız geliyor aklıma... Hiçbir şey almasalar bile dolaşmaya giderler anında...

★★★

Keza AVM’lere yasak kalkıyorsa, mahalle esnafına da kalkacaktır. Sadece belirli bir kesime özel davranılmayacaktır. Kafelerin, restoranların başı kel mi? Berberler, kuaförler taş mı yemeli?

AVM’ler açıldığında mağazalar kendi kendilerine çalışmayacağına göre personelleri de çağıracaklar. Kimse alışveriş için gelmese bile binlerce çalışan birbirleriyle iletişim kuracaklar.

Sahi, mağaza sahipleri kafayı mı yedi? Neden böyle bir istekleri olsun ki? Mevcut durumda mağazalar da paralarını çıkartamayacaklarının farkında... Personel giderleri, kiralar, faturalar gelecek aynı zamanda... Diğer yandan personeller çalışacağı için kısa çalışma ödeneği ya da ücretsiz izin desteklerinden de yararlanamayacaklar. Lakin bütçeye yük olmayacaklar!

★★★

Bütçede açık çok büyük... İhtiyat akçesi “itibarda tasarruf olmaz” düsturuyla harcandı. Tek çare IMF kaldı. Ona da kayınpeder karşı... İki, üç ay daha böyle giderse karışır çarşı!

Madem salgın bitmek üzere... Biri Atatürk Havalimanı’nın göbeğinde olan 45 günde bitirilecek iki sahra hastanesini AVM’ye dönüştürürüz. Ürettiğimiz binlerce yerli solunum cihazını da ne yapacağımızı sonra düşünürüz!

Çaykur zarar etmez, ettirilir!


Mevcut yönetimle, altın yumurtlayan tavuk bile kabız oldu bu memlekette... İstesen başaramazsın. Uğraşsan yapamazsın.

Dünyanın en çok çay tüketilen ülkesinde Çaykur’u bu hale sokamazsın! Yoldan geçen birini çevirsen, “bu şirketi yönet” desen, Çaykur yine zarar etmez. Ancak ettirilir!

★★★

Çaykur’un üç yılık toplam kaybı 1 milyar 559 milyon lira oldu. Çaykur’un bu zarar rakamı, AKP’nin yönetim konusundaki başarı seviyesinin açık bir kanıtı. Güneşi emanet etsen söndürürler ışığını!

Tüm ülkenin demlik demlik çay içtiği yerde, toprağın verdiği ürünü satıp zarar etmek büyük bir ticari mucize... Bravo emeği geçenlere!

Sayılarla, Türkiye’de yılda kişi başı 3.1 kilogram çay içiliyor. Hesaplarsak 1300 bardak çaya denk geliyor. Yine de bu ülkede zarar etme olasılığı en az kurum Çaykur zarar ediyor!  Sen koskoca 46 yaş çay işleme fabrikası bulunan Çaykur’u nasıl zarar ettirirsin aklım almıyor! Sahi nasıl oluyor?

Her kurumu borca sokmak var bu iktidarın fıtratında... Öncelikle banka kredileri çok fazla... Finansman giderleri inanılmaz boyutta...  Yanı sıra yandaşa verilen reklamların, sponsorlukların da payı var bu zararda... Sadece fuar, festival gibi etkinliklere harcanan tutar 896 milyon lira! Anladınız siz onu... İşin ilginç tarafı, Çaykur’un zararı Rize’de ve tüm çay yetiştiricileri tarafından tepki ile karşılanması! Valla Rize tepkisini en son yüzde 73 oranında oy vererek gösterdi... Çayeli’nden öteye gitmiyor ki Rizeli!

★★★

Tarla sahiplerinin çoğu İstanbul’da yaşıyor. Rize’de yaşayan bile tarlaya uğramıyor! İşsizliğe rağmen kimse çay bahçesine girerek çay toplamak istemiyor. Çay tarlalarında Gürcüler çalışıyor.

AKP yıllarca bunun semeresini oy olarak aldı. Kim yapacak kâr-zarar hesabını? Nasıl olsa vatandaşın parası...