MHP lideri Devlet Bahçeli “askıda ekmek” projesini açıklayarak; “Hali vakti yerinde her vatan evladı, kendisine en yakın ekmek fırınına gitmeli, eğer 2 ekmek alacaksa 3 ekmek parası ödemeli” diyerek dayanışmanın önemini vurguladı. İnsanların neden ekmek bile alamadıklarını sorgulamadı!

Desteklediği iktidarın 18 yıllık ekonomi politikaları sonucu oluşan yoksulluğu, sadaka düzeni ile aşmayı projelendirdi... Yine de tebrik etmeli... Zira partinin yıllar sonra ilk ciddi projesi...

★★★

Baktı idam kararı bir türlü çıkmıyor, insan olmadı ekmek ile idare edelim bari... İlla asacak yani... Aslında bu proje, MHP kadrolarının da desteği ile askıda kıyma, askıda peynir, askıda benzin, askıda patates şeklinde geliştirilebilir.

Kim bilir belki bir gün sıra askıda adalete sonra da askıda demokrasiye gelir!



★★★

Askıda ekmek kampanyası ile ne yapmak nereye varılmak istenmektedir? Kim bilir, insanlar askıda ekmeği alırken, “Ekmeği karneyle alıyorduk, çok şükür bugünleri de gördük” diyebilir.

Una zam gelsin, maya zamlansın, su, elektrik, doğalgaz, işçilik, sigorta, vergi derken maliyetler artsın. Gelirler aynı kalsın hatta azalsın.

Ne var ki, çare nefis... Zengin olanlar fakirlere ekmek alsın! Çok rica ediyorum, biraz sokağa çıkıp etrafına baksın... Esnafla iki laflasın... Bu işin böyle çözülemeyeceğini artık anlasın!

Şeffaflık yasası neden ıskalandı?


Son günlerde en sıkı muhalif Ahmet Davutoğlu... Geçmişte hatalar yapması bugün söylediklerinin yanlış olduğu anlamına gelmez.

Peki, Ahmet Davutoğlu’nun başını yakan neydi? Kendisi ülkenin seçilmiş başbakanıyken nasıl istifa ettirildi?

Bu sorunun cevabı aynı zamanda ekonominin bu kadar kötü gitmesinin önemli bir parçası...

[caption id="attachment_6086973" align="alignnone" width="1200"] Ahmet Davutoğlu[/caption]

★★★

Davutoğlu’nun başını yakan gelişmeler Pelikan Dosyası’nda 27 madde halinde yayımlanmıştı. Dosyanın birinci maddesinde aynen şu yazıyor;

“Reis’in ekonomi yönetimini ekarte etmek için ilk iş “Şeffaflık Yasası” çıkartalım dedi hoca... Reis’in haberi olmadan hazırladı yasa paketini...

Ve kamuoyuna bizzat kendisi açıkladı. Sonra Reis; “kendisiyle istişare edilmeden” bu paketin hazırlandığını söyledi. Hoca ve muhteris danışmanları tırstılar. Paketi geri çektiler.”

★★★

Oldukça geniş kapsamlı bir çalışmanın ürünü olan bu yasada ne vardı?

Özetle; Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin il başkanlarının bile TBMM’ye mal bildiriminde bulunması zorunluluğu...

Mal bildirimi süresinin 5 yıldan 2 yıla inmesi... Müteahhitlik, komisyonculuk, iş takibi yapamaması sağlanması...

Siyasi partilere yapılacak yardımların elektronik ortamda herkes tarafından görülebilmesi... Seçimlerden önce ve sonra partilerin maddi kaynaklarının açıklanması...

İmar planlarında oluşan değer artışlarından doğacak olan rantın belediyelere ve bakanlıklara aktarılması... Bunun gibi akla izana uygun bir sürü madde...

★★★

Böyle bir yasa neden istenmez? Neden istenmediğinin, vergilerimizle birilerinin zengin edildiğinin, ihalelerin zimmetlendiğinin şahidi olduk.

Türkiye’de yaşananları sadece biz görüyoruz el alem görmüyor sanmayın. Amerika; “mal varlıklarınızı açıklarız” diyor bizde yelkenler hemen suya iniyor. Kim neden korkuyor? Onu dünya biliyor!

Ciddi ve gelişmiş ekonomilerde olmazsa olmaz bir kural vardır; Denetlenebilir yani “şeffaf olacaksın.” Biz herkesi kör, alemi sersem sanınca oturup ekonomi neden bu halde diye hayıflanıyoruz. Kendimiz ettik, kendimiz buluyoruz!

Ya silkineceğiz ya da fakirlik kaderimiz!


Osmanlı’dan Türkiye’ye kalan en değerleri miraslardan biriydi hariciye... Yani dışişleri... Osmanlı yıkılmış, her kurum baştan yapılandırılmış ancak dışişlerine dokunulmamıştı.

Dışişleri dediğin geleneklerin devamıdır. Taban ister, hafıza gerektirir, kurumsallık icap eder, adabı vardır, liyakate dayanır...

★★★

Bugün Türkiye, ilişkisi olduğu hemen hemen bütün ülkelerle sorunlu... Türkiye’nin dışişleri tarihinin en felaket döneminde... Kalmadı bizimle dost olmaktan haz eden ülke...

Danışmanlar ne iş yapar. Hepsini kov, kadroyu yenile... “Değerli yalnızlık” koymuşlardı adını...  Yalnız olduğumuz kesin de değeri hep tartışıldı. Hep haklı olamazsın ya... Var mı böyle bir dünya?

★★★

Halbuki önce Türkiye’nin çıkarlarının öne çıkması gerekmez mi? Kime faydası oldu ortaya koyduğumuz tavrın? Sonuç? Kuyruğunu kovalayan kedi gibi enerjimizi beyhude harcayıp her geçen gün fakirleşiyoruz. Çözüm üretecek kadrolara sahip değiliz. Çareler çaresiz... Ya silkinip kendimize geleceğiz... Sistemi değiştireceğiz... Ya da iyice bataklığa gömülüp fakirliği kaderimiz olarak kabul edeceğiz.