Nispeten olumlu bir döneme girdik. Ha ihracat kötü, turizm çok kötü... İşsizlik kötü, enflasyon kötü... Fakat bunlar canımızı sıkmak için biraz bekleyecek.

Türkiye’de piyasaların nefes alması için önce kısa vadeli de olsa yabancı girişine ihtiyacımız var ki muhtemelen bu gerçekleşecek.

Yine de iyimserliğin uzun vadeli olmasını beklemek yaptıkları yapacaklarının teminatı olduğundan saflık demek...

★★★

Faizlerin yüksek oranlı artacağı Erdoğan’ın konuşmasıyla kesinleşti... Rekabetçi kur söylemleri kenara bırakıldı... Ekonomide köklü değişim mesajları yolladı... Piyasalar buna bayıldı...

Aslında öngörülebilirlik, şeffaflık, Merkez Bankamızın yanındayız gibi yıllardır söylediklerini tekrarladı... Piyasalar iyi habere harmandı... Konuşmayı ilaç niyetine kullandı.

★★★

Başka ne dedi? “Para ve maliye politikaları uyumlu olacak” Daha önce neden uyumsuzlardı? Bakın bunu hiç cevaplandırmadı...

Bu para ve maliye politikası mesajı aslında yurtdışı yatırımcılara verilen bir mesajdı... Adamlar Türkiye ekonomisine bakıyorlar, bir dediğimiz diğerini tutmayınca korkuyorlar. Üzerinize alınmayın yani...

★★★

Ve gelelim en vurucu cümleye... “Acı da olsa doğru reçeteler uygulanacak” dedi... Ee “Tatlı tatlı yemenin acı acı reçetesi olur” diyecek değildi... İtiraf niteliğindeydi...

Yaptığı açıklamaların hepsi sanki yeni başa geçmiş hükümet toplantısında söylenen sözler gibi... Son yedi yıldır aklınız neredeydi? Devletin malı deniz idi... Deniz bitti!

★★★

Nitekim verdiği mesajlar son derece pozitif bir etki yarattı... Bunların hepsi bütün yatırımcıların duymak istedikleriydi... Hani derler ya; “ona duymak istediklerini söyle” diye...

Bu sefer atar gider yapmadı, kimseyi suçlamadı ve işe yaradı!

Sıra geldi eyleme... Keşke problemler çözülseydi niyet beyan etmekle... Bu noktadan sonra geri dönüş kolay değil...

★★★

Anlamadıkları ne? Düşük faiz iyi güzel de... Bir anlamı kalmadı ekonominin mevcut halinde... Bugün kredi borcunu ödeyemeyene daha fazla borç verilmesini sağlayarak neyi amaçlıyorlar? Yatırım mı? Üretim mi? İşe alım mı? Geç bunları...

Zira felaket joker hakkımız kalmadı. Hepsi kullanıldı... Ortalık nispeten sakinleşmeye başladı... Böyle gider yıl sonuna kadar... Yeter de artar...

★★★

Ya sonra? Sonrası Erdoğan’ın konuşmasının sonlarında saklı... “En kısa sürede enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmekte kararlıyız” deyip, “Faiz sebep enflasyon neticedir” söylemini ihmal etmedi! Huylu huyundan vazgeçmedi...

Danışmanlarının arasında bir Allah’ın kulu yok mu enflasyon-faiz ilişkisinin öyle olmadığını anlatacak? Bari çağırın beni, şansımı deneyeyim... Bakın burası çok önemli... Yok ya kovacak hali!

En kötü beni de affeder... Instagram’dan gelirim geri...


Cami çıkışı bir valinin dramı!



Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu, Mesleki Eğitime Erişim Seferberliği Programı’nda yaptığı konuşmada, “Cuma günü camiye gidiyorum, camiden arabama geçemiyorum iş taleplerinden” diyerek ülkenin durumunu özetledi...

Bakın burada “cami” vurgulaması çok önemliydi... Bu detayı atlasaydı, mesela “yolda yürürken” falan deseydi hiçbir anlamı kalmayacaktı. Vatandaşların arasına karıştığı yer belli ki sadece orasıydı... Allah kabul etsin...

★★★

Arkadaş, kendi küçük sorunların için neden Vali’yi rahatsız edersin? Ülkede işsizlik diye bir sorun mu var? Belli ki iş beğenmiyorlar!

Hah işte, tam da böyle dedi kendisi... İş beğenmiyorlar! Ne iş olsa yaparım değil, bir mesleğin olacakmış. İyi de adam sonunda devlet erkânından birini yakalamış, gidip de ben şunun uzmanıyım, bunun ustasıyım mı diyecek? Eline hızlı hızlı CV mi iliştirecek?

★★★

Bu bana biraz abartı geldi. Bir keyif çayı içsek mi? Ne sorun kalır, ne gam, ne kasvet... Vali beyimizin iki işi var tabii... Aynı zamanda atanmış Diyarbakır Belediye Başkanı... Birini bıraksa da işsizlik bir kişi de olsa azalsa...

Zira ben kendisini Çin İmparatoru sanıyordum. Meğer kıyafeti fotoğraf çektirmek için giymiş, Çin İmparatoru kılığına girmiş öyle poz vermiş. Böyle şakalar, eğlenceler, küçük tatlı sürprizlerle dolu...

★★★

Hâlbuki insanlar işe o kadar muhtaç ki belki mesleği olduğu halde alanında iş bulamadığı için “her işi yaparım” diyor. “Açım... İş seçebilmek ne haddimize? Tarlada, inşaatta, yolda, hastanede... Her yerde ne iş olsa kabulümdür” demek istiyor... Bunu anlamıyor!

Ülkede 9.6 milyon kişi işsiz... Bunların hepsi mi iş beğenmiyor? Sorulması gereken soru, bu kadar işsiz nereden geliyor? Neden insanlar cami çıkışlarında Vali’yi sıkıştırıp bu isteklerini dile getirmek zorunda kalıyor?

★★★

Diğer yandan... Ülkede okulların yarısını imam hatip lisesine çevirirsen meslek belli... Gerçi kendisi de imam hatipli... Demek ki biraz da şans gerekli...

İş isteyenler de gittiği caminin, bindiği arabanın, oturduğu koltuğun, aldığı maaşın gerçek sahibi... İşsizleri eleştireceğine acaba ülkeyi yönetenleri mi eleştirse... Aman yapmasın, işsizler ordusu yeni bir nefer kazanmasın!

★★★

OECD’nin araştırmasına göre üye 40 ülke arasında haftalık çalışma saati en yüksek olanlar Türkler... Yani biz! Buna karşılık haftalık ortalama ücrette ise en geride yer alıyoruz.

Hani “çalıştıracak eleman bulamıyoruz” diyorlar ya! Onlar işçi değil bildiğin köle arıyorlar. Bedavaya yakına çalışacak, aç yaşayan insana bakınıyorlar.

Merak ettim... Diyarbakır’da ne kadar kaçak Suriyeli işçi var? Kaça çalışıyorlar? Üç kuruşa işçi çalıştırıp kısa çalışma ödeneğini cebe atan patronlar Afganistan’da mı yaşıyorlar?