2016 yılının Aralık ayı... Yine dış mihrakların saldırısı... Her zamanki gibi hedef Türk Lirası... Erdoğan çıktı vatandaşlara; “Döviz yerine altın alın” çağrısı yaptı.

Yalnız ufak bir pürüz vardı. Sen altını Türk Lirası ile alabiliyor olabilirsin, zira altını ithal ederken dolar ödüyorsun. Neydi farkı? Belli ki burayı atlamıştı.

★★★

Nitekim 2020 yılının Mayıs ayına geldiğimizde “altın alımına vergi” geldi. Eğer 100 gram alıyorsan 1 gram da devlete alacaksın denildi.

Dört yıl sonra geldiğimiz nokta ne döviz ne de altın alın, Türk Lirası’nda kalın! Dışarıya verebileceğimiz para kalmadı!

İyi de insanlar ekonomiyi yönetenlere ve para birimine güvenmiyorlarsa ne yapsın? Parayı faize yatırıp zarar mı yazsın? Enflasyon karşısında erimesini mi seyretsin?

★★★

Elimizdeki altının değeri iki değişkene bağlı... Dünyadaki altın fiyatı ve Türkiye’deki dolar fiyatı... Dünyada altının ölçü birimi “ons” olarak kabul edilir. Fiyatı dolar ile belirlenir... Bir ons 31.1 gram... Bugünlerde altının ons fiyatı yaklaşık 1720 dolar... Hadi bölüp gram fiyatını bulalım. Gramı yaklaşık 55.30 dolara denk...

Dolar ne kadar? Yuvarlayıp 6.80 lira diyelim. Çarpalım, gramı 376 liraya geliyor.

★★★

Bankalar altına bayılırlar. Sonuçta vadesiz mevduat gibi... Ne faiz ödeyecek, ne maliyeti olacak. Merkez Bankası’nda teminat olarak kuzu kuzu yatacak.

Yatırdığınız altını ertesi gün çekmeye karar verin, muhtemelen size altının Türk Lirası karşılığını ödeyecekler.

Bankalar altını kredi olarak veremeyeceklerine göre yatırdığınız bilezikler, kolyeler çoktan hurda olarak eritilmeye gittiler.

★★★

Altın alıp, tutmanın ekonomiye hiçbir faydası yoktur! Hele altını fiziki teslim alıp yastık altına koyuyorlarsa para sistemden çıkıyordur.

Altının en büyük düşmanı faizdir. Faiz olunca para getiri sağlar, altın aval aval bakar.

Bankada altın hesabı açtırıp alım yaptınız. İçinize sinmedi saniyesinde bozdurmaya karar verdiniz. Yine zarardasınız. Hem de öyle böyle değil... Bankalarda alış-satış arasında deli fark var.

★★★

Türkiye’nin yıllık altın üretimi 38 ton civarında... Haliyle yetmiyor. Millet talep ettikçe, Türkiye dolar verip karşılığında altın ithal ediyor. Zaten derdimiz ithalatı azaltmak, dolar harcamamak değil mi? Aynı hesaba geliyor.

★★★

Şaka maka, o gün Erdoğan’ı dinleyip altın alanlar hem altın fiyatlarının yükselmesiyle hem de kendisinin yönettiği ülkenin para birimi Türk Lirası’nın değer kaybetmesiyle varlıklarını neredeyse 3’e katladılar!

Keşke Türkiye ekonomisini de böyle yönetseydi. Belki onu dinleyip altın alanlar bu kadar fazla kâr edemezdi. Lakin ülkede yaşayanlar da bu kadar fakirleşmezdi!


Türkiye batıyor mu ki?


Hazine ve Maliye Bakanı televizyona çıktı. Seyreden şanslı azınlıktan biriydim kendisini... Görevim icabı tabii...

“Türkiye batıyor diye sevinenler var!” dedi. Neden böyle söyledi? Türkiye batıyor mu ki? Böyle iyi yönetilen bir ülke nasıl batabilir ki?

★★★

Kimsenin Türkiye’nin battığına sevindiği yok? Neden sevinsin ki? Fakirleşmek için mi? Durup dururken nedir bu alınganlık şimdi? Klasik düşman yaratma taktiği!

Zira ekonomide yaşanan felaketin sorumlusu Berat Albayrak’tır demek haksızlık olur. Kendisi kayınpederinden enkaz devraldı. O da altından kalkamadı.

★★★

Ülkede adalet kalmayınca, demokrasi gözden kaybolunca, üretim kısıtlı, tarım sınırlı durumda olunca kimi getirsen ancak sayılarla oynar. Her zamanki gibi “paket” açar.

Ekonomi, paket açmakla toparlansaydı dünyada fakir ülke kalmazdı. Herkes açardı! Bugüne kadar onlarca paket, binlerce eylem planı açıkladı. Paketleri koyacak yer kalmadı! Sahi, onlara ne oldu? İşe yaradılar mı?

Esas ne oldu birinci “100 günlük” eylem planlarına... Ne oldu ikinci “100 günlük” eylem planlarına... Üçüncüsü gelmeden pilleri bitti zaten...

★★★

Bilin bakalım paketten yeni ne çıktı? Konutta faiz indirim müjdesi! Bulduğu üç kuruşu yine betona gömme projesi... Sahi ne bekliyordun ki?

Fazla paket açtık, artık kapamanın zamanıdır. Paket demek, kaynak demek... Devletin alacağından vazgeçmesi demek...

Kimin için bu alacaktan vazgeçiliyor? Oraya da bakmak gerek! Önemli olan “paket de sağlammış” deyip geçmemek.

★★★

Ekonominin göçtüğü sır değil... İşler kötü gidince sanki sorunlar mucize ile kendi çözülecekmiş gibi tek bir adres “paket” açılışı...

Keşke uzun uzun anlatıp kendini yormasaydı. Daha önce gayet güzel açıklamıştı...

Haziran, mayıstan,

Temmuz, hazirandan,

Ağustos temmuzdan,

Eylül, ağustostan,

Ekim, eylülden,

Kasım, ekimden,

Aralık kasımdan daha iyi olacak, sonra da hepsi birden 2020’den... Gerisini biz anlardık zaten!

★★★

Zira ülkenin bu yıl pozitif büyüyeceğini de söyledi. Büyümek demek para harcamak demek! Para kalmadığından 5 bin kalem ithal mala ek vergi getirdiler.

Ülkede ithalat yapan firma sayısı 81 bin, hem ihracat hem ithalat yapan firma sayısı ise 35 bin 700 civarında...

★★★

Dolayısıyla ek gümrük vergisi koymak diğer yandan ülke ekonomisinde daralmaya yol açacak... Üretim maliyetleri yükseleceği için enflasyon artacak.

Aman sen de... Dert ettiğin şeye bak! İçiniz rahat olsun, İstatistik Kurumu’nun başkanını yeniden değiştirdikleri için enflasyon falan artmayacak... Hatta daha da hızlı düşecek...

Ne kadar büyüme istiyorsun sen onu söyle... Gerisi bizde!