1880 yılında dünyanın altıncı büyük ülkesi olan Arjantin, 1980’de çökmenin eşiğine gelmişti. Bu çöküşün hikayesini dünyaca ünlü ekonomi tarihçisi Niali Ferguson“Paranın Yükselişi” adlı kitabında dıştaki cilayı dökerek çırılçıplak anlattı.

Finansal ahmaklık.

Yok edici temerrüt.

Devalüasyon çemberi.

Arjantin, “bu 3 sebepten” çöktü. Bugün Türkiye “üçlü kıskaca” saplandı: 2010-2015 yılları arasında yurt dışından bol para giriyordu. Kalkınıyoruz, büyüyoruz, çağ açıyor, uçuyoruz diye “inşaat sektörünün rant gemisine binmiş kara propaganda” yapılıyor, cumhuriyetin bütün birikimi arsız bir israfın değirmeninde öğütülüyordu.

Oysa yapılan:

Finansal ahmaklıktı.

Büyüme vardı.

Ama işsizlik çıldırıyordu.

Krediler patlamış; şirketlerin döviz borçları, döviz gelirlerinin çok üzerine çıkmıştı.

Sadece şirketler değil.

Devlet, aynı durumdaydı.

Aileler de aynı.

Devletin, şirketlerin ve ailelerin “Döviz gelirleri döviz borçlarını” kapatamıyordu. Bu ahmaklık, yok edici temerrüt (vadesi gelen borçları ödeme sıkıntısı) baskısı yarattı.

★★★

Dolar yükselmeye döndü.

Kur baskısı, aklı esir aldığı için Merkez Bankası’nın döviz rezervleri  “kumar masasına” sokuldu.

Oynandı kumar.

Reis, rest çekiyordu.

Piyasa, Maliye ve Hazine Bakanı’nın, Merkez Bankası’nın ve son tahlilde hepsinin yöneticisi partili Cumhurbaşkanı’nın “elinde 2 çürük yedili ile rest çektiğini” biliyordu.

Tutmadı kumar.

Merkez Bankası, 120 milyar dolar döviz rezervini; 1 doları: 4.5 TL’den, 5.5 TL’den, 6.5 TL’den satarak bitirdi, yabancılar ucuz doları alıp gittiler ve Türkiye oturtulduğu kumar masasından döviz rezervini eriterek kalktı.

Doların çıkışı durmadı.

Dün 1 dolar:

7.5 TL’yi geçti.

★★★

Faiz sonuç değildir.

Faiz sebeptir.

Diye bilgiçlik sunulmuştu.

Ne oldu:

Faizler de yükseliyor.

Faiz pirimi sıçradı.

Kur pirimi sıçradı.

Risk primi de sıçradı.

Devalüasyon çemberindeyiz.

1980 Arjantin’i gibi bugün Türkiye’de iç borçlanma bile dolara bağlandı.

Fiyatlar da yükseliyor.

İşsizlik de yükseliyor.

Merkez Bankası’nın “Kefen Parası” çok önceden harcanıp bitmişti. İşsizlik Fonu’nda biriken “işçinin dar gün parası” da eridi.
BES’de (Bireysel Emeklilik Sigortası) halkın biriktirdiği “emeklilik sonrası ele güne muhtaç olmama parasına” göz dikildi. Bu parayı şirketlere aktarınca “finansal ahmaklık-yok edici temerrüt- devalüasyon çemberi” kalkacak(!)

Hadi oradan!

Dünyanın 6’cı zengin ülkesiydi, bu 3 sebepten batmıştı. Arjantin’in çöküşünü yaşıyoruz.