Çin’in Vuhan kentinde ilk görüldüğünden bu yana bir yıl geçti. Kasım ayının son günüydü. Aralık da durum netleşti. Ocak ayına geldiğimizde ise erken uyanan ülkeler Covid-19’u insanlığı ve dünyayı tehdit eden ciddi bir salgın olarak adlandırıp önlem almak için harekete geçtiler.

Türkiye umursamadı.

Türkiye’nin suçu yok.

Yönetenleri, “aymaz”.

Evet, evet!

Tam kelime bu:

Aymazlık!

Çevresinde olup bitenlerin farkında olmayanlara “aymaz” yani “gaflet içinde” deniliyor.

Sağlık Bakanlığı.

İçişleri Bakanlığı.

Cumhurbaşkanlığı.

Derin bürokrasi.

Ve Bilim Kurulu.

Aymaza yattılar.

Aymazlık kafalara, kararlara, kalemlere bulaştı, basında bilinen kalemler dalkavukluğun dozunu artırarak, “Sağlık Bakanı konusuna hakim... Bilim Kurulu çok dikkatli....Beştepe Külliye ile birlikte salgına karşı önemleri kusursuz yönetiyorlar... Zaten hastane alt yapısında da Avrupa’nın en ileri ülkesi biziz...” diye yazıp, TV ekranından aymazlık yaydılar.

★★★

Bir yıl doldu.

Unutuluyor.

Bir yıl önce ilk; maske aymazlığı patlak verdi. Umreden gelenlerin gittiği şehirlerde salgının can almaya başlamışla “maske- mesafe- el yıkama”ya dikkat denilmeye ve halk maske takmaya çağırıldı. Maske tak, mesafeli dur, elini yıka önerisi bile nutuk atar gibi ilan edildi.

Ama maske bulunamadı.

Maske üreten Türk şirketler, üretimlerini daha iyi para verdikleri için aymazlığa düşmemiş ülkelere satmaya başladılar. Bizim aymaz yönetim ise “maskelerin PTT üzerinden ücretsiz dağıtılacağını” ilan etti.

PTT sistemi çöktü.

E-Devlet de çöktü.

Eczaneler dediler.

Eczaneler dağıtacaktı.

Maskeler eczaneye gelmedi.

Eczane sistemi de çöktü.

Sonunda “maske satışı serbest” kararı çıkınca maskenin fiyatı da 25 kuruştan 1 liraya fırladı her eczanede maske bulunur oldu. Sokağa çıkma yasağının ilk ilanında da aymazlık tavan yaptı.  Sokağa çıkma yasağı  gece 10’da (22.00) duyuruldu ve yasağın aynı gece 12’den(24.00) hemen sonra başlayacağı bildirilince büyük marketlerine hücum oldu. Bir yasak kararını almayı bile beceremiyor diye eleştirilince İçişleri Bakanı istifa etti. Cumhurbaşkanı istifayı kabul etmedi.

Ama aymazlık bitmedi.

Alınan bir önceki karar, bir sonraki ile çelişti. İçişleri Bakanlığı, yasak saati verip ilan eder oldu fakat Cumhurbaşkanı “yasağı iptal” etti.

★★★

Covid-19 virüsünün ilk görüldüğü günden buyana bir yıl doldu ve Türkiye ölen sayısını nüfusa oranlayıp sıralama yapıldığında Dünya’da en başarısız, çaresiz, korkutucu ülke diye anılır oldu. Türkiye aşıyı kendisi bulamadı ve güvenirliği yüksek aşıların (Alman- İngiliz- Amerikan) ithalinde  “sipariş aymazlığına” uğradığımız ortaya çıktı.

Çin’i aşısı var.

Ve Rusya’nın...

Bu ikiliye kaldık.

Bir de “ithal aşıyı eksiksiz kusursuz yapacak” beceriyi ve planlamayı da görmek istiyor insan...

Aymazlık bulaşıcı.

Ve yapıştı kaldı.

Haliyle korkuyor insan...

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Kazan ve Tencere!


“Kazan-Kazan” yaptık, Hem Katar ve Hem Türkiye ikisi birlikte kazanacak demekteler. Ancak KATAR, “kazan dolusu” kazanıyor fakat TÜRKİYE, “tencere bile dolduramayacak” görüntüsü içinde. İstanbul Borsa’nın yüzde 10’nun 200 milyon dolara Katar Devlet şirketine devredildiği açıklandı. Bu 200 milyon dolar gerçekten Borsa’nın yüzde 10’nun karşılığı olacak para mıdır? Alıcıları yarıştıracak bir ihale açılmadan devir yapıldığı için “Türkiye elindeki kazanı Katar’a tencere fiyatına verdi” diyenlere verilecek bir cevap bulunamayacak. Ayrıca Londra Borsa’nın da yüzde 10’nu aldığı söylenen Katar, oraya ne kadar ödedi? Londra Borsa’sının yüzde 10’nu da Katar’a İngilizler 200 milyon dolara mı verdiler?  Katar ile imzalanan 10 ayrı kalem satışın ya da anlaşmanın içinde yer alan “Katar ile Türkiye su yönetiminde birlikte çalışacaklar” metinin içeriği de net değil. Tarım Bakanı Ekrem Pakdemirli’nin açıklamasına göre “Katar gelip Türkiye’deki suları yönetecek değil, Türkiye Katar’da su yönetimi” yapacak. Katar’ın yağmur sularının yönetimini Türkiye’nin pırlanta devlet şirketlerinden DSİ yürütecek. DSİ bu bilgi birikiminin karşılığında ne kadar döviz kazanacak? Yoksa ilerde Katar DSİ’den hisse mi alacak? Bu da belli değil. Kim “boş tencere” kim “dolu kazan” halk bilmeli. Unutma!