İzine çıkarken “Ayasofya” için zemin yoklanıyordu.

Rüzgar gibi geçti.

Döndüm geldim.

Dinci darbeci Fetullah Gülen’in hayalini gerçekleşmiş buldum. Hocası Said-i Nursi 86 yıl önce “Hilafet sancağı nereden düşmüşse oradan kalkacak. Zındık düzeni Ayasofya’yı put haneye çevirdi, orası yeniden müminin ibadetine açılacak” diyordu. Ve 1950 yılında Başbakan olan Adnan Menderes’e “10 istekli mektup” yazıp birinci sıraya “Ayasofya’yı yeniden camiye döndürme” arzusunu koyuyordu. Ve şimdi ABD kalkanı giymiş Fetullah Gülen de Said-i Nursi’nin hayallerini 50 yıldır tekrarlıyordu.

Elmaya elma de.

Helvaya helva.

Yapılan Atatürk devrimlerine atılan kurşundur. Dinci karşı devrim, laikleri alınlarından vurdu. İranlı Molla Humeyni, “Din siyasettir” demişti. Dinci siyaset, Said-i Nursi ile Fetullah Gülen’in özlemini çektikleri “hilafet düzenine geçiş” için yeni bir kapı aralamış oldu.

★★★

Meclis’i izlediniz!

O ne sevinçti!

Ağlayanlar.

Sarılanlar.

Alkışlayanlar.

Bayılanlar vardı.

“Zafer” diyorlardı.

Uzaya uydu mu gönderdik?

Korona aşısını biz mi bulduk?

Zaten 28 yıldır Müslüman ibadetine açılmış, minarelerinden beş vakit ezan okunan, isteyenin gidip namazını kıldığı Ayasofya’yı “hukuk zorlaması ve karşı devrim bastırmasıyla” camiye çevirdiler.

Bunun neresi zafer?

Zafer, bir yorgunluk, bir çaba, bir ağır uğraş, tarih yazmak ister. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethetmek için gerçekten bir yorgunluk, bir çaba, ağır bir uğraş gösterdi ve tarih yazdı.

Fatih’e kılıç hakkı doğdu.

Ayasofya’yı cami yaptı.

Emperyalist saldırganların 5 yıl işgal edip, padişahı kukla gibi oynatarak İngiliz valiyle idare ettikleri İstanbul’u, düşman esaretinden kurtaran Kurtuluş Savaşımızın kumandanlığını Mustafa Kemal Atatürk yaptı.

Atatürk’e de kılıç hakkı doğdu.

O da Ayasofya’yı müze yaptı.

Yendiği düşmana “bizim çok sayıda tarihi camimiz var, istersek bağımsızlığını kazandığımız ülkemizde yenilerini de yapabiliriz, Ayasofya dünya kültürel mirası sayılsın” diyerek bu milletin büyüklüğünü dünyaya gösterdi.

★★★

Şimdi ibadete zaten açık Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesini  “zafer” diye alkışlayıp sevinç gözyaşı dökerek ağlaşanlara sormak gerekli.

Neyin zaferi?

Kimi yendiniz?

Hangi uğraşı verdiniz?

Hangi tarihi yazdınız?

Kime karşı zafer kazandınız? Yaptığınız kümesteki tavuğa ateş edip “ben ne yaman avcıyım” diye övünmeye benzedi. Burası kendi ülkemiz. Ayasofya da Anadolu’nun tarihsel-kültürel bir dünya mirası. Bir yıl önce “Daha Sultan Ahmet’i dolduramıyorsunuz...” diye Said-i Nursi takipçilerini azarlarken aniden “Fatih’in vesayeti, vakfı ve kılıç hakkı var, bu hakka saygı duymalıyız” diyerek Fetullah hayalini ödünç almaktasınız.

Fatih İstanbul’u fethetti.

Evet!

Fatih’in kılıç hakkı var.

Atatürk de İstanbul’u düşmandan kurtardı. Atatürk’ün de kılıç hakkı var.

Ona saygı yok.

Ağır hakaret var.

Çünkü “dinci karşı devrim” laikliği yok etmek için hazırlandı.