“Yaş 75 Yolun Yarısı” diye kitap yazmıştı. Sağlıklı kalabilmenin ve kimseye muhtaç olmadan son nefesini ayakta çalışırken verebilmenin yol ve yöntemlerini “kendi yaşam çizgisini” örnek göstererek anlatıyordu.

Necati!

100’ü geçeceğim.

Sen de geçersin.

Şunu yap!

Bunu yapma!

Diye akıl öğretirdi.

Aniden çöktü.

Direnmedi.

Yenmek istemedi.

Çok sevdiği oğlunu, eşini, kız kardeşini, gelinini, yeni doğmuş ayrılık özlemleri burnunda tüten ikiz torununu geride bıraktı. Hayata pencerelerini kapattı.

İftira atmışlardı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “şikayeti, kanıtları, bilirkişi raporunu incelesin, adaletin tarafsız terazisinde tartsın, kara iftiranın adi bir çürütmeci kumpası olduğunu” adalet ilan etsin istiyordu.

Adalet!

Adalet olmalıydı.

2 yıl geçti.

Şikayeti sonuçlanmadı.

Ertuğrul Akbay, yapılanı kendine yakıştıramadı. Ertuğrul Akbay’ı “iftiraya göz yuman yargı” öldürdü.

★★★

İftiracılar!

Kara çalıcılar.

Ağızlarından salyalar saçarak TV ekranından “Ertuğrul Akbay’ın 15 Temmuz gecesi FETÖ’cüler ile Facebook üzerinden konuştuğunu” iddia etmişler, “kes- yapıştır” yöntemi ile ürettikleri sahte delilleri göstermişlerdi. Bu ülkede çocuklar bile biliyordu ki sahte delil üretme bir FETÖ’cü kumpası taktiğiydi.

Bilirkişi!

Raporunu yazdı:

Deliller sahtedir.

Gerçek dışıdır.

Oynamadır.

Hatalarla doludur.

Mantığa uymuyor.

Ertuğrul Akbay’ın Facebook üzerinden yapılmış böyle bir yazışması yoktur. Atılan iftiradır.

★★★

Bilirkişinin açık, net raporuna rağmen Cumhuriyet Başsavcılığı, adalet ne diyorsa onu sunmak yerine “gizlilik kararı” aldı. Ertuğrul Akbay’ın Avukatı İsmail Yılmaz’ın kamuoyuna açıkladığına göre, “İstanbul Başsavcılığı iftira atan, sahte delil üreten, halkı ve adaleti yanıltmaya çalışan çürütmeci kumpasçılara adalet önünde hesap sormayı bir kenara bırakıp, tersine Ertuğrul Akbay hakkında ‘şüpheli’ sıfatıyla soruşturma yürütmeye” kalktı.

Ertuğrul Akbay!

Yapılanı:

Adalete yakıştıramadı.

Ülkesine yakıştıramadı.

Hukuka yakıştıramadı.

İnsanlığa yakıştıramadı.

Kendisine hiç yakıştıramadı.

Yaşamak istemedi. Hastalığına direnmedi. Ertuğrul Akbay’ı iftiraya göz yuman yargı öldürmüş oldu.

★★★

Adalet Bakanı, 2 gün önce “Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. Yargı konjonktüre, hatıra, birilerinin dediğine bakmaz. Dosyaya, vicdana, anayasaya bakar” dedi.

Adalet Bakanı!

Güven veren adalet istedi!

Kimden istiyor?

Ülkemizin Cumhurbaşkanı da 2 gün önce “Önümüzdeki aylarda hukuk devleti ilkesini güçlendirme, öngörülebilir, kolay erişilebilen, hızlı ve etkin işleyen yargı sistemi konusunda yeni adımlar atacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı!

Bağımsız yargı istedi!

Kimden istiyor?

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Kefen parasını müteahhitlere yedirmişlerdi!


Bugünkü ekonomik krizi hazırlayan yolun kilometre taşlarından biri de Merkez Bankası’nın olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere ayırdığı ve “kefen parası” olarak da bilinen “ihtiyat akçelerine” el konulmasıydı. Bütçe kaynakları bitirilip tüketilmiş, yenilecek kenarda köşede ne kaldı diye araştırılmış ve Merkez Bankası’nın en zor günler için ayırdığı 33.7 milyar TL’yi, kitabına, şekil-şartına uydurup çekmişlerdi. Kefen parası müteahhitlerin devletten alacaklarını ödemek için kullanılmıştı. Bu adım, ekonomik çöküşe gitmekte olduğumuzun en belirgin göstergesiydi. Bütçe açığının, kur artışlarının, buna bağlı olarak enflasyonun, işsizliğin, yoksulluğun patlamakta olduğu “kefen parasına el koymakla” zaten ortaya çıkmıştı. Unutma!