2018 yılının ocak ayıydı. O tarihte Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli idi. Milli Tank Altay’ın üretimi ile ilgili açıklamaları o yapıyordu. Arşivden baktım, şöyle demiş: “Milli Tank Altay’ın motorunun da yerli olmasını planladık. Tank seri üretimine 2019 sonu 2020 başında başlayacağız”

2020 sonuna geldik.

Tank’ı yapamadık.

Aşıyı da bulamadık.

Milli ve yerli!

Nutuklarda kaldı.

Katar aşkı öne çıktı.

En son Katar ile suları yönetme anlaşması da yapıldı ve bu anlaşmanın altından “Katar, Torosların suyuna sulanıyor” diyen haberler yazılar uç verdi.

★★★

Herkes bilir: Savaş sanayi “imtiyazlı üretimdir” ve dünyanın her yerinde böyledir. Yerli ve milli tank üretimi kararı alan devletler, gerekli ön araştırma geliştirme masrafını şirkete öder. Bir ülkenin ordusuna tank yapmak için kurulmuş şirketin zarar etme ihtimali sıfırdır. Çünkü maliyetinin üzerine kârını koyar, tankı devlete satar.

İlginçtir: BMC batmıştı, zorunlu olarak devletin (TMSF’nin) elinde kalmıştı. Satışa çıkarıldı. BMC’yi özel sektörden iktidar yanlısı Ethem Sancak’a satan devlet, aynı zamanda “Altay Tankı” adında yerli ve milli tank geliştirme projesini de özel sektörden Koç Holding Firması Otokar’a devletten 50 milyon dolar ödeyerek yaptırdı. Koç Holding, 50 milyon doları aldı, tank projesini geliştirdi. Altay Tankı yapma ihalesi, Ethem Sancak’ın Katar aşkına bulamaç edilmiş BMC şirketine verildi.

★★★

Sonra şu oldu: Sakarya’da devletin Tank Palet Fabrikası’nın işletme hakkı da Ethem Sancak’ın Katar ortaklı BMC firmasına transfer edildi.

Neden böyle yapıldı?

Hangi ölçüler gözetildi?

Bu sorulara cevap veren olmadı. Savunma sanayinde milli şirket ROKETSAN var. Devlet şirketi. Çok başarılı. ASELSAN var. O da devlet şirketi. O da çok başarılı. TAI var. O da devlet şirketi. O da çok başarılı. TANK PALET var. O da devlet şirketi. O da çok başarılı. Bu başarılı örneklere bakarak devlet, bir yeni devlet savunma sanayi şirket modeli geliştirebilirdi. Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nın teknolojik bilgi birikimi ile eğitimli işçi emeği TANKSAN’ın içinde eritilebilirdi. Devlet başarılı, verimli, muhtemelen daha düşük maliyetle tank yapan bir sanayi savunma devine böylece sahip olabilirdi.

Bunu yapmadı.

Katar’ı seçti.

Bakan Canikli’nin; “Milli Tankın seri üretime 2019 sonu 2020 başında başlayacağız” sözü gerçek olmadı.

Tankı henüz yapamadık.

★★★

Yerli aşıyı da üretemedik.

Koranavirüsü alt edecek yüksek etkinlikte aşıyı Almanlar, İngilizler, Amerikalılar “üniversite- sanayi işbirliği” içinde kendi açılarından “yerli ve milli olarak” geliştirdiler. Biz neredeyse her kasabada bir üniversite açtık ama yerli aşı üretimini de başaramadık. TÜBİTAK cevap versin, niçin üretemedik?

Çin aşısına mahkum olduk.

1926 yılında kurulan Refik Saydam Aşı Üretim Merkezi, kapatılıncaya kadar Türkiye aşı üretiyordu. Refik Saydam 2011 yılında kapatılınca her yıl dışardan yaklaşık 300 milyon dolar ödeyerek ithal aşı alan ülke olduk. Heybeliada Sanatoryumu da kapatılıp arazisi Diyanet’e verilmişti. Katar aşkı ile Diyanet aşkı bulamaç oldu.

Soru ise cevap bekliyor:

Türkiye neden Almanya, ABD, İngiltere gibi “güvenirliği yüksek korona aşısı” üretebilen ülke olamadı?

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



6 kalem artı!..


Dr. Senem Şimşek, siz okurlara duyurayım diye şu kısa mektubu yazdı: “Bu mücadelede; 1) Bilim laboratuvarları: Her tür cihaz üretimi, en basit maske steril etme sistemleri üretim merkezleri. 2) Tam karantina ve tecrübeli filyasyon ekipleri. 3) Epidemiyoloji ekipleri: Kişilere nereden ne şekilde virüs bulaşıyor, bunun tespiti. 4) Virolog tıp doktorları. 5) Tecrübeli ve vardiya sistemi ile çalışan yoğun bakım, genel hastane ekibi ve test ekibi. 6) Susmuş bilim kurulu yerine gerçek bilim insanlarını dinleyen bir hükümet... Bu 6 kalem artı kendini koruyan, devleti tarafından maske dezenfektan dağıtılan bilinçli halk olmadığı sürece PANDEMİ TÜRKİYE’Yİ TÜKETİR. Unutma!