Umut Oran, 24. Dönem milletvekilliği yaptı. Politikacı, halkın lehine çözüm önenir. Koranavirüs belası patlayınca  Umut Oran da Heybeliada Sanatoryumu’nun hastaneye dönüştürülmesini önerdi.

Kabul edilmedi.

Tersi yapıldı.

Yeşilköy Havaalanı’nın pisti kırıldı, üstüne sıfırdan yüksek maliyetli hastane yapıldı. Bunun üzerine Umut Oran, “vatandaşlık hakkını” kullanarak Heybeliada’daki sanatoryum hakkında CİMER’den (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) bilgi istedi. Cevap İstanbul Valiliği Çevre İl Müdürlüğü’nden geldi. Sanatoryumun üzerine kurulduğu parsellerden birinin Orman Bakanlığı’na diğerinin de Diyanet İşleri Başkanlığı’na verildiği bildirildi.

★★★

Bu Sanatoryum!

Kuruluşu destandır.

Yok edilişi ise dram.

Cumhuriyetin ilk yıllarıydı. Yoksulluk vardı. Halk “sıtma ve veremden” kırılıyordu. 1924 yılında Heybeliada Sanatoryum’u üst katında biri kadınlara, diğeri erkeklere ayrılan 8’er yataklı 2 koğuş ile hasta kabulüne başladı.

15 yıl geçti.

Ülkede sıtmanın beli kırılmak üzereydi verem ise direniyordu. Heybeliada Sanatoryum’un yatak sayısı 370’e çıkartıldı.

Sıtma ve verem!

Ya bitecek.

Ya bitecekti.

6 yıl daha geçti.

1945’te Sanatoryum’a 232 yatak daha kazandırıldı. Veremden kurtulmak için buraya gelen hastaların diş tedavilerini yapacak bir “diş ünitesi” de eklendi.

2 yıl daha geçti.

O yılların altın cerrahları Dr. Ahmet Erbelger ve Dr. Siyami Ersek, tam gün kadrolu olarak çalışmaya başladılar ve Heybeliada Sanatoryum’u ülkenin ilk göğüs cerrahi merkezlerinden biri haline geldi. 1954 yılında hemşire okulu eklendi. Aynı yıl bir de rehabilitasyon merkezi kuruldu. Tüberküloz ile savaşta çığır açan, on binlerce hastanın tedavi edildiği, yüzlerce uzmanın yetiştiği, binlerce akciğer ameliyatının yapıldığı Sanatoryum; cerrahi, KBB ve diş servisleri; bakteriyoloji-biyokimya, röntgen, patoloji-sitoloji ve solunum fonksiyon laboratuvarları; eczanesi; yardımcı hemşire okulu ve rehabilitasyon tesisleri ile tam donanımlı bir göğüs hastalıkları ve göğüs cerrahisi eğitim ve araştırma hastanesi olarak uzun yıllar hizmet verdi. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, “Hababam Sınıfı”nın yazarı Rifat Ilgaz da Sanatoryum’da tedavi görenler arasındaydı.

★★★

Verem uzun sürüyor.

Ustalar bulundu.

Ayakkabı ustası.

Çorap ustası.

Fotoğraf ustası.

Kurslar açıldı.

Tedavi altında hastalara meslek öğretildi. Ülkenin yoksul, mesleksiz insanları burada hem veremden kurtuluyor ve hem meslek sahibi ediliyorlardı. Kurslara katılan 1000 hastanın yarısı meslek sahibi olarak taburcu olmuştu.

1980 yılına gelindi.

Devletin sağlık politikası değişti; hastane kendi giderini kendi karşılasın istendi ve maddi sıkıntı başladı.

Ardından!

1999 depremi geldi.

Binaları hasar gördü.

Hastalar bahçelere taşındı.

Tedavi bahçede devam etti.

15 yıl daha geçti.

AKP iktidara gelmişti. 2005 yılında Heybeliada’ya “deniz yoluyla ulaşmak zor” gerekçesiyle 100’ü doktor ve hemşire 250 personeli 660 yataklı hastane kapatıldı, kadrosu başka yerlere dağıtıldı. Binalar ve üzerine kurulduğu 2 parsel Maliye ve Hazine Bakanlığı’na devredildi. O da parselin birini Diyanet’e bağışladı.

★★★

Kuruluşu destan!

Yok edilişi dram!

Heybeliada’daki Sanatoryum binasını ve parselini Diyanet’e aktarmanın “imanla-inançla- dinle” ne ilgi ve alakası olabilir?