Kış çetin.

Soğuk acımasız.

Çadırlar ısı tutmuyor.

Elazığ’da evleri depremle başlarına yıkılanlar, “sağ olsun devletimiz bize çadır verdi ama çoluk çocuk üşüyoruz, konteyner verseydi...” diyorlar.

Bu çağda!

Deprem ve insan!

Soğuk ve çadır!

Konteyner, sökülür, takılır, taşınır, küçük ev. Piyasayı yakından bilen ve 1999 Körfez depreminde çadır kent kurma görevi üstlendiği için bilgi ve tecrübesi de olan Levent Ertörer, yazmam ve sizlere duyurmam için beni uyardı: Her kentimizin depreme hazırlıklı olma hafızasında büyüklüğüne göre 100 ile 2000 arasında konteyner bulunsaydı ve olası bir depremde en yakın illerin birbirlerine konteyner desteği sunacağı bir planlama yapılsaydı, Elazığ’da çocuk, kadın, baba, yaşlı nene ve dede depreme ve kışın çetin soğuğuna yenik düşmeyecekti.

Bir konteyner kaç lira?

Büyüklüğüne bağlı.

İçinde banyosu, mutfağı, ocağı, elektrikli ısıtıcıları, yatağı, dolabı, bugünün fiyatı ile ortalama 15 bin TL’ye mâl olabiliyor

★★★

Çapsız şairliğe özenmiş olduğum için değil, “Elazığ’da depremde evlerini yitirenlerin çadır cefası (eziyet) ile Diyanet’in lüks otel sefası” bir araya geldiği için böyle kafiyeli yazıyorum.

Devlet!

Zevke, sefaya.

Lükse, gösterişe.

Milyarlar harcıyor.

Elazığ depremi 24 Ocak 2020 gecesi oldu. 24 Ocak’ta Diyanet İşleri Başkanlığı “4-6 Yaş Grubu Kuran Kursu Öğreticilerine Hizmet İçi Eğitim Semineri” yapmak için Antalya’da SPA’sı, saunası olan çok lüks ve pahalı otelleri seçmişti. Depremi ve artçı sarsıntıları izleyen günlerde Diyanet, yine Antalya’da aynı lüks ve pahalı otellerde gece yatmalı “Murakıplara ve Eğitim Görevlilerine Seminer” planlamış, oteller tutulmuştu.

Diyanet’in Müdürleri!

Eğitim görevlileri!

İstişare yapacaklarmış.

Ankara’da Eskişehir Yolu üzerindeki merkez binasında devasa konferans salonu var ama “istişare” için Antalya’daki pahalı oteller tercih edilmiş. Diyanet, yapılan tercihin ve harcamanın “harcırah kanununa uygun olduğuna” işaret ederek “lüks otel istişaresini” savunuyor.

★★★

Sanırsın ki, Diyanet kendisine “Madem ki yokluktur sonumuz, yoksun farz et de varken keyfine bak” felsefesini yol etmiş. Kendi devasa salonu varken lüks otele para akıtmak, bu felsefeye inananlara ters gelmeyebilir.

Gerçek ise gerçektir.

Lüks otelde seminere ayrılan parayla Elazığ’da kışın ayazında çadır cefasına mahkum olmuşların hepsine konteynerler alınabilir ve üste de para artabilirdi.

★★★

Diyanet İşleri Başkanlığı geçenlerde; geçim sıkıntısı çeken yoksul ailelere “pazara akşam vakti gidin, daha ucuz sebze ve meyve alabilirsiniz” öğüdünü vermişti.

Kendisi lükse gidiyor.

Bize “ucuzu ara” diyor.

Dini var.

İmanı yok.

Türküsüne benziyor.