İktidar adamları ile onların ağzına bakan savcılar ile hakimler bize (SÖZCÜ’ye) ve bu bağlamda bana diyorlar ki, “yazarsan hapse girersin”... Ben de onlara diyorum ki, “Asıl yazmazsam kendimi hapse koymuş  olurum....”

44 yıldır şunları yazıyorum:

Bizde de ileri demokrasi olsun.

Diktatörlüğe geçit vermeyelim.

Darbeciliğe asla razı olmayalım.

Seçimle gelen seçimle gitsin.

Egemenlik halkın olsun.

Biat etmek yerin dibine girsin.

“Tek adamlığa” razı olmayalım.

İfade özgürlüğü tavan yapsın.

Laikliği baş tacı edelim.

Hukuku hep savunalım.

Güçlülerin hukuku olmasın.

Hukukun üstünlüğü gelsin.

★★★

Tam bağımsızlığı koruyalım.

Ülkemiz bölünmesin.

Herkes eşit vatandaştır.

Temiz ahlakı yüceltelim.

Rüşvete dur diyelim.

Yandaşlığa tükürelim.

Adam kayırmayı lanetleyelim.

Devlette çürümeyi durduralım.

İşçi hakkını alsın.

Çiftçi ektiğinden kazansın.

Dış borçla büyümeyelim.

Türkiye’yi soydurmayalım.

Zengin fakir uçurumu kalksın.

Bölgeler dengeli kalkınsın.

Eğitim devrimi yapalım.

Türkiye ileri ülke olsun.

Gençler umudunu yitirmesin.

Başka ülke aramasınlar.

Erkekler kadını mal görmesin.

Öldürülmesin kadınlar, kızlar.

Türkiye dünyadan kopmasın.

Dijital devrimini ıskalamayalım.

Tarikatçılığı sorgulayalım.

Cemaatçiliği de sorgulayalım.

Din ticaretine izin vermeyelim.

Allah ile aldatanlara kanmayalım.

Ne kanması!

Yüzlerine vuralım...

İnsan içine çıkamasınlar.

★★★

Beni bunları yazdığım için hapse koymak istiyorlar. Bunları yazmasam “yazıya ihanet etmiş” ve böylece “kalbimi ve beynimi kendi ellerimle hapse koymuş” olurum. O zaman zaten siz okurların karşısına çıkacak yüzüm olmaz. Kızımın, oğlumun, annemin, kız kardeşlerimin, yeğenlerimin, ailemin, komşularımın, dostlarımın gözlerine bakamam.

Susturmak istiyorlar.

Susmam.

Yıldırmak istiyorlar.

Yılmam.

“Bak SÖZCÜ’yü bile hapse koyacağız... Herkes bize biat etsin... İktidardan korksun...” demeye getiriyorlar.

Buna izin vermem.

Ne bugünkü iktidarın ve ne de bundan sonra iktidara gelecek olanların karşısında diz çökmem. Haksızlıklar karşısında susmam. Bugüne kadar iktidar ağzıyla konuşmadım ve yazmadım diye bize (SÖZCÜ’ye) ve bu bağlamda bana “leke sürmek” istediler. Rüşvet almaya teşebbüs suçundan mahkum olmuş bir savcının yazdığı uyduruk iddianame ile bana da 3 yıl 6 ay 15 gün hapis cezası kestiler.

75 yaşındayım.

Yatarım.

Çıkarım.

Çizgimi değiştirmem.

Yine yazarım.

Bu leke bize yapışmaz.

Tuz koktu.

Benim için en yüce mahkeme okurlarımın vicdanıdır. 8 gazete değiştirdim. Beni okurum 44 yıldır yargılıyor, bir leke sürmedi.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Takkeleme! Perdeleme! Peçeleme!


Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık ile Deniz Feneri Derneği’nden Kızılay yönetimine transfer edilip genel müdür yapılan İbrahim Altan’a yardım ve bağışlar konusunda “güveni kötüye kullanma cezası” kesildi. Bu geçen haftaydı. Tarih ise unutmaz: Vergi uzmanları, muhasebeciler, müfettişler “peçeleme-perdeleme ya da takke giydirme” adını takmıştı. Devlet, özel şirketlerin kazandıkları paradan vergi vermek yerine bazı vakıflara Kızılay üzerinden bağış yapabilecekleri ve bu bağış miktarını “matrahtan düşebilecekleri kararını” çıkartmıştı. BAŞKENTGAZ adlı şirketin sahipleri de Amerika’da kurulmuş ve Türkiye’de de iktidar bağlantısı olan TÜRKEN Vakfı’na Kızılay üzerinden ENSAR Vakfı’na verilsin diye 7 milyon 925 bin dolar göndermişti. Hatırlayanınız. Kızılay’ın “takkeleme-perdeleme- peçeleme” olarak kullanılması üzerine Türkiye ayağa kalkmıştı. Sonuç ne oldu?

Unutma!