TV’de söyleşi yapıp, “Listem hazır bizim aile 50 kişiyi götürür” diyen o kızın ya da hanımın derdi başından beri başörtüsü değildi.

Söz bir mermidir.

Ağızdan çıkar.

Çıktığı yere geri girmez.

Bu başörtülü kızların ya da hanımların derdinin “dinin emrettiğini yapmak, inanca uygun yaşamak olmadığını” başından beri Bülent Arınç da biliyordu.

Bülent Arınç!

Mermiyi yakalayacak.

Namluya geri sokacak.

Bu amaçla “Millet bunlar (bu iki hanım) yüzünden başörtüsünden nefret edecek. Geldiğimiz noktaya bakın. Başında örtüsü olan ve dindar olduğunu söyleyen bir kadın asmaktan, kesmekten bahsediyor” diyerek gerçeği kapatmaya çalışıyor.

Mümkün değil.

Mermi geri girmez.

Gerçek kapatılamaz.

★★★

Allah da biliyor!

Dertleri başörtüsü değildi.

Dertleri başörtüsünün ya da türbanın temsil ettiği inanç gücünü siyasete sokarak iktidar olmaktı.

İktidar oldular.

Türbanlı hanımlar!

Toyota Jipe bindiler.

Hacı sakallı beyler!

Mercedeslerden inmek istemiyor. Ancak şunun altını çizeyim: Türbanlı hanımların hepsi, konuş denildiğinde “asmaktan- kesmekten- vurmaktan” bahsetmek için türban giymediler. Onların içinde gerçekten inancını yaşamak istedikleri için türban takanlar ve “Başımıza gelen iyilik Allah’tandır. Başımıza gelen kötülük ise nefsimizin kölesi olmaktır” diyenler çoğunluktaydı. Bu iki türbanlı hanım gibiler azınlıkta olsalar bile başından beri amaçları “İslamı iktidara getiriyoruz görüntüsü altında” kendilerini iktidara getirmekti. İktidarın seçimle gitme ihtimali doğdu, bu hanımlara bir yerlerden “darbe çanı çalın” dendi, onlar da çalıyorlar.

★★★

Biri de çıktı.

Mermi kavanozu gösterdi.

Bir başkası daha çıktı.

“Elimde bir mangaya yetecek kadar silah var” dedi.

Bir başkası belirdi.

“Boğazın derin sularını gömeriz” diye sözüm ona darbe yapmaya hazır muhalefeti korkutmaya çalıştı.

Muhalefet aptal mı?

Niçin darbe istesin?

İktidar zaten çöküyor. Şunun için çöküyor: Dinin ana felsefesi, bütün sömürülere karşı durmasıdır. Çünkü bütün sömürülere karşı durarak din kendini yükseltir, manevi kılar, mana kazanır. Dine maddi menfaatler, çıkarlar karıştığı andan itibaren din yüksekliğini, maneviyatını kaybeder; inananlara fayda yerine zarar vermeye başlar. Çünkü dini doğru yolundan alarak yalnızca menfaat ve çıkar sağlayan inançlara sürükler. Bu yüzden Mustafa Kemal Atatürk devrimlerinden olan “dini siyasetin dışına çıkarmak” dinin maneviliğini, yüksekliğini, kutsallığını korumak ve dini maddi bir geçim kaynağı ya da bir sömürme vasıtası olmaktan kurtarmak içindi. (Takiyettin Mengüşoğlu Felsefeye Giriş kitabının Din Felsefesi bölümünden özetledim.)

Takiyettin Mengüşoğlu.

Üniversitede hocamdı.

Yıllar önce vefat etti.

Müthiş bir hocaydı!