Geçen hafta Cumhu-riyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun Meclis grubunda yaptığı konuşmada; iktidara asgari ücretten vergi alıp, uyuşturucu kaçakçılarından vergi almayıp, onlara Varlık Barışı düzenlemesi ile af getirildiği suçlaması ile “konusu suç olan gelirlerin” vergilendirilip vergilendirilmeyeceği konusu gündeme oturdu.

Konuyu bilen bilmeyen herkes fikir beyan etti. Uyuşturucu ticaretinden vergi alınırsa bu faaliyetin normal sayılacağı, “vergilendirilmiş kazancın kutsal olduğu” lafının havada kalacağı için asla vergilendirilemeyeceği, yapılan işe meşruiyet kazandırılmaması gerektiği şeklinde düşünceler beyan edildiği gibi, vergilendirileceğini ifade eden görüşler de ortaya konuldu.

VERGİ USUL KANUNU NE DİYOR?

Türk vergi sistemine göre, bir kazanç elde edilmiş ve bu kazanç Gelir Vergisi Kanunu’nda sayılan yedi gelir unsurundan birine giriyorsa vergilendirilir. Elde edilen kazancın suç işlenerek elde edilmiş olmasının bir önemi yoktur. Vergi Usul Kanunu’nun 9’uncu maddesinin ikinci fıkrasının “Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz” hükmü vergilemenin önündeki bütün engelleri kaldırıyor.

Buna göre, bir kişi uyuşturucu madde alıp satıyorsa “ticari kazanç” ya da kişi arazisinde kenevir yetiştirip satıyorsa “zirai kazanç” hükümleri çerçevesinde gelir vergisi ödeyecektir.

TÜRK CEZA KANUNU ENGEL Mİ?

Türk Ceza Kanunu’nun “kazanç müsaderesi” başlıklı ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 55. maddesinde yapılmış olan aşağıdaki düzenleme ile vergilemenin imkansız hale geldiğini görüyoruz.

“(1) Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir.

(2) Müsadere konusu eşya veya maddi menfaatlere el konulamadığı veya bunların merciine teslim edilmediği hallerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir.”

Madde gerekçesinde hedef çok açık tanımlanmış. “Maddede, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesini engelleyecek etkin bir yaptırım olarak kazanç müsaderesine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile güdülen temel amaç, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesinin önüne geçilmesidir. Bu nedenle yeni hükümde kazanç müsaderesi kapsamlı bir biçimde düzenlenmiş ve suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edilen ekonomik kazançların müsaderesi olanaklı hâle getirilmiştir. Böylece, kazanç müsaderesi, ‘karapara aklama’, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti, dolandırıcılık, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma gibi ekonomik çıkar elde etme amacıyla işlenen suçlara karşı etkin biçimde caydırıcılık özelliği olan bir yaptırım niteliğine kavuşturulmuştur. Bu hükmün uygulanmasında mağdurun ve iyi niyetli üçüncü kişilerin hakları korunacak, bunlara ait maddî değerler kazanç müsaderesine tabi tutulmayacaktır.”

UYGULAMADA KARIŞIKLIK VAR


Kanunlarla yasaklanmış faaliyetler dolayısıyla gelir elde edenlerin vergilendirilmemesi, kanuna uygun surette gelir elde edenlere yönelik eşitsizlik yaratacak ve vergi adaletine aykırı olacaktır. Ayrıca bu tür kazançların vergi dışı bırakılması “vergilerin kanuniliği” ilkesine de aykırılık teşkil edecektir. Türk Ceza Kanunu’nun 55. maddesi çerçevesinde “kazanç müsaderesinin” uygulandığı durumlarda vergileme yapmanın teknik olarak imkansız hale geldiğini de göz ardı etmememiz gerekmektedir.

Danıştay, sahte fatura ticaretinden elde edilen gelirlerin vergilendirilebileceğini kabul etmektedir. Yine Yargıtay, tefecilik nedeni ile elde edilen gelirlerin vergilendirilebileceğine ilişkin kararlar vermektedir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 82. maddesinin iki numaralı bendi gereği; ihale artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılat “arızi kazanç” olarak gelir vergisine tabidir. Bu fiilin Türk Ceza Kanunu’nun 235. maddesine göre “ihaleye fesat karıştırma” suçu olarak cezalandırılması vergilemeye engel değildir.

Ülkemizde zenginleşmenin büyük ölçüde konusu suç olan faaliyetlerden sağlandığı gerçeğini kabul ederek, bu konunun üzerine daha fazla eğilmek ve uygulama birliğini sağlamak şarttır. Zira kümesteki kazlarda ve tüketicilerde yolunacak tüy kalmadı.