Gelenekselin dışında, sadece kutlanmak için icat edilen günler bana biraz zorlama ve saçma geliyor. Her aklına gelen bir gün icat etmiş.

Dünya Hijyen Günü, Dünya Sarılma Günü, Dünya Uyku Günü, Dünya Kukla Günü, Dünya Su Günü, Dünya Şaka Günü, Dünya Dans Günü, Dünya Süt Günü, Dünya Yoga Günü, Dünya Çikolata Günü, Dünya Arkadaşlık Günü, Dünya Solaklar Günü, Dünya Yaşlılar Günü, Dünya Kız Çocukları Günü, Dünya Çocuk Günü, Dünya El Yıkama Günü, Dünya Toprak Günü, Türk Kahvesi Günü, Uluslararası Çay Günü…

Daha bir sürü gün var, hepsini yazmadım. Dünya Emoji Günü bile var!

Bütün çocuklar için ‘Dünya Çocuk Günü’ var. Bir de sırf kız çocukları için ‘Dünya Kız Çocukları Günü’ var. Neden? Pozitif bir ayrımcılık olarak düşünülse bile çocukları kız, erkek diye ayırmak ne kadar ilkel! Hiç değilse çocuklar arasında ayrımcılık yapılmasın, eşitlik olsun! Aynı şey Dünya kadınlar günü için de geçerli…

Neden ‘Dünya Erkekler Günü’ yok! Ya da neden sadece insan olmayı kutlamıyoruz?

Hiç değilse ‘Anneler Günü’ nün yanına ayıp olmasın diye ‘Babalar Günü’nü koymuşlar.

O da hiçbir zaman ‘Anneler Günü’ gibi coşkulu kutlanmaz ama neyse... Annelerimiz bizim için ne kadar değerli olurlarsa olsunlar ‘annelik kutsaldır’ gibi klişelere girmeyeceğim. Çünkü kutsal falan değildir, fakat çok önemlidir. Çocuk yetiştirmek hem sabır hem de fedakarlık gerektirir ama kutsallık gerektirmez.

Türlü isimler altında kutlanan günlere karşı olmama rağmen, ‘Anneler Günü’ biraz daha anlamlı geliyor kulağa. Belki de çocukluktan beri kutlamaya alıştığımız içindir.

Bu sene ise değişik bir Anneler Günü kutluyoruz.

Belki de çoğumuz ilk defa annemizi evinde ziyaret edemeyeceğiz. İnsan böyle bir günde, annesinden uzak olunca içi buruklaşıyor doğal olarak.

Neyse ki, şu görüntülü iletişim servisleri var da sevdiklerimizi görünce içimiz bir parça da olsa rahatlıyor.

Önemli olan onların sağlıkta olması değil mi?

Sevdiklerimiz uzak da olsa, onların sağlıklı ve iyi durumda olduklarını bilmek insanın sabrını ve dayanıklılığını artırıyor.

Bütün annelerin günü kutlu olsun.

***

Sevdiklerimiz deyince ilk önce anneler, sonra da evlatlar geliyor akla…

Okulların ne zaman açılacağı halen muamma bir konu olmakla birlikte, haziran ayında açılabileceği söylentileri dolaşıyor.

Böyle bir şey olması imkansız gibi geliyor bana. Bunca emek ve sıkıntıdan sonra, ilk riske atacağımız şey çocuklarımız olamaz, olmamalı!

Okulların kapalı kalmasının, öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimleri üzerinde olumsuz etkileri olduğunu göz ardı edemeyiz. Ancak çocuklar 3 ay okula gitmedi diye, eğitim hayatları alt üst olmaz.

Görünen o ki biraz gerilemeye de razı olmamız gerekiyor.

Öğrenme kaybını azaltmak adına okullar açılarak, öğrencilerin ve toplumun sağlığı riske atılamaz.

Okulların açılması yeni bir salgın dalgasını başlatabilir. Bu hem okulların çok daha uzun süre kapalı kalmasına hem de ekonomik açıdan daha büyük bedellerin ödenmesine neden olabilir.

Öğrencilerin, öğretmenlerin ve ailelerinin sağlığını korumak için gerekli tedbirler alınıp, bunların uygulanabilirliği sağlandıktan sonra okullar açılmalı.

Ancak, okullara sadece eğitim açısından bakmak yanlış olur. Okulların ne zaman açılacağı ülkemizin hem eğitim hem de ekonomik sorunudur.

Sonuçta okullar, öğretmenler ve diğer çalışanlarla birlikte; okul servisleri, yemek hizmetleri, temizlik hizmetleri gibi çeşitli tedarikçileri de ilgilendirmektedir.

Okulların kapalı kalması okullarla ilgili her türlü mal ve hizmet üreten kişiler ve kurumlar açısından ekonomik olarak önemlidir.

***

Eğitimin ne zaman başlayacağı belli olmasa da özel okullar önümüzdeki eğitim yılı ücretlerini almaya başladılar bile.

2019-2020 eğitim yılı için özel okullara ödenmiş ama karşılığı alınamamış paralar ne olacak hâlâ bilinmiyor.

Servis ve yemek ücretleri büyük bir ihtimalle gelecek dönem ücretlerinden düşülecek ama eğitim için ödenen paralar uzaktan eğitimle karşılanmış sayılacak mı, belli değil.

İşin kısası, haziran ayında okulları açmak saçmalamaktan başka bir şey olmaz.

Umalım da okullar eylül ayında açılabilsin.