Netflix’de bir emlak tanıtım filmi izledim, şaşırdım kaldım...

Netflix, merkezi Kaliforniya’da olan Amerikan Teknoloji ve Medya Hizmetleri Şirketi...

1997 yılında kurulan şirketin dünya genelinde 193 milyon abonesi var.

Bu dijital yayın platformuna konu olmak, ekrana çıkarılıp haber yapılmak her babayiğidin harcı değil.

Programları ilgiyle izlerken, bir de ne göreyim?

Ünlü Amerikan yayın platformunda bizim Adnan Şen var...

Adnan, Amerika’da büyük iş adamı olmuş... Amerikan basını ondan “Emlâk Kralı Türk” diye bahsediyor.

Los Angeles’tan yayın yapan platformdaki programın adı:

“Selling Sunset” idi. Adnan Şen, Hollywood yıldızlarının oturduğu Beverly Hills’deki villasının satış pazarlığını yapıyordu.

★★★

Adnan Şen, Fenerbahçe’nin efsanevi başkanı Ali Şen’in büyük oğludur.

İstanbul’da, oğlu Alp’ı elim bir trafik kazasında kaybettikten sonra 2016 yılında eşi Begüm Şen ve küçük oğlu Can ile Los Angeles’a giden Adnan Şen, oraya yerleşerek inşaatçılığa başlamıştı.

Netflix’teki yayında dinlediğime göre Adnan Şen’in inşa edip sattığı villa tipi malikanelerin en ucuzu 40 milyon dolar. (Yaklaşık 300 milyon Türk Lirası)

★★★

Adnan Şen’e neden “Bizim Adnan” dediğimi belki merak edenler olur.

Adnan’ı çocukluk yıllarından beri tanıyorum. Ali Şen ile Silivri Sporkent’te komşuyduk. Silivri bölgesinin en güzel yazlık tatil sitelerinden biri olan Sporkent’te evlerimiz yakındı...

Ali Şen’in çocukları Adnan, Metin ve Suzan ile benim çocukların Pınar ve Murat, Sporkent’te beraber büyümüşlerdi.

O nedenle, bugünün büyük bir iş adamı olan Adnan Şen’e “Bizim Adnan” deme yetkisine haiz olduğumu düşünüyorum.

★★★

Adnan Şen’in Netflix’teki programını ilgiyle izledim.

Ünlü Amerikan yayın platformunda bir Türk iş adamından “Emlak Kralı” diye övgüyle bahsetmesi gurur verici bir olaydı.

Gösterilen, yaklaşık yarım saatlik filmde, Adnan Şen, gayet güzel döşenmiş geniş bir büronun lüks yönetim masasında oturmuş, karşısındaki koltuğa yerleşen müşteri temsilcisiyle temiz, düzgün bir İngilizce ile konuşuyordu. Oturuşu, kendine güveni, konuya hâkimiyeti, ses tonu mükemmeldi.

★★★

Adnan Şen şöyle diyordu:

“Bakınız hanımefendi, ucuz bir malikane istiyorsanız bana gelmeyin. Peşin paranız varsa gelin. Senet filan da beni ilgilendirmiyor. Yeterli paranız var mı?”

“Tabii ki var...”

“Benim sattığım villaların fiyatı 40 milyon dolardan başlıyor.”

“Evet, şartlarınızı biliyoruz ve Beverly Hills’te, Jennifer Lopez’in evinin yanındaki 450 metrekarelik villaya talibiz.”

Adnan Şen gülümsüyor:

“O malikanenin fiyatı yüksektir. Eğer ucuz bir villa istiyorsanız Hollywood’ta bunlardan çok var...”

“Biz sizin sattığınız o villayı istiyoruz.”

“Fiyatı 80 milyon dolardır.” (Yaklaşık 600 milyon Türk Lirası)

“Vay canına! Çok yüksek değil mi?”

“Evet hayli, yüksek ama fiyat bu!”

“İndirim yapamaz mısınız? Mesela 60 milyon dolar versek...”

“Kesinlikle olmaz hanımefendi. Fiyatımız 80 milyon dolar!”

“70 milyon olsun hiç değilse...”

Adnan Şen kibar bir şekilde gülümseyerek bir kez daha “Olmaz hanımefendi” diyor.

Uzun pazarlıktan sonra 75 milyon dolara anlaşıyorlar.

Alıcı taraf memnun... 5 milyon dolar tenzilat büyük bir para çünkü... Yaklaşık 37 milyon Türk Lirası...

Alıcı “Çok teşekkür ediyorum Mister Şen, bize ikram ettiğiniz parayla villayı döşeyeceğiz. Harika olacak” diyor.

★★★

Adnan Şen’in 2007 yılında Los Angeles’ta kurduğu emlâk şirketi “Sen Properties”, dünyanın en pahalı yerlerinden biri olan Beverly Hills’te, Hollywood yıldızlarına çok pahalı, süper lüks villalar inşa ediyor.

Türkiye’de enerji işinde olduğunu bildiğim Adnan Şen’in Amerika’nın büyük emlâk şirketi sahiplerinden olması, Amerika’da yaşayan Türklere gurur veriyor.

★★★

Netflix’te Adnan Şen’in programını izledikten sonra Ali Şen’le konuştum. Şöyle dedi:

“Adnan, Amerika’da emlâk şirketi kurduğu zaman ona pahalı villalar yapmasını ben önerdim ve ‘Ucuz evler yapacaksan, zahmet edip de bu işe girme’ dedim. Baba sözünü dinledi ve çok başarılı oldu. Halen Los Angeles’te 8 projesi hayatta... Evlerin fiyatlarının 40 milyon dolar ile 80 milyon dolar arasında değiştiğini duyduğum vakit ben bile şaşırdım. Adnan çok başarılı oldu. Onunla gurur duyuyorum.”

TEBESSÜM

Yağmur duasının sonu!


Susuzluktan kıvranan köy halkı, nefesi kuvvetli, “Bir dua etti mi gökten rahmet boşaltıyor” diye namı yürüyen kasabadaki hocaya haber salıp getirmişler.

O gece hoca efendi bir güzel ağırlanmış. Yedirilmiş, içirilmiş, sabah namazından sonra hep birlikte yağmur duasına çıkılmış.

Hoca dua etmiş, köylü ellerini açıp ‘amin’ demiş, dua bitmiş, köye dönüyorlar. Onlar yağmur beklerken hava açmış, gökyüzü pırıl pırıl olmuş...

Köye yaklaşırken homurtular başlamış:

“Ne biçim hoca bu yahu?”

“Hani bir okuyacak, bir üfleyecek, gök gürleyecek, yağmur yapacaktı?”

“Güya karşı köye gitmiş, daha ellerini açıp duaya başlarken, gökten rahmet boşanıvermiş...”

Sonunda muhtar bağırmış:

“Hoca, hani yağmur yağacaktı, ne oldu?”

Hoca, muhtara dönmüş:

“Size yağmur yağmaz!”

“Niye yağmasın? Hocaysa hoca, duaysa dua, daha ne istiyorsun?”

“Siz bana güvenmediniz...”

“Ne demek güvenmedik? Güvenmesen seni kasabadan alıp buraya getirir miydik? Alıp getirdik, paranı peşin verdik, sen dua ettin, biz amin dedik, daha nasıl güveneceğiz?”

“Siz yalnız bana değil, tövbe estağfurullah, Allah’a da güvenmediniz! Sizin kalbiniz bozuk!”

Köylü hep birden itiraz etmiş:

“Haşa sümme haşa, nereden çıkarıyorsun bu lâfları?”

Hoca elindeki şemsiyeyi göstermiş:

“Bre zındıklar, eğer güvenseydiniz, hepiniz yağmur yağacak diye şemsiyelerinizi yanınıza alırdınız. Hani, nerede şemsiyeleriniz? Bir ben güvendim, şemsiyemi yanıma aldım, o da yetmedi!”

GÜNÜN SÖZÜ


Eşitliği ve adaleti arayan her zaman zayıf olandır, güçlü olan buna aldırmaz!