Utanmadan, sıkılmadan, Atatürk’e lânet eden vicdansızların bulunduğu bir ülkede yaşamak çok zor, ıstırap verici bir olay!

Bu ne densizliktir? Bu ne büyük gaflet ve hıyanettir?

Düşünüyorum da... “Bu soylu milletten nasıl bu kadar hain insanlar çıkıyor?” diye şaşırıyor, utanıyorum!

İçimde bir isyan dalgası kabarıyor, “Asıl size lânet olsun!” diyorum.

Ülkemizde ne yazık ki, hainliği meslek edinen kişiler var. Bunlar Atatürk düşmanlığı ile kendilerine çıkar sağlıyorlar.

Milli Mücadele sırasında da bir takım hainler çıkmış, Atatürk hakkında “Ölüm fetvaları” bile yayınlamıştı.

★★★

Büyük Atatürk, bu toplumdan böyle densizlerin çıkabileceğini 93 yıl önce “Gençliğe Hitabesi”nde söylemiş ve:

“...Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir...” diye haber vermişti. (20 Ekim 1927)

★★★

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda düşmanı yurttan atıp ulusumuza hak ettiği özgürlüğü kazandırarak, memleketin her yanında şanlı bayrağımızın dalgalanmasını, camilerimizde namaz kılınmasını, minarelerimizde ezan okunmasını sağlamıştı.

İşgalci devletlerle çıkar işbirliği yapan hainler çareyi kaçmakta bulmuş, kaçamayan 150 kişi ise sürgüne gönderilmişti. (28 Mayıs 1927)

Atatürk olmasaydı bugün, işgal altındaki memleketimizin camilerinde namaz bile kılınamayacaktı. Belki de o camilerin birçoğu kilise olacaktı!

Atatürk’e şükran duyması gerekenlerin insafsızca saldırıları, ulus adına da, insanlık adına da utanç vericidir. Asıl onlara lânet okunmalıdır!

★★★

Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Dursun Atılgan gönderdiği mailde Atatürk’e yapılan saldırıları lânetliyor ve (özetle) şöyle diyor:

“Türkiye karanlığa sürüklenmektedir. Türkiye’yi tarikatların ve cemaatlerin değil, ulusal kimlik ve ulusal kültür temelinde, birbiriyle barış içinde yaşayan yurttaşlar ülkesi konumuna getirmek gerekir.

Ataları ve büyükleri için hakaret edici ifadeler kullananlar, bizim bildiğimiz ve mensubu olduğumuz İslâm dinine mensup olamazlar.

O halde, İslâmî kurallarla örtüşmeyen böyle kem söz sahipleri mutlaka yargı önüne çıkarılmalıdır!”

Evet, bence de öyle olmalıdır ama... Bu devirde böyle bir şey mümkün mü?

TEBESSÜM

“Bu da geçer yahu!”


Ülkede açlık ve yoksulluk dörtnala gidiyor, millet kan ağlıyormuş... Bilge kişiye sormuşlar...

“Üzülmeyin, bu da geçer” demiş...

Salgın başlamış, insanlar perişan olmuş adamın cevabı yine aynı:

“Bu da geçer!”

İşleri bozulmuş, borçlarını ödemek için malını mülkünü satmış, yoksulluğun kucağına düşmüş, fukaralık girdabında çırpınırken:

“Bu da geçer yahu” demiş.

Çalışmış, tekrar zengin olmuş ama düşüncesi aynı: “Bu da geçer! Zenginlik de, iktidarlar da, her şey geçicidir.”

Adam, günü gelmiş hakkın rahmetine kavuşmuş... Vasiyeti gereği mezar taşına “Bu da geçer” diye yazmışlar ama bir yandan da:

“Ölümden ötesi var mı yahu? Neresi geçecek bunun?” diye konuşulurken, fırtına çıkmış, yağmur suları her yanı basmış, seller adamın mezarını alıp götürmüş... O zaman:

“Haklıymış yahu. Gerçekten her şey geçiyor!” demişler!

GÜNÜN SÖZÜ


Karşındaki ahmaksa çok yazık! Çünkü boş yere konuşuyorsun demektir!