Grip aşısı olayı bir rezalet haline geldi!

Afganistan’dan ne farkımız kaldı ki?

Hiçbir uygar ülkede aşı krizi yok! İsteyen hemen gidip aşı olabiliyor...

İngiltere’de mahallelerdeki sağlık merkezleri, telefon mesajları ya da mektuplar göndererek insanları aşı olmaya davet ediyor. Hem de bedava...

Bizde ise, 72 lira 65 kuruş olan fiyatını ödeseniz bile grip aşısı olamıyorsunuz. Çünkü yeteri kadar aşı yok!

Grip mevsimi olan sonbahar tehlikeleriyle beraber geldi.

Koronavirüsle birlikte gribe yakalanacak olursak, ölüm ihtimali çok yükseliyor.

Sağlık Bakanı dahil, tüm doktorlar, vatandaşlara aşı olmayı tavsiye ediyor ama hikâye!

Aşı yok ki, nasıl olalım? Trajikomik bir olay... Yani hem acıklı, hem güldürücü!

Önceki yıllarda devlet adamlarımız ne hikmettense tüm aşı tesislerini kapattıkları için artık aşı üretemiyoruz. Hemen her şeyde olduğu gibi aşıda da dışa bağımlıyız.

Sağlık Bakanlığı bu yıl yabancı ülkelerden ancak 1 milyon 350 bin doz aşı bulabildi. Oysa bizim nüfusumuz 82 milyonu aşıyor!

Peki, ne olacak?

Üniversite sınavına girer gibi hastalık sınavına gireceksiniz. Her hastalığınıza puan verilecek ve puanlarınızın 5 ve üzeri olması halinde aşı olabileceksiniz. Aksi halde, kanser hastası bile olsanız, nafile!

Nasreddin Hoca’nın ünlü bir öyküsü vardır...

Hoca, açlıktan ölmek üzere olan eşeğine:

“Ölme eşeğim ölme! Bahar gelecek, yoncalar bitecek, sen de onları yiyeceksin! Ölme ne olur!” der...

Maalesef halimiz buna benzedi işte... Trajikomikten de daha acı ve daha komik!

Norveç’ten gelen mektup


Norveç’in başkenti Oslo’da yaşayan bir hanım yazarımız var: Özge Özdemir Köz (ozgeozdemir1983@gmail.com)

Bekir Coşkun’un hayranı olan Özge Hanım, onun vefatı nedeniyle bana başsağlığı mesajı yollarken Oslo’daki yaşamından da bahsedip şöyle diyor:

“Burada kasvetli bir sonbahar yaşıyoruz. Korona salgını nedeniyle 14 aydır hasret kaldım Türkiye’me... Aileme ve sevdiklerime... Eskiden 4 saat sonra memleketimdeydim, bir uçağa bakar, diyordum. Fakat şimdi elimiz kolumuz bağlı, çaresizlik içinde bekliyoruz.

Geçen yıl yayınlanan ve memleketten çok olumlu mesajlar aldığım ‘Kendime Kaçış’ adlı romanımın ikinci baskısı yapıldı ve kitap dükkânlarındaki raflarda yerini aldı. Bunu da size bildirmek istedim. Tüm yurda sevgi ve selamlar...”

TEBESSÜM

“Ya herro, ya merro!”


Günümüzün ünlü sanatçılarından Mustafa Topaloğlu “Koronavirüs salgını” nedeniyle eğlenceli bir türkü besteledi.

Adı: “Ya herro, ya merro!”

Topaloğlu “Bu türküyü Covid -19’la mücadele için hazırladım. Serotonin ve endorfin salgılar, bağışıklık sistemini güçlendirir” diyor.

Serotonin insanda mutluluk, zindelik, canlılık veren bir hormondur. Eksikliğinde depresif, yorgun, sıkılgan bir ruh hali görülür.

Endorfin de halk arasında “Mutluluk hormonu” diye bilinir.

Mustafa Topaloğlu’nun “Bağışıklık sistemini güçlendirir” dediği komik türkünün bazı sözleri şöyle:

“Anan yahşi, baban yahşi,

bıraksana tıraşı...

Dana budu, kuyruk yağı,

Fazla sıktın sen bayağı.

Ben diyorum ya herro,

Sen diyorsun ya merro,

Ortada buluşalım,

Ya herro, ya merro!

Sana sevdam harbiden,

Ben anlamam derbiden,

Başımı derde koyma,

Öldüm bittim derdinden.”

Türkünün sözleri çok daha uzun. Ben bir bölümünü aldım. Komik, ilginç, eğlence içerikli... Bu sözlere Mustafa Topaloğlu’nun sesi ve telaffuzu da katılınca, türkü günümüzün sıkıntılı havasında insanları bir hayli tebessüm ettiriyor.

GÜNÜN SÖZÜ


En büyük ibadet sevmektir. Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz (Yunus Emre)