Hüsamettin Cindoruk... 87 yaşında... Türk siyasetinde 1952 yılından beri 68 yıldır görev yapan bir çınar...

Müteveffa Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in en güvendiği arkadaşıydı...

12 Eylül 1980 darbesinden sonraki dönemde, siyasi yasakların alevi ülkeyi kavururken, Hüsamettin Cindoruk, Doğruyol Partisi’nin Genel Başkanı olarak askeri rejime karşı mücadelesini cesaretle sürdürüyordu.

Demirel’in temsilcisiydi ve her yerde onun adına konuşuyor, sert ve sivri bir dille ağır eleştiriler yapıyordu. Korkusuzdu... Özgürlük yoluna baş koymuştu...

Bu yaman mücadeleleri nedeniyle Cindoruk’u çok takdir ederim...

Şimdi elimde bir kitap var. 559 sayfa.

Adı “Türk Siyasal Yaşamında Hüsamettin Cindoruk”

Genç meslektaşımız Kaan Gaytancıoğlu hazırlamış...

Yüreği yurt sevgisiyle dolu olan Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı Hüsamettin Cindoruk’un siyasi mücadelelerini anlatıyor.

★★★

- Demokrat Parti dönemi...

- Genç demokratlar parti başkanlığı...

- 27 Mayıs 1960 İhtilâli ve Yassıada avukatlığı...

- Balmumcu’da cezaevi günleri...

- İdamlar...

- Zincirbozan sürgünü...

- Doğruyol Partisi ve DYP Genel Başkanlığı...

- Siyasal yasakların kaldırılması mücadelesi...

- Meclis başkanlıkları...     

- Her şey var bu kitapta...

- Son 68 yılın ilginç siyaset olayları...

★★★

İdam edilen Maliye Bakanı Hasan Polatkan, Cindoruk’un eşi Dilek Hanım’ın eniştesiydi.

O tarihte Cindoruk 28, Dilek Hanım 20 yaşındaydı.

Cindoruk, Dilek Hanım’la tanışıp evlenmelerine kadar giden süreci şöyle anlatıyor:

“Dilek, Yassıada davaları sırasında hep evdeydi ve Hasan Polatkan Bey’in iki kızıyla birlikteydi.

Hasan Bey’in idamından sonra, onun 5 ve 10 yaşlarındaki çocukları etkilenmesinler diye kendi evine götürdü. Bu bende takdir hissi yarattı.

Ben avukat olarak ailenin davalarını sürdürürken Dilek ile samimi olduk. Kayınvalidem Meryem ve kardeşi Mutahhare hanımla benim bu ilgimi iyi karşıladılar.

Acılar insanları yaklaştırıyor. Hasan Bey’in ölümü ortak acı olmuştu. Dilek ile evlenme kararımızı sevinçle karşıladılar.

30 Kasım 1962 tarihinde nişanlandık ve nikâhlandık. Düğünümüzü, acımıza rağmen yaptık.

21 Mayıs günü Hilton otelinde düğün vardı. Aynı gece Albay Talat Aydemir ikinci ihtilale kalkıştı, saat 24’ten sonra sokağa çıkma yasağı ilan edildi, düğün erkenden dağıldı.”

★★★

“İkinci Adamlar” siyasi tarihin derin hafızasında önemli bir yere sahiptir.

Türk siyasal yaşamında da bazı siyasetçiler “İkinci Adam” vasfıyla önemli görevler yerine getirmişler ve doğal liderlerine karşı liderlik inşa etmemişlerdir.

12 Eylül sonrası dönemde buna en güzel örnek olarak Hüsamettin Cindoruk gösterilebilir.

Demirel’in siyaset yapmasının yasak olduğu yıllarda, önce Büyük Türkiye Partisi’nin (BTB), bu partinin kapatılmasından sonra da Doğru Yol Partisi’nin (DYP) kurulmasında ve güç kazanmasında Cindoruk’un liderliği kesin bir gerçek olarak kabul görmüştür.

Yasal ve akılcı otoriteden beslenen liderlik anlayışı, liberal demokrat kimliği, siyaset, tarih ve hukuk bilgisinin derinliği, kimi zaman Cindoruk’un önemli makamlara aday gösterilmesine vesile olmuş, ancak Demirel’in güvenini sarsmamaya özen göstermiş, bu görevlere talip olmaktan kaçınmıştır.

★★★

Sayılan üstün nitelikleriyle ikinci adamlıktan çok daha fazlasını hak ettiğine inanılan Cindoruk, özellikle Meclis Başkanlığı döneminde, siyasal yaşamında kendisini geniş çevrelere kabul ettirdiği davranışlar ve eylemler sergilemiştir.

Cindoruk, demokrat kimliği ve hukukun üstünlüğüne inanmış kişiliğiyle, Cumhuriyet’in temel değerlerinin korunması ve laiklikten ödün verilmemesi üzerine şekillendirmiş olduğu politik çizgisini 68 yıl boyunca muhafaza etmeye çalışmıştır.

Bu özelliği, sadece kendi partisinden değil, muhaliflerinden de övgüler almasını sağlamıştır.

Tabii ki her politikacı gibi eleştirilmiştir ama merkez sağda Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’in ardından en önemli siyasetçilerden birisi haline gelmiştir.

Cindoruk’un, Demirel ile “politik davaya bağlılık” temelli olan kadim dostlukları unutulamaz.

Cindoruk, Cumhuriyet devrimlerinin vazgeçilmezliğini ve değerini bilerek, gerçek demokrasinin ne olduğunu her daim hatırlatarak Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi için 68 yıldır çabasını sürdürüyor.

TEBESSÜM


“Vurdi, vurdi, vuruldi...”

Konyalı ile Tonyalı, askerde arkadaş olmuşlar...

Terhisten sonra Konyalı mektup yazıp Tonyalıyı memleketine davet etmiş.

Konya’nın gezilecek yerlerini, Mevlâna Türbesi’ni, Alâattin Tepesi’ni, Meram Bağları’nı gezdirmiş, hoşça vakit geçirtmiş...

Tonyalı bunun altında kalacak değil ya...

Bir süre sonra o da Konyalıyı memleketine çağırmış. O da Tonya’nın gezilecek yerlerini dolaştırmış, bir ara mezarlığın önünden geçiyorlarmış. Tonyalı, arkadaşını içeri sokmuş:

Ha purası da güzel yerdir da!”

Konyalı lâhavle çekip Tonya mezarlığına girmiş.

Sağa sola bakarken, mezar taşlarındaki tabancalar dikkatini çekmiş. Bazısında bir tane, bazısında iki tane, bazısında üç tane, bazısında beş tane tabanca şekli var.

Hayret etmiş!

Tonyalı, Konyalı arkadaşının şaşkınlığını görünce anlatmaya başlamış:

“Ha bu bir tabancalı demek, vurdi, vuruldi demektir.

İki tabancalı vurdi, vurdi, vuruldi demektir.

Üç tabancalı, vurdi, vurdi, vurdi, vuruldi demektir.

Bu altı tabancalı var ya... Ne adam idu, ne yiğit uşak idu, vurdi, vurdi, vurdi, vurdi, vurdi, vurdi ve de vuruldiii demektir.”

Tonyalıyı dinleyen Konyalı iyice şaşırmış ve gözü ileride duran başka bir mezar taşına ilişmiş. Bu taşın üzerinde tabanca şekli filan yokmuş. Eliyle göstererek sormuş:

“Peki bu ne?”

Tonyalı “O mi?” demiş “O niyazidir. Ne vurdi, ne vuruldi, ha burada pisipisine yatayi...”

GÜNÜN SÖZÜ


Zengin, yoksuldan daha kaygılıdır. Ne kadar çok şeye sahipse o kadar çok kaybeder!