Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği bir kez daha kafamıza çivi gibi çakıldı.

İzmir’de binalar yıkıldı, facialar, dramlar yaşandı, gözyaşları sel oldu aktı!

Peki, depremin yarattığı bu acı olaylardan kimler sorumlu? Biz mi, siz mi, onlar mı? Kimler?

Şu haberi okuyalım lütfen:

“Muhalefet partileri 17 yılda 58 adet deprem araştırma önergesi verdi.

Yurdun her yanında meydana gelen depremlerin verdiği zararları, alınacak önlemlerle en aza indirmeyi amaçlayan araştırma önergeleriydi bunlar...

... Ve, 58 önergenin hepsi Meclis tarafından reddedildi!

Kimler yaptı bunu?

İktidar partisi AKP ve onun peşine takılan küçük ortak MHP ‘Deprem araştırmasına gerek yok!’ diyerek tüm önergeleri reddetti!”

Ülkedeki hali pür melâlimiz (acınacak halimiz) böyle işte...

★★★

Şimdi, MHP lideri Devlet Bahçeli tüm araştırma önergelerini reddettiklerini unutmuş olacak ki:

“Keşke riskli binalarda oturmak tercih edilmeseydi!” diyor!

Sayın Bahçeli keşke o araştırma önergelerini reddetmeseydi, keşke gerekli önlemler alınabilseydi, bu kadar kurban vermezdik!

★★★

Bahçeli Bey’e sormak lâzım:

İstanbul’da 7.2’lik büyük bir deprem bekleniyor. Bilim adamları 48 bin dolayında binanın çökeceğini, 100 binden fazla insanın hayatını kaybedeceğini, riskin çok büyük olduğunu söylüyor.

Bu olası depreme karşı Bahçeli Bey ve peşine takıldığı iktidar partisinin almayı düşündüğü bir tedbir var mı?

Yoksa yine depremi bekleyip, her taraf harap olduktan sonra “Keşke riskli binalarda oturmayı tercih etmeselerdi” mi diyecekler?

Müteahhitler çalmış, mimarlar-mühendisler aldatmışlar, zavallı insanlarımız da bunun kurbanı olmuş! Nasıl bir yönetim anlayışıdır bu?

Her depremden sonra, sağ kalanlarımız, enkaz altından çıkartılan depremzedelere bakıp “Kader buymuş!” diye gözyaşı dökmeye devam mı edecek?

★★★

Deprem uzamanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın dediği gibi:

“Depremde yoksullar ölür, zenginlere bir şey olmaz!

Sorun yoksulluktur!

Halkın yoksulluğuna, müteahhidin hırsızlığı, devletin getirdiği aflar ve denetimsizlik eklenince facialar büyüyor!”

“Keşke” diye hayıflanan Bahçeli Bey, yoksulluğa karşı ortağını uyarmayı düşünüyor mu?

Vatandaşı yolma makinesi!


Ülkemizde şans oyunları özelleşti ya... Tamamen vatandaşı yolma makinesi haline getirildi.

Ülkemizde, yaşı kaç olursa olsun herkes (internet üzerinden) kumar oynayabiliyor.

Eskiden en çok ilgi gören şans oyunu “Sayısal Loto” idi... 49 numara üzerinden oynanıyordu. Büyük ikramiyeyi kazanma şansı 13 milyonda bir idi...

Milli Piyango özelleştirildikten sonra, ona bağlı olan Sayısal Loto’daki rakamlar 49’dan 90’a çıkartıldı. 6 rakam bulmaya çalışan oyuncular artık 90 rakamdan altısını seçiyorlar.

90 numara üzerinden oynanan lotoda kazanma şansı 622 milyonda bir. Yani, sıfıra çok yakın!

“Umut” diye şans oyunlarına sarılan insanlar için tam bir para tuzağı!

İşin hazin yanı, bu tuzağın, kumarı günah sayan iktidar tarafından desteklenmesi!

TEBESSÜM

“Ek iş” yapan işçi!


Bakan Bey, kıdem tazminatlarının kaldırılması konusunda görüşme yapmak üzere gittiği sendika toplantısında işçinin birine:

“Geçinebiliyor musun?” diye sormuş.

“Ek iş yapıyorum efendim” diye yanıt vermiş işçi...

“Ne gibi ek bir iş?”

“Mobilya satıyorum efendim.”

“Peki işler nasıl?” diye sormuş Bakan...

“Fena sayılmaz efendim” demiş işçi... Sonra eklemiş:

“Fakat... Evdeki mobilyalar bittikten sonra ailece ne yaparız, bilemiyorum!”

GÜNÜN SÖZÜ


Yargıda haksızlık bir kişiye yapılmış olsa dahi, tüm topluma yönelen tehdittir!