Ramazan öncesi eşten-dosttan, okurlardan gelen ısrarlı soru şuydu: “Korona günlerinde oruç tutulur mu?”

Bu konuda bir uzmanlığım yok. Ne cevap verebilirim ki?

Konuyu, bilgisine güvendiğim aydın ilahiyatçı Nazif Ay’a açarak aynı soruyu ona sordum. Onun görüşlerini özetle naklediyorum:
“Oruç” nefsi tutmak demektir. İslâm 5 varlığın korunmasını istemiştir:

1) İnsanın kendini/nefsini koruması.


2) Aklın korunması.

3) Malın korunması.

4) Neslin korunması.

5) Dinin korunması.

Bu beş varlıktan en önemlisi, insanın (kendini/nefsini) maddesidir.

Çünkü insanın öz varlığı iyi korunmazsa, akıl sağlığını da iyi korunamaz.

İnsan kendi varlığına özen göstermezse, malını mülkünü, yani helal yoldan kazandığı kapitalini de koruyamaz, insanlığa ve ailesindeki bireylere de gereken ihtimamı gösteremez ve bu durumda dinine de sahip çıkamaz.

O halde, orucun da içinde olduğu tüm ibadetlerde genel esas, kişinin öz varlığını sağ salim ayakta tutabilmesidir. Aksi durumda ne din, ne mal mülk, ne nesil, ne de akıl zindeliği korunabilir. Koronavirüs musibetinin yaşandığı bu dönemde, virüsün bulaştığı kesin olan kişilerde veya oruç tuttuğunda metabolizmasının olumsuz etkilenip bağışıklık sisteminin çökme olasılığı bulunan kişilerde oruç tutmada ısrar etmek dinen haramdır. Yaşam ibadetten üstündür, yaşam yoksa ibadet de olamaz.

Allah’ın kesin emri anlamında farz olan Ramazan orucunun, bu ibadeti sakıncalı hale getirebilecek birçok ihtimali barındıran koronavirüs mazeretinden dolayı bu yıl tutulmaması, gelecek zamana ertelenip kaza edilmesi sağlık ve din açısından en doğru tercihtir.

Ancak... Tıp bilginlerinden oluşan uzman bir grup, henüz virüsle karşılaşmamış kişilerin Ramazan’da oruç tutabileceklerine ve oruç tutmanın bağışıklık sistemine zarar vermeyeceğine dair görüş birliğine varan kanaatlerini açıklarsa, biz de ‘Vebali-sevabı size aittir.’ demekten başka bir şey söyleyemeyiz.

‘Herkes kendi canından ve sağlığından sorumludur.’ diyen İslâm’ın manifestosunu da unutmamak gerekiyor. (Nazif Ay)

Beka ve zekâ sorunu!


Bir vakitler “Ülkemizin beka sorunu var.” diye tutturmuşlardı...

Türkiye’nin 3 büyük kentinde, İstanbul, Ankara ve İzmir’de, “Millet İttifakı”nın büyükşehir belediye başkanı adaylarına “Bunlar millet değil, illet.” gibisinden pek zarif (!) sözlerle hücum etmişler, seçilmeleri halinde Türkiye’nin bekasının tehlikeye gireceğini iddia etmişlerdi. O başkanlar seçildi ve şimdi bütün imkânsızlıklara rağmen tüm güçleriyle insanların dertlerine derman olmaya, “Beka”cılar da onlara çelme takmaya çalışıyor!

İYİ Parti lideri Meral Akşener yaşanan olayları: “Türkiye’nin beka sorunu var mıdır, bilmiyorum ama zekâ sorunu kesinlikle vardır!” diye özetliyor. Haksız mıdır?

TEBESSÜM

Tilkinin Ramazan öyküsü


Köylüler, tavuklarına musallat olan tilkiye bir tuzak hazırlamışlar.

Tilki gelmiş, içine bomba konularak yola bırakılan tavuğu görmüş. Fakat kuşkulandığı için hiç dokunmayıp uzakta beklemeye başlamış.
Bu sırada kurt çıkagelmiş... Bir tavuğa, bir de tilkiye bakarak “Neden yemiyorsun onu?” diye sormuş. Tilki “Ramazan geldi, ben oruçluyum.” demiş...

Kurt “Hah ha... Ben oruçlu değilim” diyerek gidip tavuğu yemeye kalkışınca bomba patlamış!
Kurt ağır yaralı, kımıldayacak hali yok... Tilki gidip, tavuğu iştahla yemeye başlamış... Bunu gören kurt öfkeyle “Ulan şerefsiz tilki! Hani oruçluydun?” diye bağırmış... Tilki tavuğu yemeye devam ederek cevap vermiş:

“Az önce top patladı, duymadın mı?”

GÜNÜN SÖZÜ


Halk, ideolojik lâflarla, atılan siyasi nutuklarla doymaz, ekmek ister!