Malûm, artık evlerden çıkamıyoruz... 65 yaş üstü tüm yurttaşlar haftalardır ev hapsinde... Bu hapis daha ne kadar sürecek, belli değil!

Evde çalışıyor, işimizi bilgisayar ekranında hallediyoruz.

Can Pulak benim çok eski bir dostumdur. Merhum Turgut Özal’ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde onun başdanışmanlığını yaparak ülke yönetiminde etkin ve önemli görevler almıştı.

Can Pulak da benim gibi ev hapsinde... Son zamanların modasına uyarak onunla “tele-söyleşi” yaptık...

“Nasılsın Can?” diye sorduğumda “Ev işlerinde hanıma yardım ediyorum. Eşim Şeyda sürekli olarak bana ‘Şunu yap, bunu yap, boş oturma, yardım et’ diye talimat veriyor, ben de zorunlu olarak dediğini yapıyor, kurtuluyorum” dedi.

- “Peki, şu lânet koronavirüs için ne diyorsun?”

“Virüs, zararının yanı sıra önemli mesajlar da verdi. Önce sahip olduklarımızın kıymetini fark ettirdi. Sonra doğaya verdiğimiz büyük zararın yarattığı tehlikeleri gösterdi. Dünyayı yöneten sistemlerin revize edilmesi mecburiyetini hatırlattı. Kapitalizmin artık değerini yitirmeye başladığına, refahın tüm dünyaya ve insanlığa eşit ve adil şekilde bölünmesi zamanının geldiğine, artık sosyal devlet anlayışının hâkim olacağına işaret etti. En önemlisi evlerine kapatılan insanlar özgürlüğün, dilediğini yapmanın kıymetini iyice anladılar.”

- “Yani, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, öyle mi?”

“Evet, korona bir milattır. Dünyayı yönetenler, tüm insanlık aklını başına toplamak zorunda... Öyle Amerika’nın beş zengin ailesi, artık dünyanın finans rotasını çizemeyecek. Teknoloji ve devletlerin ortak aklı hâkim olacak ortalığa. Savaş sanayi çökecek, çeşitli virüsler ve gıdalar üreten laboratuvarlar edinme dönemine girecek dünya...”

- “Yani, burunları havada dolaşan koca koca liderlerin karizması mı çizildi?”

“O liderler ve zenginler her şeye sahip olmanın da bir işe yaramadığını gördüler. Kapıların önünde yatan otomobiller, bankalardaki mevduatlar filan, geleceğe ilişkin korkuların arasında kaybolup gitti. Hele kendisini çok önemli görenler, çevresindekilere yüksekten bakanlar, tüm mağrurlar ve kibirliler, herkesin bir anda aynı çizgiye düşebileceğini fark etmiş olmalılar. Çalışanlar iş kaybetmenin korkusuyla ürperdiler. İş sahipleri iş yeri ve para kaybetme paniği ile tanıştılar. 65 yaşın üzerinde olanlar, gençlerin yaşlılardan bir çırpıda vazgeçebileceklerini acı bir şekilde gördüler!”

- “8 milyara yaklaşan dünya nüfusu dünyayı nasıl etkiliyor?”

“Nüfus artışının dünyanın başına bela olduğunu ister istemez anlayacak herkes... Dünyanın 7 milyardan fazla, hatta 8 milyara yaklaşan nüfusu kaldırmadığını, açlık tehlikesinin insanlığı iyice zorlamaya başladığını, kafası çalışanlar  görüyor artık. Nüfus ve aile planlaması yine ön plana çıkacak. Öyle 3-5 çocuk zorlaması işe yaramayacak. Özellikle Afrika başta olmak üzere dünyadaki açlar, tokları rahat yaşatmayacak. Kuraklık insanlığı zorlayacak. Su geleceğin en pahalı kaynağı oluyor. Eğer su, petrol gibi birkaç ülkede kalıp kazanç kapısı olarak görülecekse, çok büyük çatışmalar çıkacak.”

- “Minicik virüs insanlığa acı bir ders mi verdi?”

“Evet, bilimin ne kadar değerli olduğu adeta çakıldı kafalarımıza... İnsanlar camilere, kiliselere bile gidemediler ama tümü bilim kurullarının kararlarına dayadılar kulaklarını, dediklerine uymak, yapmak zorunda kaldılar. İnsanlar Tanrı’nın yarattığı tüm güzellikleri, doğayı mahvetmek için yarışıyorlar. Dünyayı delik deşik ettik, ozon tabakasını bile deldik. Oksijen depolayan, yağmur çeken ormanları yaktık, ağaçları kestik, denizleri ve gölleri, tüm akarsularımızı kirlettik, topraklarımızı tarım ilaçlarıyla zehirledik, gıdalarımızın genleriyle oynayıp tüm dünyayı kasıp kavuran hastalık çeşitlerinin artmasına sebep olduk. Şimdi yaptığımız kötülüklerin cezasını çekiyoruz. Virüs bunun son örneği... İnsanlığın duyarsızlığı sürerse kim bilir arkadan daha ne virüsler gelecek?”

GÜNÜN SÖZÜ


“Bir musibet, bin nasihatten iyidir” sözü boşuna söylenmemiş!