“Ne bir makam, ne bir rütbe, ne de devlet,

Giderken aşkına aşk götürüyor,

Ne arsa, ne ihale, ne de servet,

Giderken aşkına aşk götürüyor.”

Yukarıdaki dizeler, Bülent Ecevit’in milletvekillerinden Süleyman Yağız’a ait...

Yağız, Bülent Ecevit’ten 14 yıl sonra, 97 yaşında ölen Rahşan Ecevit için yazdı bunları...

Dün son yolculuğuna uğurlanarak eşinin yanında toprağa verilen Rahşan Hanım, Türk siyasetine damgasını vuran önemli bir isimdi.

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit sonsuz bir aşkın kahramanlarıydılar.

Robert Kolej’de öğrenciyken tanışmışlar, 1946 yılında evlenmişlerdi. İkisi de 23 yaşındaydı.

Çocukları olmadı. Bülent Ecevit 2006 yılında 83 yaşında öldü.

Eşini kaybettikten sonra Rahşan Hanım da hayattan koptu. Bülent’inin yanına gitmek için âdeta gün saydı...

★★★

Bülent Ecevit benim tanıdığım en centilmen başbakanlardan biriydi.

Ağır ve haksız eleştirilere rağmen hiçbir gazeteciyi mahkemeye vermedi, kimseyi hapse attırmadı.

Gazeteci kökenliydi, şairdi ve büyük bir tevazu sahibiydi.

Vatandaşların arasında dolaşmayı severdi. Yanında öyle 100-200 koruma filan olmazdı. Halkın sevgisine güvenirdi.

Gerçek bir demokrattı. Demokrasiyi hedefe ulaşmak için binilecek bir tramvay gibi görmezdi!

Siyaset sahnesinde boy gösteren politikacıların önemli bir kısmı siyaset dışı iş ve işlemlerle zengin olup, servetlerine servet katmışlardır.

Numan Kurtulmuş’un “Harun gibi geldiler, Karun gibi oldular” sözü meşhurdur.

Ülkemizde elbette ki temiz siyaset yapanlar da çıkmıştır ama sayıları pek azdır.

İşte, bu temiz siyasetçilerden biri Bülent Ecevit’tir. Mal varlığı tartışılmayan bir liderdir ve Atatürk’ten sonra varlığını devletine bağışlayan tek Türk devlet adamıdır.

Siyasetimiz için çok saygın bir model oluşturan Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit çifti şimdi birlikte uyuyorlar. Mekânları cennet olsun.

Terleten Sorular


Yukarıda, Rahşan Ecevit’in ölümü üzerine yazdığı duygusal dizelerini naklettiğim eski DSP Milletvekili Süleyman Yağız, hayatının her döneminde Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit’e sadık kalan bir siyasetçidir.

Gazeteci kökenli olup, günümüzde sayıları azalan vefakâr insanlardan biri olan Süleyman Yağız bana son yazdığı iki kitabını gönderdi:

1) Komünizm ve Sol Korkusu: Amerikan yardım kuruluşu (JUSMAT) ile ülkemizdeki kontrgerilla yapılanmasıyla ilgili bilgiler veriyor. (Urzeni Yayınevi)

2) Terleten Sorular: Süleyman Yağız bu kitabında, milletvekili olduğu dönemde, bir milletvekilinin, yanıtlansın veya yanıtlanmasın, sadece yazılı soru önergesi vererek nasıl etkili muhalefet yapabileceğini kanıtlıyor.

Yağız’ın kitabında benim köşe yazılarıma da yer veriliyor. Bu yazılarımın 2’si Hürriyet’te, 5’i SÖZCÜ’de TOKMAK sütununda yayınlanmıştı. “Başbakan yine kızacak” başlıklı köşe yazımda “Süleyman Yağız verdiği soru önergeleriyle Başbakan’ı adeta ifrit ediyor. Yağız kibar bir dille, fakat aslında zehir zemberek bir ifadeyle soruyor da soruyor” diye yazıp destek olduğum naklediliyor. (Parşömen Yayıncılık)

TEBESSÜM

Temel’in duası!


Temel kaç gündür hasta, yorgan döşek yatıyor, giderek de kötüleşiyormuş.

Birden inlemeye başlamış:

“Fadime, Fadime!”

Karısı gelmiş:

“Buyur Temel’um, ne istedin?”

“Koş git, gelinliğunu giy, süslen, püslen, öyle gel yanıma!”

Fadime sevinmiş, koşup giyinmiş, süslenip gelmiş:

“Nasılım Temel’um, beğendin mu?”

Temel inlemiş:

“Benim beğenmem önemli değil! Azrail beğensun yeter! Belki benim yerime seni alır!”

GÜNÜN SÖZÜ


Siyaset kolay iş değildir, akıl gerekir. Boş kafalardan “keramet” beklenmez!