Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın “Ölenler yaşlı” demesinin ne kadar sakıncalı olduğunu dün anlatmıştım.

Bu virüs, yalnız yaşlıları değil, gençleri de öldürüyor.

Tabii ki yaş arttıkça ölüm oranları da yükseliyor ama “Gençler ölmez” diye bir şey yok!

Koronavirüs, kronik hastalığı olan 7’den 70’e herkesi vuruyor.

Hayatını kaybedenler genellikle, kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyon, şeker, böbrek ve karaciğer yetmezliği olanlar... KOAH adı verilen kronik akciğer hastaları da en büyük risk grubu...

Nitekim, ülkemizde koronavirüsten ölen üçüncü kişi olan Aytaç Yalman Paşa, KOAH hastasıydı, tıkalı akciğerleri virüse dayanamadı!

Kronik hastalığı olanlar, ister genç, ister yaşlı olsunlar büyük risk altındalar.

★★★

Bu durumda şu soruya cevap aramalı:

“Türk halkı koronavirüse ne kadar dayanıklı?”

Halkımızın sağlığı konusunda, uzun araştırmalar yapıp bu konuda birçok kitap yazmış olan gazeteci-yazar arkadaşımız Coşkun Bel’e bunu sordum:

“Halkımızın sağlık durumunu hiç yorum yapmadan istatistik verilerle ortaya koymak isterim” dedi ve anlattı. “Türkiye’nin sağlık karnesi” şöyle:

★★★

- Kalp krizinde Avrupa, damar hastalıklarında dünya birincisiyiz. Her yıl 100 bin civarında kalp ameliyatı yapılıyor.

- 500 binin üstünde ‘Anjiyo-Stent’ gibi uygulamalar yapılarak tıkalı damarlar açılıyor.

- Türkiye’de 18 yaş üzerindeki nüfus 48 milyon. Bu grubun 18.5 milyonunda yüksek tansiyon var.

- 1990 yılında şeker hastası sayısı 1 milyon iken, 30 yıl sonra bu sayı bugün 12 milyona çıkmış durumda...

- 5 milyon civarında KOAH (Kronik akciğer hastası) var.

- Türkiye’de böbrek hastalığı Avrupa ve dünya ortalamalarının çok üstünde. Ülkemizde yaklaşık 8 milyon böbrekleri hasta vatandaşımız var.

- Koronavirüsten en çok etkilenecek olan bu insanların toplamı 40 milyonu aşıyor. Yani nüfusumuzun yarısı!

- Bu dönemde, özellikle kronik hastalığı olanların evlerinden çıkmayarak kendilerini korumaları şart!

Salgın günlerinde ihale!


İnsanlarımız kuşku, korku, endişe içinde...

Millet can derdine düşmüş... Yaşlılar hayata küsmüş... “Koyun can derdinde, kasap et derdinde” denir ya, halimiz işte öyle!

Böyle salgın günlerinde “Kanal İstanbul” projesi kapsamında iki köprünün taşınması için ihale yapıldı. Akıl alacak gibi değil!

Köprü taşınma ve yol ihalelerine 2020 bütçesinde 8 milyar lira ayrılmış... Bu serveti taşa-toprağa yatırıyorlar. Oysa ülkede milyonlarca aile yardım bekliyor.

Bütçedeki büyük parayı köprü nakli yerine koranavirüsle mücadeleye ayırsalar daha yararlı olmaz mı?

İhalelere sonra da sıra gelir ama kaybedeceğimiz insanlar geri gelmez!

TEBESSÜM

Müthiş mücadele!


Okurum Sevil Numanoğlu’ndan gelen ilginç bir e-posta:

- Dedeler çıkmasın ama bebeler çıksın.

- Maaşlar yatmasın ama faturalar yatsın.

- Elini kolunu sallayan ülkeye girsin ama biz eldiven takalım.

- Aşı enstitüleri, Hıfzıssıhha vs. kapatılsın ama biz dua edelim.

- Maskeler, eldivenler Irak’a, kitler Amerika’ya gönderilsin ama biz kolonya peşinde koşalım.

- Doktorların, hemşirelerin gece-gündüz canı çıksın ama sevgili din görevlileri tatil yapsın.

- Sağlıkçılar kendi cebinden fahiş fiyatlara maske alsın ama Kızılay, Endonezya’daki camileri dezenfekte etsin.

- Koronavirüsle mücadele böyle olur arkadaş!

GÜNÜN SÖZÜ


Düşüncelere getirilen “yasak ve cezalar” bizi çağın dışına iter!