Semih Kalkanoğlu, uzun yıllar yurt dışında çalıştıktan sonra emekli olan elektrik mühendisi ve araştırmacı yazar...

Onun da büyük sıkıntıları var...

Bana uzun bir mektup yollamış... İnsanlarımızın çilesini anlatıyor... Hepsini yayınlamam mümkün değil... Bu sütuna sığmaz çünkü...

Şöyle özetleyebilirim:

★★★

“Türkiye tüm vatandaşlarımız için yaşanmaz bir ülke haline getirildi. En kötü durumda olanlar ise işçi ve memur emeklileri...
Ülkemizdeki 12 milyon emekli çile çekiyor, acılarla dolu hazin bir yaşam sürüyor.

Ben de bu emekliler arasındayım.

Ülkemiz mevcut iktidardan kurtulmadan düze çıkamayacak!

...Ve bu ülkede ne yazık ki “muhalefet” diye bir parti de yok!

CHP ve İYİ Parti, “Gerçek muhalefet partileri” olsalar, gündem belirlerlerdi. Oysa bu ülkede gündemi sürekli olarak iktidar belirliyor. Olacak şey değil!

Ben ülkemizde politika ile ilgileniyor olsaydım, iktidar partisini dut ağacı gibi silkelerdim de silkelerdim... Fakat...

Burnumu hiçbir şeye sokmak istemiyorum.

★★★

Eşim ve benim tek düşüncemiz var: “En kısa zamanda bu ülkeden göç etmek! Buna kaçmak da diyebilirsiniz.

Ailemden hiç kimsem yok. 6 kişilik ailemden 5 kişi vefat etti. Bu ülkede ‘Yaşayamıyoruz, yardımlarla geçiniyoruz.

Petersburg’daki 25 yıllık aile dostumuz, Petersburg Çarlık Orkestrası Müdürü Natalya Hanım, bir ay önce eşim Diana’ya telefon ederek “Sevgili Diana, artık buraya taşının ne olur. Ben size her konuda yardımcı olacağım” dedi.

Putin’in bir süre önce onayladığı yasaya göre, eski Sovyetler Birliği topraklarında doğan ve şimdi başka ülkelerde yaşayan tüm eski Sovyet vatandaşlarına şartsız Rusya pasaportu veriyor. Eşim, eski bir Sovyet vatandaşı. Onun Rus pasaportu alması demek, benim de almam demek.

Artık umudumuzun kalmadığı bu ülkeden göç edeceğiz.

★★★

100 müzisyenden oluşan Petersburg Andreyevky Orkestrası’nın müdürü  Natalya Hanım bize “5 milyon nüfuslu Petersburg’da hiç Türk restoranı yok. Gelin buraya, ortak olarak bir Türk restoranı açalım.” teklifinde bulundu.

Siyasetin kirlettiği güzel ülkemizden maalesef göç edeceğiz.”

★★★

Böyle yazıyor Semih Kalkanoğlu...

Emekli maaşıyla çok zor günler geçiren ve ülkemizden umudunu kesen Semih Kalkanoğlu, 12 milyon emeklinin dramını gözler önüne sererek, iktidarın bu drama bir çare bulması gerektiğini söylüyor.

Emeklilerimizi hazin duruma düşürenlerin, şapkalarını önlerine koyup bunu düşünmeleri gerekiyor!

AKP zihniyetini tüm kadınlar iyi değerlendirsin!


İktidar partisi Türkiye’de kadına şiddeti destekliyor mu, nedir?

Böyle, insan haklarına aykırı acayip bir inat nasıl olabilir?

AKP’nin, 9 yıl önce imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak istemesi insanlık adına üzücüdür!

Türkiye’de, aile içi şiddetin yanı sıra, kadına darp, şiddet ve cinayet var!

Sadece son bir ayda öldürülen kadınların sayısı 36... Saldırıya uğrayan kadınların sayısı ise bundan kat kat daha fazla!

Şiddet, cinayet, dayak, intihar, tecavüz olaylarındaki, hızlı artış, insanlıktan yana içinde biraz duygusu olan herkesi kahrediyor.

Kadına şiddetin sebepleri arasında, cehalet, ilkellik, yoksulluk ve magandalıktan başka, ekonomik ve psikolojik sorunlar da ön plana çıkıyor.

AKP tüm kadınlar için “Milletimiz bizi affetsin!” demekten başka ne yapıyor?

Kadını erkeklerle eşit görmeyen cemaatlerin baskısıyla AKP’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak istemesi, iktidarın kadına verdiği değeri (!) gösteriyor.

Aile içi şiddete ve kadına yönelik saldırılara ağır cezalar getiren o sözleşmeyi 46 ülke imzaladı. O sözleşmeden çıkmak, uygarlıktan çıkmak demek... AKP bunu mu istiyor?

★★★

İYİ Parti lideri Meral Akşener Anadolu’da, ıstırap çeken esnafları ziyaret ederken, Çorum gezisi sırasında, kadına şiddeti önlemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’nden söz açılınca şöyle dedi:

“Ben İstanbul Sözleşmesi konusunda çok netim. İçtenlikle desteklediğim sözleşmedeki ortak nokta kadının ekonomide, istihdamda eşitliğinin sağlanması... Bunun üzerinden çıkartılan tüm tartışmaları çok yanlış buluyorum.”

AKP, yanlışta garip bir şekilde ısrar ediyor! Tabii ki, bütün kadınlarımızın bu acayip davranışı değerlendirmeleri gerekiyor.

TEBESSÜM

“Gel de kızma, bu fatura ne yaa?”


Salgın günlerinde Temel gazetede bir ilan görmüş:

“Bodrum’da, filan otelde hafta tatili, yemek içmek, yatmak iki kişi 150 dolar”

Temel ilanı okuyunca sevgilisini alıp otele gitmiş, hafta sonunu geçirmiş, sevgilisi valizi toplarken, o da aşağıya inip hesabı ödemek istemiş...

Faturayı uzatmışlar, 190 dolar...

Şaşırmış...

“İlanda 150 dolar diyorsunuz, gel de kızma, bu ne yaa?”

“Efendim, bunun 20 doları müzik ücreti...”

“Ama biz müzik dinlemedik ki!”

“Dinleseydiniz!”

“Ya geri kalan 20 dolar?”

“On doları oda servisi, on doları da banyo parası...”

“Ama biz kimseden servis istemedik ve banyo da yapmadık...”

“İsteseydiniz ve yapsaydınız!”

Temel yukarı çıkmış, sevgilisiyle konuşmuş, aşağı inmiş “On dolar verin” demiş.

Herhalde 200 dolar verecek, üstünü istiyor, diye düşünmüşler. Hesap 190 dolar olduğuna göre, vermişler on doları. Temel cebine koyup, yürüyüp gitmiş...

Arkasından koşturmuşlar:

“Hey nereye? Parayı vermedin!”

Temel gayet soğukkanlı dönmüş:

“Yanımdaki kadın var ya, onun fiyatı 200 dolardır.”

Otel müdürünün tepesi atmış:

“Bana ne yahu! Kadına bir şey yapmadık ki!”

Temel gülmüş:

“Yapsaydınız!”

GÜNÜN SÖZÜ


Kendi geleceğimizi kendimiz hazırlar sonra da “Kader” deriz