Bugün 2020 yılının ilk günü...

“Adaletsiz yargı” “Kanal İstanbul” “Yerli ve milli otomobil” tartışmaları arasında yeni yıla girdik.

İyimser olmak ve kötü günlerin geride kaldığına kendimi inandırmak istiyorum ama olmuyor. Neden olmuyor?

Elimizdeki veriler, ekonomik göstergeler, halkın mutsuzluğu, yurdu saran yoksulluk, temelsiz sözler, boş demeçler, bu yılın da giden yıldan farklı olmayacağını gösteriyor.

Ülke olarak borç batağına gömüldük!

Uçan kuşa borçluyuz. Borç bini aşmış durumda. Peki, kim ödeyecek bunu?

Ülkede gelişen lüpçülüğü ifade eden şu deyim her şeyi anlatıyor:

“Parayı yandaşlar paylaşır, borç varsa halk öder!”

Meselenin özü bu!

Her şeye rağmen yeni yılda “Birlik, beraberlik, demokrasi, özgürlük, gelişen ekonomi, hukuka saygı, âdil yargı” diyoruz. Çok şey mi istiyoruz?

2020’de hepinize sağlık ve mutluluk diliyor “Yeni yılınız kutlu olsun” diyorum.



Yeni yıla da tartışmalar içinde girdik.

Hiç huzura kavuşamayacak mıyız?

“Oh be” deyip rahat bir nefes alamayacak mıyız?

Ulusça her zaman diken üstünde mi oturacağız?

İstanbul Kanalı yapılsın mı, yapılmasın mı?

Halk çevre müdürlüklerinin önünde uzun kuyruklar oluşturdu. İstanbullu “Kanal İstanbul”a “Hayır” dedi.

Çevresel etki değerlendirmesi olan “ÇED Raporu”na itiraz eden İstanbul halkı bu proje için referandum yapılmasını istiyor. Fakat...

İktidar, Kanal İstanbul için referanduma yanaşmıyor.

Hani sandığa inanırlardı? Hani son sözü halk söylerdi?

Hani millet ne isterse o olurdu?

Şimdi halka, sandığa, milli iradeye inanmıyorlar mı?

★★★

Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul halkı seçti. Onun her sözü İstanbullunun sözü olarak kabul edilmelidir.

İmamoğlu “Kanal İstanbul gibi büyük projeler ‘Ben karar verdim, oldu’ anlayışı ile yapılamaz. Lüks olsun diye böyle bir cinayet işlenemez!” diyor.

İktidardan onu dinleyen var mı? Yok! Nasıl bir demokrasi bu?

★★★

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul’a karşı çıkanlara “İsteseler de, istemeseler de Kanal İstanbul’u yapacağız. Yaparken iki tane de modern şehir inşa edeceğiz” diyerek son sözünü söyledi.

Kanalın 75 milyar liraya mal olacağı belirtiliyor.

Müthiş bir para bu... Nereden bulacağız?

İktidar, kanalın “Yap-işlet-devret” modeliyle yapılacağını söylüyor.

İyi de, böyle büyük bir riskin altına hangi şirket girebilir?

Yabancı zengin firmalar bile Kanal İstanbul projesine soğuk bakıyor.

Kanal yapımını üstlenecek bir babayiğidin çıkması çok zor!

Peki ne olacak?

Ne olacağını Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kanalı milli bütçe ile de yapmamız mümkün!” diye açıkladı.

Hangi milli bütçe? Bütçede para olsa vergiler bu kadar ağırlaştırılır mıydı?

Emekliler böyle inletilir miydi?

Emeklilikte yaşa takılanlara ıstırap çektirilir miydi?

Asgari ücret, “Sefalet ücreti” düzeyinde devam eder miydi?

Ülkede 20 milyon insan açlık sınırında...

Kanal İstanbul için 75 milyar lira bulunursa, o para ile ülkeye çok daha faydalı şeyler yapılabilir! Tabii ki, kanal inadından vazgeçilirse!

İş bilenin...


Yılın son günü Etiler’de Alkent Sitesi’nin yöneticilerinden Kemal Beyazıt’a rastladım.

“Site yönetiminde güzel şeyler yaptık” dedi.

“Nasıl güzel şeyler?”

“Her yerde zam furyası var değil mi? Benzine zam, doğalgaza zam, elektriğe müthiş zamlar var!”

“Evet var” dedim. O devam etti:

“Her şeyin zamlandığı ortamda biz, Hikmet Bayraktar, Erol Ancel ve ben, geçen yıl değişim vaadiyle yönetime gelirken verdiğimiz sözleri tuttuk. Bu yıl aidatlara bir kuruş bile zam yapmıyoruz. Ekrem İmamoğlu israfa son vererek belediyede 3,2 milyar lira tasarruf ettiğini açıkladı. Biz de bu yıl bütçemizden tam 3,2 milyon lira tasarruf ettik. İsraflar kesilip tasarruf edilince, zam yapmadan da işler mükemmel yürüyor.”

Doğru. İş bilenin, kılıç kuşananındır. Ülkede her yönetim böyle tasarruf yapsa ne iyi olurdu!

TEBESSÜM

Muhalif papağan!


Adamın gri renkli papağanı bir konuşma üstadı gibiymiş... Evdeki her konuşmayı ezberlermiş...

Yılbaşı gecesi papağan pencereyi açık bulunca uçup gitmiş...

Adam “Eyvah, başım derde girecek!” demiş ve doğruca Emniyet Müdürlüğüne koşmuş:

“Memur bey, papağanım kayboldu!”

Görevli şaşırmış:

“Bu polis işi değil ki, neden bize geldin?”

Adam yanıtlamış:

“Papağanımın söyleyeceği hiçbir şeyden sorumlu değilim. Bunlar onun şahsi düşünceleridir. Bilin istedim.”

GÜNÜN SÖZÜ


Her fırtına biter, her yağmur durur. Asla umudunuzu yitirmeyin!