Şu bir gerçektir:

Kemal Kılıçdaroğlu bugün Türkiye’de muhalefetin en önemli kişisidir ve milyonlarca vatandaşın umududur.

Bu umut, 20 ay önce Ankara’nın Çubuk ilçesinde hain bir saldırıya uğradı... Yumruklandı, taş atıldı, sığındığı ev vahşice yakılmak istendi!

Dünyanın her yanında bu ağır bir suçtur! Fakat demokratik (!) Türkiye’de durumun böyle olmadığını görüyoruz!

Halkın bir bölümünü diğerlerine karşı kin ve düşmanlığa sevk ederek korkunç suç işleyenler bulunamıyor, sadece onların maşa olarak kullandıkları 36 piyon yakalanıyor!

Yakalanınca ne oluyor? Hiçbir şey olmuyor tabii ki... Serbest bırakılıyorlar!

Kılıçdaroğlu’nu hunharca yumruklayan kişi, yandaş çevrelerce kahraman ilan ediliyor! “Osman amcayı kimselere yedirtmeyiz!” diye bağırıyorlar!

Bu saldırı 1 yıl 8 ay öce oldu! Saldırganlar hâlâ ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor!

Bir de hukuk reformundan bahsediyorlar... Bu kafalarla hukuk reformu nasıl yapılacak?

★★★

Tutuklanmaya gerek görülmeyen 36 sanık, 20 ay sonra ilk defa duruşmaya çıkarıldı.

“Milli duygularımız bizi galeyana getirdi” diyen saldırganlar, kendilerini kimlerin kışkırttığını söylemiyor. Zaten bunu araştıran, takip eden de yok!

Ülkede milyonlarca vatandaşın umudu olan Kılıçdaroğlu’nu sığındığı evde diri diri yakmak isteyenler “İçeride PKK var zannettik!” diyorlar. Gülünç bir savunma!

SONUÇ: 36 saldırgan hâlâ serbest! İkinci duruşma 1 Mart 2021 günü yapılacak.

★★★

“Reform yapacağız” diyorlar! Dileriz bu defa “Dağ fare doğurmaz” ve düşünülen reformlar, daha önce çıkartılanlar gibi lâfta ve rafta kalmaz!

“Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla yargılanan bir sanık hakkında beraat kararı veren Hâkim Aydın Başar, Anadolu’da başka başka illere sürülerek ödüllendirilmişti(!)

Sosyal medya hesabında yayınladığı mesajda “Yargı bağımsızlığı sadece Anayasa’nın süslü bir kelimesidir bugün”  diyen hâkimin sözleri çok hazin!

Yargı bağımsızlığının süs olduğu bir yerde adalet de süslü bir kelime olmaktan öteye gidemiyor!

Bugün çok hüzünlüyüm!


Hayat çoğu zaman acımasız davranıyor ve darbeler peş peşe geliyor.

Büyük bir üzüntü, derin bir hüzün içindeyim...

Birer gün arayla 3 değerli dostumun ölüm haberleriyle sarsıldım:

1) Feridun Engel... Tüm dostları ona ‘Feridun Usta’ diyordu. Oto tamir atölyesi sahibiydi. Yaşı ilerleyince kendini emekliye ayırıp yaz-kış Silivri Sporkent’teki yazlık evinde yaşamaya başlamıştı. Eşi iki yıl önce vefat ettiği için yalnızdı.

Sporkent’i ziyaret ettiğim günlerde onunla kıran kırana tavla oynardık. Son karşılaşmamızda berabere kalmıştık. Bir parti o, bir parti de ben kazanmıştım.

Nasip değilmiş... Rövanş maçını yapmak kısmet olmadı. Onun tavla oynarken pulların çıkarttığı sesi özleyeceğim. Oğulları Aygün, Ersun ve Ergun’a Allah’tan sabır diliyorum. Babanız harika bir insandı. Başınız sağ olsun güzel kardeşlerim.

2) Ertuğrul Akçaylı... Gazeteci arkadaşım... Eski yıllarda onunla Hürriyet Gazetesi’nde birlikte çalışmıştık. Emekli olmuştu ama gazetecilik heyecanını kaybetmemişti. Hâlâ haber peşindeydi... Son röportajı iki hafta önce Hafta Sonu SÖZCÜ’de yayınlanmıştı. Nur içinde yat sevgili kardeşim...

3) Nevzat Ayaz... Tanıdığım en dürüst bürokrat ve siyaset adamlarından biriydi. Zonguldak, İstanbul ve İzmir valiliklerinden sonra Milli Savunma ve Milli Eğitim Bakanı olarak başarılı görevler yapmıştı. Gerçek bir devlet adamıydı. Onunla İstanbul Valiliği yaptığı dönemde iyi arkadaş olmuştuk. Günümüzde böyle düzgün siyasetçiler çok azaldı. Mekânı cennet olsun.

GÜNÜN SÖZÜ


Yumurta dıştan kırılırsa hayat sona erer ama içten kırılırsa hayat yeni başlar!