İdlib’de askerimize yapılan saldırı yalnız bölgede yeni bir dönemin başlangıcı olmakla kalmayacak Avrupayı da etkileyecektir. Şehitlerimiz dün gece valinin açıkladığından daha çok. Şehitlerimize rahmet diliyoruz. Devlet aklına daha çok ihtiyacımız olduğu günlerdeyiz.




Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK), Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başkanlığında 28 Şubat 1997 tarihinde yaptığı 8 saatlik toplantıda, Başbakan Necmettin Erbakan, kurul üyesi bakanlar ve komutanların imzaladığı o tarihi belgeler kayıtlara “28 Şubat kararları” olarak geçti. Erbakan’ın MGK kararını imzalamadığı iddia edilse de bunun doğru olmadığını biliyoruz. Nereden mi? Buna ilişkin tüm belgeler, Doğan Kitap’tan çıkan “Belgelerle 28 Şubat” kitabımda yayımlandığı için.

Dönemin Başbakanı Erbakan, 13 Mart 1997’de, Bakanlar Kurulu’nu topladı, “Gereği yapılmak” üzere 14 Mart’ta kararları bakanlıklara gönderdi. MGK kararları konumları gereği en çok İçişleri Bakanı Meral Akşener, Adalet Bakanı Şevket Kazan’a görev veriyordu. Kapsamlı genelgeleri onlar yayımladı.

ETKİN MÜCADELE  

13 Haziran 1997’de, Başbakanlık Güvenlik İşleri Başkanlığı adına Müsteşar Yardımcısı Ahmet Kara imzasıyla tüm bakanlıklara gönderilen yazıda “İrtica ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi” için MKG tarafından Bakanlar Kurulu’na bildirilen konular hatırlatılıyor ve şöyle deniliyor:

“Sosyal bir hukuk Devleti olması temel ilkeleri çerçevesinde, Bakanlığınızı ilgilendiren konularda alınacak kısa, orta ve uzun vadeli tedbirlerin dikkat ve ihtimamla alınması, mali destek ve yasa değişikliğine ihtiyaç gösteren tedbirler varsa, bunlar hakkında da Bakanlar Kurulu’nun gereğinin yerine getirmesi için çalışmalar yapılarak Başbakanlığa bilgi verilmesi için gönderilen direktife rağmen bazı bakanlıklardan cevap alınamamıştır. Konu üzerinde hassasiyetle durularak aksaklığa meydan verilmemesini, yapılan çalışmaların ve tekliflerin her ayın 20’sine kadar Başbakanlığa bildirilmesini rica ederim.”

BİTMEYEN DAVA

Bazıları 28 Şubat 1997 MGK kararları için “Post Modern Darbe” diyor ve bunun da Tuğgeneral Erol Özkasnak tarafından söylendiği belirtiliyordu. Ancak bunu yazan gazeteci, tam 13 yıl sonra özür diledi ve Özkasnak’ın böyle bir sözü olmadığını söyledi. İşin garibi aynı gazeteci, daha önce Gezi olayları sırasında başörtülü bir kadının üzerine deri pantolonlu bazı kişilerin küçük abdestini yaptığını hayretle izlediğini söylemiş, yazmış, bu konuda da yine yıllar sonra o kaseti izlemediğini itiraf etmek zorunda kalmıştı.

MGK kararları 28 Şubat 1997’de alındı ama Erbakan’ın Başbakanlığını yaptığı Refahyol Hükümeti 18 Haziran 1997’de istifa etti. İstifa nedeni, dönemin bakanlarının ifadelerine göre darbe değil. O dönemde 28 Şubat 1997 kararları için kimsenin aklına dava açmak gelmedi.  Ancak, Necmettin Erbakan’ın 27 Şubat 2011’de vefatından sonra bir avukat, “28 Şubat darbedir” iddiasıyla şikayette bulundu. 12 Nisan 2012’de tutuklama dalgaları başladı. Kullanılan belgeler, Fetullahçılıktan atılan Binbaşı Tamer Tatar ve Balyoz Davası ihbarcısı Ahmet Yılmaz’dan gelmişti.

SONUCU GÖREMEDEN

Soruşturmayı C. Savcıları Mustafa Bilgili ve Kemal Çetin yürüttü. 103 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Bunlardan 76’sı tutuklandı, 23’ü tutuksuz yargılandı, 4’ü ise teslim olmadı.  Davanın tek sivil sanığı ise Cumhuriyet değerlerine yürekten bağlı olduğu bilinen dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz’dü. Hakkında yakalama kararını öğrendiğinde yurt dışındaydı. Hemen yurda dönüp savcılığa teslim oldu.

Balyoz’dan yargılanın emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Korgeneral Engin Alan da bu davanın sanığı yapılmıştı. Defalarca mahkeme heyeti değişti. Sanıkların tüm çabalarına rağmen dönemin simge isimlerinden Fadime Şahin, Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı’nın ifadeleri bile alınmadı. Bu süreçte davanın sanıklarından 8’i hayatını kaybetti. İsmail Hakkı Karadayı paşanın avukatı Erol Aras da davanın sonucunu göremeden vefat etti.

KILIÇDAROĞLU DA MAĞDUR

Dönemin mağdurları arasında başta başörtülüler olmak üzere, değişik kesimlerden de kişiler vardı. O soruşturmayı yürüten savcılardan Mustafa Bilgili, “Kozmik Oda”ya girmeye çalışan, daha sonra yurt dışına kaçan iki Fetullahçının belgelerin kopyasını almasına izin veren isim. Savcı Kemal Çelik de meslekten çıkarıldı.

O dönemin “mağduru” arasında SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu da var. Savcı, “gizli” ibareli iki sayfadan oluşan, üzerinde “Sosyal Sigortalar Kurumu’ndaki bölücü ve mezhepçi kadrolaşma ile yapılmakta olan yolsuzluklar” yazan ilgili yazıyı gösterdi. Yazının içeriğindeki bilgiler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK genel müdürlüğü dönemine aitti. Emekli Orgeneral Çevik Bir’e, “Bu belgeleri hazırlama talimatını Batı Çalışma Grubu faaliyeti kapsamında siz mi verdiniz?” deniliyordu. Çevik Bir, bu belgelerden haberinin olmadığını, böyle bir talimat da verilmediğini söyledi.

Ama o düzmece belgeler siyasette hep Kılıçdaroğlu’nun aleyhinde kullandı. Genel Başkan’ın her şeyini araştırdılar ama bir suç bulamadılar. İşte o sahte belgelere dayanarak yeri gelince Kılıçdaroğlu’nu suçlanmaya devam ediyorlar.