Depremin hemen ardından İzmir Bayraklı’da oturan köylümüz Ahmet Altan’ı aradım. “Giriş katında oturuyorum. Dışarıya çıktığımda otomobiller, binalar beşik gibi sallanıyordu. O anda ilk aklınıza gelen dua etmek oluyor” dedi. Hemen ardından emekli öğretmen Yaşar Şahin’i aradım. 17 Haziran 1999 depreminde amcasının oğlu Orhan, eşi ve çocuğu vefat etmişti. Yaşar Şahin, İzmir depreminin şiddetinin açıklanandan daha büyük olduğuna inanıyor.

İzmir bölgesinde bugüne kadar 10 büyük deprem meydana gelmiş. 1928 ve 1949 yıllarındaki depremler, son depremde olduğu gibi 7 şiddetindeydi. Depremin şiddeti farklı açıklanıyor. Depremin hemen ardından şiddetinin 5.8 olduğu belirtildi. Afet ve Acil Durum (AFAD) Yönetimi Başkanlığı “Hayır, depremin büyüklüğü 6.6’dır” açıklaması yaptı. Az sonra Kandilli Rasathanesi, “Hayır 5.8 de, 6.6 da değil. Depremin şiddeti 6.8’dir” dedi. Tüm bunlardan sonra Amerika Deprem Enstitüsü, “Hiç birinizin ki doğru değil. Şiddeti 7’dir” açıklaması yaptı.

SÖZDE KALIYOR

Aziz Kocaoğlu, 14.5 yıl İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinde bulundu. Urla Sanat Sokağı’nda çay içerken depreme tanık oldu. “İzmir, birinci derecede deprem kuşağında. Depreme karşı soğukkanlıyım. Ama bu depremde inanın ürktüm. Çünkü yer kayıyordu, sallanıyorduk. İzmir çok büyük bir felaket atlattı. İzmir’e geçmiş olsun. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum” dedi.

Depreme dayanıksız, sağlıksız yapılarımız az değil. 1999 Marmara depreminden sonra kapsamlı yasalar, buna bağlı olarak yönetmelikler çıkarıldı ama illerimizi, ilçelerimizi depreme dayanıklı hale getiremedik. Çıkarılan yönetmelikler başlangıçta etkili bir biçimde uygulandı ama sonra bunda da yozlaşmalar yaşandı.

UZLAŞI GEREKİYOR

Birçok ilimizde olduğu gibi İzmir’de de kentsel dönüşüm büyük ihtiyaç. Ama kentsel dönüşüm, ekonomik koşullar nedeniyle hızlandırılamıyor. Önceki Başkan Aziz Kocaoğlu anlatıyor:

“Kentsel dönüşümde başlangıçta çok olumlu adımlar atmıştık. Kentsel dönüşümde vatandaşımızın ikna süreci uzuyor. Başkanlığım döneminde yüzde 100 uzlaşmayla bazı projeleri gerçekleştirdim. Ekonominin bozulmasıyla daire fiyatları yükleniciye, müteahhide para kazandıramayacak boyuta gelince işler duruyor. 6 kentsel dönüşüm ihalesi yapacaktım. Ama ekonomi bunu erteletti. Ekonomide, konut sektöründe hareketlenme olursa kentsel dönüşüm de hızlanır. Bana ‘Kentsel dönüşüm ne zaman biter?’ diye sorduklarında ‘Bunu bina arz- talebi, ekonomik koşullar belirler’ demiştim.”

İzmir- Kadifekale heyelan bölgesi ilan edilmişti. TOKİ’den alınan konutlara hak sahipleri taşınmıştı. Karşıyaka ve Karabağlar’da 4 kentsel dönüşüm projesi uzlaşıyla gerçekleştirilmişti. Önceki Başkan Aziz Kocaoğlu, deneyimlerine dayanarak şunları anlattı:

“Kentsel dönüşüm acil ihtiyaç. Kentsel dönüşüm, bizim yaptığımız örneklerle, kimsenin hakkı yenilmeden yapılmalı. Gecekondu sahibinden tapuyu alıyoruz, projeyi de ihaleyi de biz yapıyoruz. Böylece hiçbir sorun çıkmıyor. Evet, kentsel dönüşümün acil bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha belirtiyorum.”

“KURTARAYIM” DERKEN

Sakarya, Bolu, Düzce, Erzurum depremlerini yerinde görmüş, çalışmaları izlemiştim. Sakarya’da binaların nasıl karton gibi kıvrıldığına tanık olmuştum. Erzurum’un Koyunlu Köyü’nde 5 çocuğunu kaybeden Kezban ananın acısına, feryadına da foto muhabiri arkadaşlarım Mustafa Bozdemir ve Ümit Turpçu ile birlikte tanıklık etmiştim. İki arkadaşım da acıları yansıtan fotoğraflarıyla dünya birinci ve ikinciliğini kazanmışlardı.

Sadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı döneminde belli illerde Arama Kurtarma Ekipleri kuruldu. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Rasim Betir’e verilen talimat sonucu Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Arama Kurtarma bölümü oluşturuldu. Dün, enkaz başında telefonla konuştuğum CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, şunları söyledi:

“Deprem olduğunda trafik tam anlamıyla kilitlenmişti. Arama-kurtarma ekiplerinin olay yerine gelmesi trafik yüzünden gecikmeli oldu. İlk müdahale bu yüzden halk tarafından yapıldı. Kurtarma özel eğitim gerektiriyor. Bu konuda jandarmanın arama ve kurtarma konusunda en profesyonel ekip olduğunu çalışmaları sırasında görüldü. Burada herkes canla-başla çalışıyor.”

Aileler, enkazın altından yakınlarının çıkarılmasını bekliyor. Çalışmaları en çok zorlaştıran da siyasetçiler. Bakanlar enkaza 40-50 kişiyle geliyor. Onlardan kimse kurtarma beklemiyor. Vatandaşın yanında olduğunu göstersinler yeter. Arama-kurtarma ekiplerinin dışındakilerin enkaz üzerinde bulunması da kurtarılmayı bekleyenlere zarar veriyor.

Vatandaş, yakınlarının kurtarılmasını bekliyor. Çalışmaların hızlı bir biçimde sonuçlandırılması isteniyor. Süre uzarsa gerilim de artar. Bırakın da ekipler rahat çalışsın...