Avukatlık Yasası, 1969’da yürürlüğe girdi. 2000 yılında yaklaşık 90’dan fazla maddesinde önemli değişiklikler oldu. Türkiye Barolar Birliği (TBB) yönetiminin seçiminde bazı değişiklikler yapılması öteden beri konuşuluyordu. Ama hiç kimse “Çoklu baro” olsun demedi.

Barolarda kaynama, TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun, Yargı Reformu Strateji Planı kapsamında Cumhurbaşkanlığı sarayına gitmesiyle başladı. Bu atlatılabilirdi ama Yargı Yılı Açılış Töreni için saraya gitmesi, Feyzioğlu’na oy vermiş, desteklemiş baro başkanlarını farklı bir yola itti. Olağanüstü genel kurul istekleri de bunun başında geliyordu. CHP’ye genel başkan olacağı, Cumhurbaşkanı adayı gösterileceği konuşulan Feyzioğlu’nda büyük bir eksen kayması olduğu konuşuldu.

“KARARLI DURUŞUMUZ”

KRT’de hazırlayıp sunduğum “Sisler Bulvarı” programında önemli değerlendirmeler yapan Feyzioğlu, başkanların Ankara’ya girişlerinin engellenmesi sorununu kendisinin çözdüğünü belirtti. Bu sözlere karşın Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan’ı dinliyorum:

“Başkanlarımızın Ankara’ya gelişleriyle ilgili olarak tarafımdan valiliğe bildirim yapıldı. Güvenlik şube ile görüşülerek süreç başından sonuna konuşuldu. Baro başkanları durdurulduktan sonra çözüm için vali bey tarafımca arandı, pandemi toplantısında olduğu için ilgili vali yardımcısı ile görüştüm. Ancak valilik tarafından çözüme dönük bir tavır sergilenmedi. Baro başkanlarının tamamı tüm bu hususlara şahittir. Sayın Feyzioğlu, bu konuda gerçek dışı beyanlarda bulunuyor. Baro başkanlarından hiçbiri Feyzioğlu’na ‘Neden geç çözdün’ demedi, hepsi arkasını dönerek ‘Saatlerdir neredesiniz? Terk edin burayı’ dedi. Zira sorunu çözen Metin Bey değil, baro başkanlarının kararlı duruşudur.”



SORU: RANDEVU İSTENDİ Mİ?

80 baro başkanı, Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’ndan,  Cumhurbaşkanı’ndan randevu istemesini talep etti. Erinç Sağkan, “Başkan randevuyu almadı” dedi. Buna ilişkin Hatay Barosu Başkanı Ekrem Düzgün’ün, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na 16 Haziran’da yönelttiği soruları ve başkanlığın cevabını ortaya koyalım:

“Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na; Hatay Barosu Başkanlığımıza meslektaşlarımızdan sözlü artan talep ve şikayetler doğrultusunda, aşağıda belirtilen hususlarda Barolar Birliği Başkanlığımızın cevaplarına ihtiyaç duyulmuş olup; gelen sorular şu yöndedir:

-Sayın Cumhurbaşkanımızdan alternatif baro kurulması ile ilgili olarak bu meselenin başından beri tek muhatabı olan ve herkesin bu hususta hemfikir olduğu,

1-Türkiye Barolar Birliği ve 80 baro adına randevu istendi mi?

2-Cumhurbaşkanlığı’ndan randevu istendiyse cevap verildi mi?

3-Cumhurbaşkanlığı tarafından cevap ret mi edildi?

4-Cumhurbaşkanlığından hiç randevu istenmedi ise neden istenmedi?

Yukarıda bahse konu sorular yönünden başkanlığımızın yazılı cevabını beklediğimizi belirtir, gereğini bilgilerinize sunarız. Saygılarımızla.”

CEVAP: İSTENMEDİ

Baro Başkanı Avukat Ekrem Dönmez’in sorularına, 8 Temmuz’da Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Avukat Ünsal Toker tarafından verilen cevabı okuyalım:

“Hatay Barosu Başkanlığı’na,

16.06.2020 tarihli ve 1284 sayılı yazınızda alternatif baro kurulması ile ilgili Cumhurbaşkanlığından herhangi bir randevu talep edilip edilmediği konusunda yazılı cevap verilmesi talep edilmektedir.

Konu, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulunun 26.06.2020 günlü toplantısında gündemde değerlendirilmiş, beş üyenin karşı oyu ve Başkan’ın toplantıya katılmaması sebebiyle karar çoğunluğu sağlanamadığından randevu talebi yapılamamıştır.

Bilgilerinize sunanın. Saygılarımla.”

FEYZİOĞLU NE DİYOR?

Cumhurbaşkanı’ndan niçin randevu talebinde bulunulmadığını Başkan Metin Feyzioğlu’na sordum. Feyzioğlu, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde açıklanacağı” gerekçesiyle Ankara, İstanbul, İzmir baro başkanlarının gelmediğini hatırlattı ve şunları söyledi: “Kanun teklifi TBMM’ye gelmeden önce baro başkanlarıyla hep birlikte Cumhurbaşkanı’na gitmek için randevu alınması hususu TBB Yönetim Kurulu’nda görüşüldü. İstanbul ve Bursa barolarından seçilerek gelen TBB Yönetim Kurulu üyelerinin aleyhte oy vermesi sebebiyle bu konuda bir karar verilemedi.  Cumhurbaşkanı’na gidilmesi yönünde baro başkanları önemli bir çoğunlukla bu hususu kabul etselerdi, Cumhurbaşkanı’ndan randevu talep edecektim. Ankara, İstanbul, İzmir baro başkanları bu teklife cevap bile vermedi.”Avukatlık Yasası’yla getirilmek istenen “Çoklu baro” düzenlemesinin iptali için CHP, Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak. CHP’nin başvurusundan rahatsızlık duyanlar, bunu da eleştirecektir.




Çuval misillemesi yazısı pazara...


Eğer okullar açılırsa


Yeni öğretim yılı Pazartesi günü başlar. Eğer salgında azalma olursa 2020-2021 ders zili 31 Ağustos Pazartesi günü çalacak.  Açılış takvimi belli oldu ama yarın ne olacağı bilinmediği için okulların açılışının daha ileri bir tarihe ertelenebileceğine de hazırlıklı olalım.

Özel okulların durumu daha farklı. Veli, önünü göremediği için çocuğunun kaydını yaptırmıyor, mevcut öğrencilerin kayıtları yenilenmiyor. 12 bin 300 civarında özel okulun durumu okul sahipleri yönünden de sancılı. Okul sahibi de, veli de kendi açısından haklı gerekçeler öne sürüyor.

TEK TARAFLI

Bilim Kurulu, 2020-2021 öğretim yılı çalışma yöntemini belirlerken, o toplantıda eğitimcilerin bulunmaması büyük eksiklikti. Yapılan ilk açıklamada, sınıfta öğrenci başına 4 metrekare olması gerektiği belirtildi. Tabii ki uygulanabilir olmadığı ortaya çıkınca, sınıfta değil, bütün okulda öğrenci başına 4 metrekare düşmesi gerektiği şeklinde düzeltme yapıldı. Açıkçası öğrenciler daha durumun pek farkında olmasa da, anne-babalar hayli tedirgin.

Okulların açılışıyla görülecektir ki ilk günlerde bir çok veli, çocuğunu okula göndermeyecek, genel gidişatı gözleyecektir.  Bu durum, belki haftalarca sürecektir. Salgın belirtileri olan öğrenciyi okula göndermeyecekleri konusunda velilerden taahhütname istenecek. Öğrenci, virüsü okulda kaptıysa, çocuğu rahatsızlanan velinin nasıl bir sorumluluğu olacak? Öğrenci okula maskeli gelecek, ama sınıfta maskesini çıkarabilecek şekilde yeni düzenleme yapıldı. Öğretmen ve öğrenci sayısı 19 milyon. Bu durumda her gün 19 milyon adet maske çöpe atılacak demektir. Peki onca maskeyi kim karşılayacak?



OKUL GERÇEKLERİ

Eğitim İş sendikası Genel Başkanı Orhan Yıldırım, Genel Sekreter Ebru Sungar, Örgütlenme Sekreteri Bilal Şener’le bir araya geldik. “Korkumuz, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni öğretim yılına hazırlıksız oluşudur. Sağlık Bakanlığı’nın kurumlar üzerindeki çalışmalarından gidiyor. Örneğin ‘Bir metrelik sosyal mesafe okulda uygulanacak’ deniliyor. Herkes biliyor ki  mevcut koşullarda bu uygulanamaz” görüşündeler.

Okulda, öğrenci başına 4 metrekarelik bir alan bulunması esas. Bunun anlamı okullarda ikili öğretimin yaygınlaştırılacağıdır. Bu durumda aynı sayıda öğretmen ihtiyacı doğacak. Halen 100 okuldan 30’unda ikili öğretim yapılıyor. Sınıf mevcutlarının 30’un altına çekilmesi yıllardır konuşulmasına rağmen, özel okullar dışında sınıf mevcudu hep 30’un üzerindedir. Dahası, bu yıl 600 bin civarında fazladan öğrenci artışı da olacak.

İMAM HATİP SINIFLARI

İmam Hatip liselerinde kontenjanlar yarı yarıya boş durumda. Boş olan sınıfların Anadolu liselerine açılması yerinde olmaz mı? Tabi imam hatip tabelasının yanına Anadolu Lisesi adı da yazılmak koşuluyla.

Bakan Ziya Selçuk, uzaktan eğitim sistemi EBA’yı, öğrenciler arasında fırsat eşitliği oluşturmak üzere uygulamaya koyacaktı ama bir de gerçek var: Öğrencilerin önemli bir kısmı bu olanaktan yararlanamadığı gibi aradaki fırsat eşitsizliği daha da artıyor. Bugün 100 öğrenciden 51’i EBA’ya erişemiyor. Bu açık ancak öğrenci desteklenerek giderilebilir. Orhan Yıldırım, Ebru Sungar ve Bilal Şener neler yapılması gerektiğini şöyle sıraladı:

NELER YAPILMALI?

- İkili eğitim için okullardaki ders sayıları ve ders süreleri azaltılmalı.

- Eksik öğretmen kadroları okullar açılmadan tamamlanmalı ve öğrencilerin bir önceki dönem eksiklikleri tamamlanmalı.

- Her okulda salgın konusunda deneyimli doktor ya da hemşire bulundurulmalı. Bunlar sağlanamıyorsa okullarda öğretmenler, uzmanlar tarafından bilgilendirilmeli.

- Çocuklarını salgın hastalık ya da kronik rahatsızlıkları nedeniyle gönderemeyen öğrencilerin ders eksikliklerini gidermek için bakanlık özel program yapmalı.

- Salgın nedeniyle işini kaybedenlerin çocuklarınımn eğitim giderleri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanmalı.

- Okul öncesi eğitim, çalışan aileler de düşünülerek ikili hale getirilmeli.

- Okul servislerinin öğrenci kapasitesinin yarısı olacak şekilde ikili yöntemlerle öğrenci taşıması sağlanmalı. (Tabi bu durum servis ücretlerini de artıracaktır. Ayrıca okullarda yemek çıkmaması, kantinlerin kapalı olması da ayrı sorun.)

- Sürekli yenilenmesi gereken dezenfektan ve her teneffüs temizlenmesi gereken ortak kullanım alanlarının, yardımcı personel yetersizliği nedeniyle mümkün gözükmüyor. Personel açığı kapatılmalı. Okullarda farklı teneffüs saatlerinin uygulanabilirliği yok.

- Salgın dikkate alınarak öğretmenin haftalık ders saat süreleri en az olacak şekilde düzenlenmeli.

- LGS ve YKS sınavları önümüzdeki eğitim-öğretim döneminde öğrencileri mağdur etmeyecek şekilde şimdiden planlanmalı.

- Bakanlık, öğretmen sendikalarıyla daha sık temas kurmalı.

Yeni öğretim yılının bu tür hazırlıkları bile Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerini ürkütüyor.