Irak topraklarında bulunan Kokpitepe’deki askeri üssümüze silahlı grupla yaklaşan ABD’li Albay Martin Rollinson’un, Albay Aziz Ergen’e, “Siz ne hakla ABD’nin işgal ettiği bir toprağa girersiniz?” diye bağırdığını geçen çarşamba günü bu köşede duyurmuştum. O heyecanlı olaya kaldığımız yerden devam ediyorum.

ABD’li albayın bu sözleri üzerine Albay Ergen, megafondan “Türkiye Cumhuriyeti’nin Albayı Aziz Ergen’im. Biz, kimsenin toprağını işgal etmedik. Sadece sınırlarımızı korumak maksadıyla bu tepede bulunuyoruz. Eğer işgal etmiş olsaydık bizi Bağdat’ta bulurdunuz” dedi. Konuşma şöyle devam ediyordu:

-Rollinson: Biz, sizin bulunduğunuz yere kesinlikle geleceğiz.

-Ergen: Bulunduğum yere kesinlikle gelmeyin. Gelirseniz sonucuna katlanırsınız.

-Rollinson: Ben her şeye hazırım.

ABD’Lİ ALBAYA B PLANI

Aziz Albay, bu gelişmeyi hemen üst komutanına rapor etti. Aldığı talimat, gelen grubun mutlaka geri gönderilmesiydi. Onlar ateş etmeden askerimiz ateş etmeyecekti. Albay Ergen, “Sizi son kez uyarıyorum. Bölgemiz mayınlı bölge. Meydana gelebilecek herhangi bir zayiatta sorumluluk kabul etmiyorum. Bunun sonucuna da katlanacaksınız” diyordu.

ABD’li albayın karşılığı ise “Olsun, sonucuna katlanıyorum” oldu. Aziz Ergen, asker ve koruculara sıkça, “Onlar ateş açmadan kesinlikle biz ateş açmayacağız” uyarısını yineliyordu. ABD’li albay bölgeyi terk etmiyordu. Albay Ergen’in de tepesi atmıştı. Uyarılardan sonuç alamıyordu. Bunun üzerine (B) planını uygulamaya koyuyordu. “Yanımıza gelmek istiyorsanız, siz ve yanınıza alacağınız 2-3 kişilik grupla gelebilirsiniz” çağrısında bulundu.

ABD’li albay da bunu kabul etti ve Iraklı 5 sınır polisi ile birlikte Kopkitepe’ye doğru yürümeye başlamadan önce “üzerinizde silah var mı?” diye sorulduğunda “olmadığını” söyledi

PUSU TİMLERİ

Aziz Ergen, bir komando timi ile bir korucu timini farklı istikamete gönderip “pusu” attırdı. Görev biliniyordu. Albay ve ekibini Kopkitepe’ye geliyormuş gibi pusu timlerinin önlerine yönlendirdi. Amacı onları sağ olarak yakalamak ve verilecek talimatlara göre gereğini yapmaktı. Bunu yaparken de mayınlı araziler olduğu uyarısında bulunuyor ve buna göre de termal kameradan yönlendiriyordu.

Albay ve 5 Iraklı, pusu timinin önüne geldiğinde üzerlerine atladılar ve hepsini yakaladılar.  Üzerlerinden silah çıktı. Albayın tabancasını da aldılar. Uydu telefonuna da el koydular.

Getirdiklerinde, Iraklı polisler elleri arkadan bağlanmış, ABD’li albay ise bağsızdı. Albayın silahı alınmıştı ama çelik yelek ve çelik başlığı duruyordu. Üniformasının içinde herhangi bir şey olabilir diye albay ve 5 Iraklı polisin soyunmalarını istedi. ABD’li albay çok iyi Türkçe konuşuyordu.

TİTREDİĞİ SAATLER

İtiraz etmeden soyundular. Iraklı polisleri albayın yanından başka yere götürüldü. Albaya “diz çöktürüldü” ve bekletilmeye başlandı. Bu sırada Albay Martin de çıplak oluşu, havanın durumu ve korkudan tir tir titriyordu. Aziz Albay, Martin’i kolundan tutarak yüksek bir kayanın başına götürüp, Türkiye topraklarına doğru döndürüp sordu:

“Albay Martin, niçin ısrarla buraya geldin? Şu karşıda gördüğün ışıklar, benim ülkemin köylerinin, karakollarının ışığı. 10 yıl öncesine kadar bu yerlerde PKK tarafından birçok askerimiz ve köylümüz şehit edildi. Biz bu köyleri ve karakolları beklemek için bu tepelere çıkıyoruz. Ne hakla emirlere uymayıp buraya zorla gelmek istedin?”

Albay Martin sessizce dinledi. Sonra Türkçe olarak şu karşılığı verdi: “Albay Ergen, ben bugün Irak’ın Bakuba şehrine gittim. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak topraklarını işgal ettiği söylendi. Ben de ‘olmaz böyle şey, Irak bizim kontrolümüzde. Türk Silahlı Kuvvetleri giremez buraya’ dedim. Onlar da bana ‘gelin yerinde gösterilim’ dediler. O yüzden gelmek zorunda kaldım.”

ÇUVALLA GETİRİLECEKTİ

Bunun üzerine albaya “Siz buraya gelirken PKK’nın Nazdür kampının içinden geçtiniz. Sizinle birlikte gelen bazı PKK elemanları da geride pusuda bekliyor. Bu dost ve müttefik ülke subayına yakışır mı? Ben sizin dostluğunuzdan şüphe ediyorum” dediğinde, ABD’li komutan, “Yok, Albay Ergen, biz gelirken kimseyi görmedik” diye yalan söylemeyi sürdürüyordu.

Gecenin karanlığında askerimiz kayaların arasında nöbetini tutuyordu. ABD’li albay bu fedakarlığa hayran kalmıştı. Albay suyunu içerken, Aziz Ergen not defterine şunları yazdı:

“Kokpitepe’de yaşadığımız olay orada komutan olarak benim, diğer kahraman subay, astsubay, er ve erbaşlar ile korucularımız için tarihi andır. Andaçlı köy korucularımızın bizimle birlikte canla-başla mücadele vermelerini unutamam.”

Peki ABD’li Albay Martin Rollinson’a ne oldu? 5 Iraklı çuvala konuldu. Albay da konulup katırla Türkiye’ye getirilecekti. Ancak, kendilerine verilen emir, “Bırakın” oldu. Onlar gecenin karanlığında giderken, bastıkları aydınlatma fişeği bir anda ortalığı aydınlatmıştı.