Umreden dönenlerin bir kısmının doğrudan evlerine gönderilmeleri, yurt dışından dönen bazı vatandaşlarımız için de önlem alınmaması nedeniyle koronavirüsü taşıdıkları, yaydıkları belirtiliyor. Aralık ayında bu virüs bilinmesine rağmen, binlerce vatandaşımızın umreye gitmesine de yine aynı iktidar döneminde izin verildiğini hatırlatalım. Acemi birliklerine önceki günden itibaren katılan askerlerin koronavirüse karşı kontrol altında tutulmasına ilişkin uyarımız dikkate alındı ve tüm erler 14 gün gözlemde tutulacak.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın şeffaf bir tutum içinde olduğu belirtiliyordu. Ancak ortaya çıktı ki emekli Orgeneral Aytaç Yalman, koronavirüsten ölmesine rağmen, açıklanan sayıya dahil edilmemişti. Yalman’ın vefatının koronavirüsten olduğunu Türkiye’ye duyurduğumda, Bakanlığın bazı gerçekleri kamuoyuna açıklamadığı ortaya çıkmış oldu.

TARİH 4 ARALIK 1851

Umreden gelen vatandaşlarımızın bir kısmının karantinaya alınmasına tepki gösterenler de karantinadan kaçanlar da var. Sanki bu ilk kez yapılıyormuş gibi bir hava estiriliyor. Osmanlı arşivlerinde inceleme yapan arkadaşım Ahmet Altan, karantinalar, salgın hastalıklarla ilgili 6 bin 300 civarında belge bulunduğunu belirtti. 1851 yılında hacdan gelen vatandaşlar, salgın nedeniyle karantinaya alınıyor.

4 Aralık 1851 tarihli belgeden okuyoruz:

“Saadet yolu yolcuları olan hacılar döndüklerinde karantina icrası için çadır ve diğer eşyalar gerekli olmuştu. Konya’dan gönderilmesine acizane teşebbüsümüzün iradesini içeren sadrazamlık makamı emirnameleri takdim edilen mazbatamızda ifade edilmiştir.

Adana karantina müdürü çağırılmıştır. Kudretli padişahımız sayesinde Adana’da gerekli eşyaların mevcut olduğu ifade edilmiştir. Bu durum sadaret makamınca anlaşılsın diye gerekli yazışmalar gerçekleştirilerek tarafınıza takdim edilmişti. Emir ve ferman emir sahibi olan (sadrazam) hazretlerine aittir.”

1892 ve 1897de hacılarımız kolera nedeniyle karantinaya alınmış. Aynı yıl Avrupa ülkelerinde de aynı hastalık yaygın. Bakü ve Tiflis’te kolera salgını var. 1885’te Tunus ve Cezayir’de kolera, 1896’da Hindistan’da veba, 1907’de Suudi Arabistan ve Mısır’da veba var. 1902 ülkemizde çiçek salgını, 1911’de Rumeli’de yine kolera kasıp kavurmuş. Aynı yıllarda Sinop’ta, Trabzon’da, Van’da kolera salgınlarının belgeleri de bulunuyor.

KRİZ YÖNERGESİ NEREDE?

2009 yılında “Domuz gribi” salgını başlamıştı. O salgında dünyada toplam 18 bin 700 kişi hayatını kaybetmişti. Ülkemizde ise domuz gribinden 774 kişinin öldüğü kayıtlara geçmiş durumda. Koronavirüsün diğer virüslerden farkı daha hızlı bulaşması. Sağlık çalışanlarını en çok korkutan da virüsün hızla yayılması durumunda sağlık sisteminin bu işin altından kalkmasının zorlaşacağıdır. Şu ana kadar alınan önlemler virüsün hızla yayılmasını önlemeye dönüktür.

Ülkemizde bir dönem hayli etkin olan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) vardı. Bir kriz anında MGK Genel Sekreterliği, Kriz Yönetim Yönergesi’ne göre tüm bakanlıkların müsteşar ve ilgili birimlerinin yetkilileri, Genelkurmay, MİT mensupları bir araya gelip ortak çalışma yürütüyor, hangi birime hangi görevler düşüyorsa eşgüdüm içinde çalışmalar yürütülüyordu. Ne mi oldu? Kriz Yönetim Yönergesi, buna bağlı olarak hazırlanan diğer düzenlemelerin hemen hepsi kaldırıldı. Niçin mi? Bunların tamamı “Darbe planı” diye yürürlükten kaldırıldı.

HASTANELERİN DURUMU

Sağlık Bakanlığı, ülkemizdeki özel ve vakıf hastanelerini  “Pandemi” yani salgın hastanesi ilan etti. Ancak burada bir karışıklık var: Kamuya ait hastanelerin bazıları Pandemi Hastanesi olabilir. Ancak özellikle özel hastaneler korona dışı hastalarla ilgilenmeli.  Söz gelimi doğumlar ve her türlü ameliyatların yapılacağı hastanelerde koronavirüslü hasta olmamalı. Bu nedenle Sağlık Bakanlığımız bu genelgesini gözden geçirmeli.

Koronavirüs duası


Hemen her duasında Atatürk’ün, şehitlerimizin isimlerini anan Ankara Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü’nde görevli imam Mehmet Tekeli, dostlarına her cuma bir dua yazıp gönderiyor. Geçen cuma günü da Tekeli şu duayı gönderdi:

“Allah’ım! Bu vakitte sonsuz rahmetine, sınırsız kudretine sığınıyoruz. Allah’ım, biliyoruz ki; gözle görünmeyen bir virüsle sınanıyoruz. Tedbir, dua ve sabırla bu zorlu süreçten çıkmayı, bu imtihandan selamete çıkmayı umuyoruz. Koronavirüsle imtihan eden de Sen’sin. Şifayı verecek olan da Sen’sin ya Rab. Virüs illetine bulaşmış kullarına rahmetinle, merhametinle ve kudretinle şifa lütfet. Milletimizi her türlü maddi ve manevi salgın, hastalık ve  musibetlerden muhafaza buyur. Koronavirüsle mücadele adına yapılan her türlü gayret ve çalışmayı hayırla neticelendir. Milletimize hayır ve selamet kapıları aç.”